Güncelleme Tarihi:
Zülfü Livaneli, sevenleri ile 7 Ağustos’ta Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde buluşmaya hazırlanıyor. Hayran kitlesinin ‘daha mutlu, insani, barışçıl bir dünya düşleyen’lerden oluştuğunu söyleyen usta sanatçı, “Onlar hep bir ağızdan söylüyor, ben dinliyorum. Konserlerim ayin gibi geçiyor” diyor.
Geçtiğimiz yıl “Sevda ve Barış Şarkıları” adı altında bir konser vermiştiniz. Bu yılki konserinizde bizi neler bekliyor?
- Bu yılki konserde 40 yılın ezgileri söylenecek. Halil Karaduman, Asım Ekren, Motor Ali dediğimiz Ali Yılmaz da benimle sahnede olacak. 400 kadar şarkım var. Bunların 20-25 tanesini, dinleyici her konserde duymak istiyor. “Karlı Kayın Ormanı”, “Ey Özgürlük”, “Yiğidim Aslanım Burada Yatıyor”, “Sevda Gibi”nin olmadığı bir konser mümkün değil. Onlar hep bir ağızdan söylüyor, ben de dinliyorum. Konserlerim deyim yerindeyse ayin gibi geçiyor. Bir de benim müziğimi dinleyen insanların dünyaya bir bakışı var. Her konserde birtakım yeni şarkılar da eklemek istiyorum, ama nedense bazı şarkılar diğerlerini gölgede bırakıyor.
Müziğinizi dinleyen insanlar, dünyaya hangi noktadan bakıyor?
- Daha mutlu, daha insani, daha barışçıl bir dünya rüyaları var. Oraya geldikleri zaman yalnız olmadıklarını görüyorlar. Coşkuyla geçen 2-2,5 saatin sonunda hayata dair daha umutlu ayrılıyorlar.
Bu yıl Açıkhava’daki bazı konserlere katılım az oldu. Sizin böyle bir çekinceniz var mı?
- Bir gün koltuklar boş kalırsa üzülürüm tabi ama şimdiye kadar öyle bir şey yaşamadım. “Ben yavaş yavaş çekileyim, gençler gelsin” diyordum, ama görüyorum ki talep her geçen gün artıyor.
Şarkılarınız, müzikal anlamda dönemlerine ait değil gibi, aranjeler bugün bile kulağa taze geliyor. Bunu nasıl başardınız?
- İşimize çok özeniyorduk. O zaman teknolojinin kolaylıkları olmadığı için sahte bir şey yapmanıza ortam veren aletler yoktu. Şimdi teknoloji geldi, mertlik bozuldu. Mesela şimdi sesinizi ya da kaydı düzelten aletler var, o zaman bizim gerçekten en iyiyi çalmanız gerekiyordu. Büyük emek sarf ettik, o yüzden güzel oldu.
Ünlü orkestra şefi Zubin Mehta ile birlikte kaydettiğiniz albümler için de bu geçerliydi, değil mi?
- Evet... Yaptığınız işe saygı duyarsanız ve kalıcı olması için çalışırsanız, üzerinden 30-35 yıl geçse bile değerini yitirmez. Bu şarkılar, o gün doğmamış kişiler tarafından da benimsenip söyleniyor. Mesela “Leylim Ley”in benim bestem olduğu bile unutuldu, halk türküsü sanılıyor! “Yiğidim Aslanım” için de bu geçerli. Şarkılarım bir ülkenin mirasına karışıyor, millet olmak da böyle bir şey. Ben de bu harca karışmış oldum.
SCORSESE İLE AYNI BELGESELİ ÇEKECEĞİZ
Besteler yaratıyor, yazarlık yapıyor, film çekiyorsunuz. Bu kadar çok alanda faal olmak yaşamınızı zorlaştırmıyor mu?
- Aslında hayır. Müzikle sinemanın, sinemayla edebiyatın birbiriyle muazzam bir ilişkisi var. Ben de bunların iç içe geldiği noktada, değişik yöntemlerle kendimi anlatıyorum.
Aradaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz?
- Odaklanma meselesi. Şu an konserim var, kendimi sadece müzisyen olarak görüyor ve ona odaklanıyorum. Bu konser bittiğinde film projesi var, ona odaklanacağım.
Film projenizden bahseder misiniz biraz?
- “Mutluluk” filmi, benim sahneye çıkacağım gün New York’ta gösterime giriyor. Film, çok güzel kritikler aldı Amerika’da, bu hoş bir şey. Şimdi “Leyla’nın Evi” romanı sinemaya uyarlanacak, onunla ilgili toplantılar yapıyoruz. Bir de Elia Kazan benim çok yakın dostumdu. Aramızda geçen hikâyeleri anlatan bir belgesel yapma hazırlığındayım. Martin Scorsese de onun yakın arkadaşıydı, o da bir belgesel hazırlığı içinde. O herhalde Amerika geçmişini anlatacaktır, ben Türkiye’yi anlatacağım. Düşünsenize, Kayseri’nin bir köyünden biri çıkıyor,dünyanın en büyük filmlerini yapıyor, Hollywood’a Marlon Brando, James Dean ve Natalie Wood’u hediye ediyor. O “Ben Anadoluluyum” diyordu ve en büyük iftiharı da buydu.
BEN POLİTİKACI DEĞİLİM
Politik duruşunuz dinleyicilerinizden nasıl tepki alıyor?
- Bunu bilmiyorum, çünkü kimse beni öyle görmüyor. Ben de görmüyorum. Ben politikacı değilim. Parti politikası ya da günlük politikadan anlamıyorum. Milyonlarca dinleyici ve okuyucum olunca, halk konserlerinde meydanları doldurunca, politikacıların ilgisini çektim ve “İlla siyasete gir” dediler. Halktan da destek gelince, sevenlerimi temsil edebileceğimi düşündüm. Ama siyasetin dili, metodu ayrı. Gittim beş sene milletvekilliği yaptım, hayatımın en verimsiz yıllarıydı.
ESKİ ALBÜMLERİMİ YENİDEN ÇIKARACAĞIM
Yeni albüm gelmeyecek mi?
- 40 yılda yaptığımız 35 albüm şu anda piyasada değil. Eski icraları dijital mastering’lerle, kutu içinde özenle çıkarmayı düşünüyorum. Bu aslında bir anlamda Türkiye’nin de tarihi gibi. 40 yıl! Bu şarkılar kaç kuşak büyüttü...Şimdi bu albümleri tekrar piyasaya sürmeden yeni albüm yapamıyorum. Önce dinlemeyenler de dinlesin, yeni albümü sonra çıkarma niyetindeyim. Ama bu biraz da moral işi. Bazen ezgiler geliyor, yazıyorum. Hiç belli olmaz, belki de yeni albüm yaparım.