Güncelleme Tarihi:
KÜRT AÇILIMI
Barışı vaat edene destek olalım
Zaman bizden yana değil. Ama sanki şu an bir umut söz konusu. Kaçırılmayacak bir fırsat. Türkiye’nin bu kritik anında iki seçenek var. Birincisi şimdiye kadar işe yaramamış formülleri uygulayıp “etle tırnak”, “birbirine kız vermek, almak”, “birlikte vatanı kurtarmak” gibi klişelerle yine bildiğini okumak. Ya da kavramlardan, klişe sözlerden vazgeçip, sadece vicdana sığınmak.
Artık boş lafların, kullanıla kullanıla eskimiş kavramların konforuna sığınmak için çok geç. Herkes için, yeni bir şey söyleme zamanı geldi. Bir şarkıcı olarak ben insanlara vicdanı hatırlatmak için bir şarkı-klip yapabiliyorum sadece. Üzerimizdeki ölü toprağını atmanın, tekrar eski vicdanımıza kavuşmanın, bir ülkenin vatandaşı olmanın tereddütsüz gururuna ulaşmanın tam zamanı şu an. Acele etmenin, çabuk olmanın da tam zamanı. Biz sıradan, vicdanlı vatandaşlar için, dünya görüşümüz ne olursa olsun, bize barışı vaat eden her tür gücün, siyasi iradenin arkasında olmaktan başka seçenek yok.
YOL AYRIMIM
Ünlü televizyoncu beni bekletti
Önce reklamcı, sonra gazeteci olmaya niyetlendim. Bir televizyon yöneticisiyle görüşmeye gittim. “Birazdan geliyorum” dedi, gitti üç dört saat gelmedi. Kapıyı çekip çıktım. Ben galiba müziği seviyorum diye karar verdim. İsim vermeyeyim. Önce onlara söylemeliyim. Fakir ama onurlu bir genç vardı ya derim...
ERDAL EREN
Bugün savaşanlar için de üzülüyorum
12 Eylül’de idam edilen Erdal Eren uzaktan akrabamız. Onun şarkısını yazarken vurduğu söylenen er Zekeriya Önge’nin açısından da baktım hikayeye. “Ne şehit ne kahramanlar/Düşmansız bir savaşta” dedim şarkımda. Şimdi savaşan çocuklar için de aynı şeyi düşünüyorum. Gencecik çocuklar ölüyor. Evde birkaç kez konuşulmuştu Erdal Eren. Trajik şeyleri hep hatırlarım. Mutsuzluklar uzun sürüyor. Mutluluk hemen geçiyor. Nasılsa kötü bir şey olacak hissi kalbinizin bir köşesine giriyor. Ben yıllar boyunca Avrupalılara özendim ama büyüdüm büyüdüm Türk oldum.
YALNIZLIK
Hindi gibi oturur düşünürüm
Yalnızlığı seviyorum. Haftanın iki üç günü tek başıma adaya gidiyorum. Düşünmek için her gün en az birkaç saat yalnız kalmaya ihtiyacım var. Bütün gün de oturup hindi gibi düşünürüm. Genelde de bir sonuca varamam. Gündüzü totalde de sevmiyorum. Gece kafam daha çok çalışıyor. İnsanların o anda uyuduklarını bilmek şehri daha benim kılıyor. Telefonlar çalmıyor, şehir daha sessiz oluyor.
SOSYOLOJİ
Master tezim çizgi romanda kadındı
Önce İstanbul İşletme’ye girdim, sonra Boğaziçi matematiğe geçtim. Onu da bıraktım Boğaziçi Sosyoloji’ye girdim. Orada da neredeyse atıyorlardı beni. Bir daha üniversite sınavına girip yeniden kazandım. Master tezim çizgi romanda kadındı. Fakat kötü yazdım. Hocamız Necla Arat, “Kendine yakışan bir tezle gelirsen daha iyi olur” dedi. Ben de bıraktım. Geçen yıl af çıkınca niyetlendim ama kitaplar gözümü korkuttu. Master’lı birisi olmak isterdim. Bitirirsem kendimi daha rahat hissedeceğim.
BABAM
Anlatılanlardan oluşturdum
Babam ben 2.5 yaşındayken ölmüş. Kitaplarını buldum, babamı tanıyayım diye hepsini ortaokuldayken okudum. Kendi yazdığı şiirleri de vardı. Onlardan ve annemin anlattıklarından kendime bir baba figürü oluşturdum.
ÖLÜM
Şoförüm Michael Jackson’ın öldüğünü söylemedi
Etrafımdakiler bana ölüm haberi vermezler. Hatta şoförüme “Michael Jackson ölmüş” dedim. “Ben duydum ama sizi üzmeyeyim diye söylemedim” dedi. Ölüm korkum kendime değil sevdiklerime dairdir. Zaten sevdiklerimi üzmemek için kendime bakıyorum. Sigara içiyorum fakat en hafiflerinden birine döndüm. Sigara yasağı mantıklı ama vur deyince öldürüyorlar.
GİTARIM
Hâlâ iyi gitar çalamam
Gitara heveslendim ama etrafımda gitar çalan yoktu. Yıllarca para biriktirdim, Orta 2’de bir tane aldım. Ders alacak durumumuz yoktu, kendim çalıştım. Hâlâ da iyi çalamam. Sonra armonikaya geçtim baktım nefeslilerde daha iyiyim.
ANNEM
Sıkı bir disiplinle yetiştirdi
Annem, teyzem, büyükannem beni çok seviyor, aşırı kolluyorlardı. Hiç argo konuşamazdık. Evde “Lan” dendiğini duymadım. Mahalleye çıkınca hepsini yapıyordum. Evde apartman çocuğuydum, dışarıda sokak çocuğu. Sokak özgür ve yaratıcı bir ortamdı.
SİNEMA
Sıkı bir dayak yedim
Küçükken sinemaya da meraklıydım. Süper sekiz makinelerim hâlâ evde duruyor. İleride sinema yapayım diyordum. Fakat hem ticari anlamda çok başarısız oldum, hem de eleştirmenlerden sıkı bir dayak yedim. Ama yeni senaryom hazır: İstenmeyen Tüyler. Bir rock grubunun hikayesi. Benim çekebileceğim en konvansiyonel hikaye. Sadece “kalk ve yap” diyecek ateşim yok. Bir dahaki sene artık.
ALKOL
Gece çıkarsam içerim
Alkolik değilim. Gece dışarı çıkarsam içiyorum. Mesela denk geldi bir haftadır alkol almadım. Magazinde alkollü halimi görmek beni çok etkilemiyor. Sevdiğim insanları rahatsız ediyor. Onların üzülmesini istemem. Yoksa alkol alan insanın sarhoş olduğunu herkes biliyor.
AŞK
Sonra daha kötüleri geldi
İlk aşkı unutmam zor olmadı. O yıllarda aşk dediğimiz başka türlü bir şeymiş. Büyüyüp olgunlaştığım zamanlardaki aşkları unutmak daha zor oldu. O zamanlar büyük zorluk çektiğimi zannediyordum.
Fakat sonra daha
kötüleri geldi.
KADINLAR
Onlara ihtiyacım var
Kadınlar hayatımın her döneminde oldular. Seçme zorunluluğu olsa ben kadınları tercih ederim, projeleri bırakırım. Konser vermeden hayat geçer de tek başıma yaşayamam. Kadınlara ihtiyacım var. Onlarla birlikte olmayı seviyorum. Kadınları severim derken seksüel anlamda bahsetmiyorum. Edalarını, hareketlerini, konuşmalarını, beni şaşırtmalarını, hepsini seviyorum bunların.
SAHAFLAR
Pardayanlar geldi mi?
Ortaokulda her haftasonu sahafları gezerdim. Bir kitap için, bütün sahafları tavaf ederdim. Bazısı sinir olurdu: Sıska bir çocuk sürekli “Abi Pardayanlar geldi mi?” diye soruyor.
ŞARKILAR
Eğlenceli şarkı yapamıyorum
Şarkılarımdan çıkarım yapanlar tam beni bulamaz. Çünkü lak lak yaptığım, eğlendiğim zamanlar da var. Ama onlara dair şarkılar çıkmıyor benden. Eğlenceli şarkı yapmaya çalışsam bile melankolik bir şey çıkıyor.
HAYATIMIN EN’LERİ
* En çok neye dokunmaktan hoşlanırsınız?
-Sevdiğim, beğendiğim, seksi bulduğum bir kadının tenine.
* En nefret ettiğiniz davranış?
-Kabalık.
* En sevdiğiniz tatil kenti?
-Az insanın olduğu, konforlu ama lüks olmayan küçük yerler.
* En sevdiğiniz yemek?
-Köfte-patates, annemin yaptığı gibi.
* En sevdiğiniz tarihi kişilik? -Cem Sultan.
* En sevdiğiniz film?
-Annie Hall falandır. (1977/Woody Allen)
* En sevdiğiniz sanatçı?
-Elvis Presley.
* En iyi dostunuz?
-Var birkaç kişi, aralarında ayrım yapmam.
* En sevdiğiniz koku?
-Yağmur sonrasında toprak kokusu.