Oluşturulma Tarihi: Kasım 26, 2007 00:00
Temizlik, güvenlik başta olmak üzere belirli standartları yerine getiren plaj ve marinalara verilen "Mavi Bayrak" kapsamına tekneler de alınacak. Uygulama gelecek yıl Antalya’daki pilot bölgede başlıyor. Hak kazanan tekneler, haziran ayından itibaren bayraklarını taşıyabilecek.
Türkiye Çevre Eğitim Vakfı (TÜRÇEV) Yönetim Kurulu Üyesi Cenk Halil Bayaz, teknelere mavi bayrak verilmesi uygulamasının, Antalya’daki pilot bölgede başlatılacağını söyledi. Şu anda 29 ülkede yatlara mavi bayrak verildiğini belirten Bayaz, Türkiye’de ise pilot bölge olarak Kemer’in seçildiğini açıkladı.
"Plajlardan ve marinalardan sonra, ülkemizde yatlarda Mavi Bayrak uygulamasına gelecek yıl başlayacağız. Denizlerin temizliğinin korunmasında yatların öneminin yadsınamayacağından hareketle Uluslararası Mavi Bayrak Koordinasyonu tarafından 2004 yılında Yatlarda Mavi Bayrak uygulamasına başlanmıştı. Umuyoruz ki kriterleri sağlayan teknelerimiz çıkacak, mavi bayrak denizlerimizde de dalgalanacak."
BAŞVURU MAYIS SONUNA KADAR
Mavi bayrak almak isteyen tekneler mayıs ayı sonuna kadar başvuruda bulunabilecek. Başvuruları TÜRÇEV, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı, Denizcilik Müsteşarlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Deniz Ticaret Odası, Deniz Turizmi Birliği temsilcilerinden oluşan Ulusal Jüri değerlendirecek. Ön değerlendirmeden sonra talepler uluslararası jüriye sunulacak.
Mavi bayrak almaya hak kazanan tekneler, bayraklarını 2008 Haziranı’ndan itibaren kullanabilecek.
Bayaz, Mavi Bayrak için gereken koşulların aslında tüm teknelerin sorumluluk duygusuyla uygulaması gereken kurallar olduğunu söyledi.
"Mavi Bayrak verilen tekneler, çevre dostu olduklarını, atık sularının kontrollü olarak boşalttıklarını, güvenlik ve hizmet standartlarını sağladıklarını, uluslararası kalite ödülüyle belgelendirmiş olacak. Ayrıca ödüllü tekneler bir bakıma bizim denizlerdeki gözcülerimize dönüşecek. Çevreyi kirletenlere karşı önlem alınmasını da sağlayacaklar."
CENK HALİL BAYAZ (TÜRÇEV Yönetim Kurulu Üyesi)
Denizi kirletenleri tespit etmek zor marinalar bile kurala uymuyor
Halil Bayaz’ın verdiği bilgiye göre, deniz kirliliğinin yaklaşık yüzde 80’i kara, yüzde 20’si deniz kaynaklı. Kara kaynaklı kirleticilerin tespiti daha kolay, hızla müdahale edilebiliyor. Deniz kaynaklı kirleticilerin tespiti ise zor. Sürekli hareket halindeki tekneleri takip etmek gerekiyor. Denize gece sintine bırakanları saptamak ise kimi bölgelerde neredeyse olanaksız. Ceza uygulanabilmesi için suçun anında belirlenip, kanıtlanması gerekiyor. Bayaz, yasal düzenlemelerin de yeterince uygulanamamasından şikayet etti.
"Teknelerin kontrolünden marina ve limanları da sorumlu tutan yasal düzenlemeler henüz yeni. Uygulamaya geçiş süreci yavaş ilerliyor. Bazı liman ve marinalarda altyapı eksiklikleri, kirlilik riskini artırıyor."
Antalya’daki marinaların kapasitesitesindeki yetersizliğe dikkat çeken Bayaz, yaz aylarında dışarıdan gelen teknelerle birlikte bölgede deniz trafiğinin çok yoğunlaştığını hatırlattı. Kentin 7 marinasında, yaklaşık 600 teknenin kayıtlı olduğunu, bunlardan yüzde 75’inin ticari tekne kategorisine girdiğini vurguladı.
"Marinaların tamamı atıkları düzenli olarak toplama imkanına sahip değil. Yasal mevzuata göre, tur öncesi ve sonrasında atıkların boşaltımı yasal mevzuata göre, atık alım istasyonları kanalıyla yapılmalı. Oysa, Antalya’daki marinaların bazılarında halen vidanjörlerle atık alımı yapılıyor. Her ticari teknenin ortalama 3 tonluk atık su tankı olduğunu varsayarsak, bunların atıklarının kontrolsüz şekilde denize boşalttıkları düşünülürse, Antalya kıyılarındaki kirlilik potansiyelinin büyüklüğü görülebilir. Dolayısıyla gezi teknelerinin su tüketimleri ve atık su oluşumları kayıt altına alınmalı, takibi de titizlikle yapılmalı."