Güncelleme Tarihi:
“Güzel Çirkin”de rol alıyorsunuz. Dizi ekibine nasıl dahil oldunuz?
- Teklif menajerim aracılığıyla geldi. Senaryoyu okudum, güzel buldum. Polisiye de her zaman dikkatimi çekmiştir zaten. Sinemada da dizide de sevdiğim bir tür. Bir de Kemal Uzun’un çekeceğini duyunca içinde olmak istedim.
Yaz projesi olması, tereddüt yaşamanıza neden oldu mu?
- Ben yaz projesi olarak görmüyorum. Yazın başladı ama aldığı reaksiyon doğrultusunda sezona devam edeceğine inanıyorum.
Canlandırdığınız karakterden bahsedelim biraz. Nasıl biri Şenol?
- Şenol polisliği, rozet ve silah taşımayı seven bir karakter. Komiser yardımcısı. Komiser olması için birkaç yılı daha var. Murat karakteriyle arasında abi-kardeş ilişkisi var. Emniyet tabiriyle; ayağına sürekli çamur bulaştıran bir tip Şenol. Ama bunu kötü niyetle yapmıyor. İdealist bir polis değil. Belli bir mevkiye gelmeye çalışan biri de değil. Gününü güzel değerlendirmeye çalışan, kadınlara karşı zaafı olan biri. Daha çok Rus kadınlara zaafı var ve bu durumdan dolayı da başı sürekli belaya giriyor.
SİLAHTA İYİ DEĞİLİM HEDEFİ HİÇ TUTTURAMADIM
Silahla aranız nasıldır?
- Hiç sevmem. Bir canlıya zarar veren hiçbir şeyi sevmem. Zaten Şenol’u canlandırırken silah tutuyormuşum gibi gelmiyor bana. Bir enstrümanı tutuyormuşum gibi hissediyorum. Çünkü silah da onun enstrümanı. Bir de Şenol biraz havalı ve parlak silah kullanmayı seviyor. O biraz işin eğlencesinde.
Silah eğitimi aldınız mı rolünüz için?
- Evet, aldık. Poligona gittik. Orada hiç iyi olmadığımı gördüm. Hedefi hiç tutturamadım. Ama sonuçta oyunculuk teknik bir şey, hiç keman çalmasını bilmeyen keman virtüözünü de oynayabiliyor.
Karakter için bir ön çalışma yaptınız mı?
- Emniyete gittim. Polislerin ortamlarını, gerçek hayatlarını görmek, nasıl davrandıklarını bilmek istedim. Ayrıca bir süre Ali Sunal’la birlikte zaman geçirdik.
Yemek yedik, sohbet ettik ve karakterleri konuştuk.
Söylendiği gibi zor bir meslek miymiş polislik, onların hayatına girdiğinizde ne düşündünüz?
- Her meslek gibi polisliğin de zorlukları var. Ama oyuncular kadar zorlandıklarını düşünmüyorum. Tabii onlara sorarsak, bizim işimiz de onlar için çocuk oyuncağı.
HAYATI FAZLASIYLA CİDDİYE ALIYORUM
Şenol, hayatı pek ciddiye almayan bir karakter. Cahit Gök’te durum nasıl?
- Ben hayatı fazlasıyla ciddiye aldığımı düşünüyorum. Oyunculuğu bu kadar dert etmem de aslında bundan kaynaklanıyor.
Oyunculuk eğitimi aldınız mı?
- Hayır, hiç almadım.
Nasıl başladınız oyunculuğa peki?
- Oyunculuğa çok merakım vardı. Karşıma “Fırtına” projesi çıktı. O filmde başrol oynadım. Benim kendimi gördüğüm yer oldu. Ardından “Bir Bulut Olsam” dizisi geldi. Bu diziden sonra oyunculuğu meslek edinebileceğimi düşündüm. İş olarak çok sevdim.
Siz ne eğitimi almıştınız?
- Kamu Yönetimi ama üçüncü sınıfta kaydımı dondurdum.
Oyunculuk eğitimi almamış biri olarak, setlerde zorlandınız mı?
- Zorlandığım çok anlar oldu. Ama bunları çalışarak, çabalayarak, gözlem yaparak aşmayı başardım.
ŞÖHRETLE BAŞA ÇIKMASINI BİLİYORUM
Oyunculuğunuzu geliştirmek adına neler yapıyorsunuz?
- Oyunculuğa başladığım günden bu yana hiçbir şekilde Cahit’i geliştirmeyi durdurmadım. Ayrıca Cahit’i hiç değiştirmedim. Başka bir dünyada gibi yaşamadım. Bunu sadece bir iş, bir meslek olarak düşündüm.
Şöhreti önemsemiyor musunuz yani?
- Ailemde ve arkadaş çevremde bunu önemseyenler var. Ama ben şöhretle başa çıkmasını bilen biriyim. Hayatımda hiçbir değişiklik olmadı.
Kendinizi komedide mi, yoksa drama da mı daha iyi buluyorsunuz?
- Hangisine yatkınım, onu henüz bilmiyorum. Olabilecek her yerde kendimi görmek isterim. Ama “Hepsini yaparım” gibi iddialı laflar edemem. Yapmaya hazırım, altından kalkmak için elimden geleni yaparım. Nasıl ki bir cinayet büro polisinin olayı çözmek gibi bir derdi varsa, benim de Cahit Gök olarak oyunculuk anlamında bütün sınırları zorlamak gibi bir derdim var.
“KUZU” İÇİN UZUN SÜRE ERZİNCAN’DA YAŞADIM
Tiyatroda oynamak ister misiniz? Var mı böyle bir hayaliniz?
- Tiyatro eğitimim yok. Şu ana kadar da tiyatro yapmadım. Onun için çok ayrı bir disiplin gerekiyor. Ama denemek isterim. Ben aslında sinemayla yatıp kalkıyorum. Sinemanın gücüne hayranım. Elimden geldiği kadar sinema filmlerinde oynamak istiyorum.
Siz “Kuzu” filminde de oynadınız değil mi?
- Evet, Kutluğ Ataman’ın “Kuzu” filminde Nesrin Cavadzade’yle birlikte oynadım. Bu zamana kadar okuduğum en iyi senaryolardan biriydi. Uzun süre
Erzincan’da yaşadım bu film için.
Neler yaptınız orada, nasıl hazırlandınız çekimlere?
- Çekimler başlamadan iki ay önce gittim. Köyleri, kasabaları dolaştım. Senaryoyu çekim yapılacak mekânlarda çalıştım. Ana mekânımıza sabah gün doğmadan gidip gün batımında dönüyordum. Yapım ekibinin tanıştığı, çalıştığı herkesle vakit geçirdim. Oynadığım karaktere katkı sağlayacak birçok kişiyle tanıştım. Meyhanedekilerle birlikte kadeh kaldırıp türkü söyledim, kıraathanede okeye dördüncü oldum.
Set ekibi nasıldı?
- İşini en iyi şekilde yapmak üzere bir araya gelen harika bir ekipti. Sette, montajda, ofiste çalışan herkes işine sonuna kadar inanıyordu.
Siz nasıl bir karakteri canlandırdınız filmde?
- Erzincanlı bir ailenin hikâyesini anlatıyor film. Erzincan’ın dağ köyünde eşi ve iki çocuğuyla yaşayan bir adamı oynadım.
Ne zaman vizyona girecek?
- Vizyon tarihi Avrupa ve Uzakdoğu festivallerine katıldıktan sonra belli olacak.
HEDEFLERİM VAR AŞKA ZAMAN AYIRAMAM
Gelelim aşk hayatınıza... Yoğun çalışma temponuzda aşka zaman ayırabiliyor musunuz?
- Şu an öyle bir konsantrasyonum yok. 31 yaşındayım ve mesleğimle ilgili hedeflerim var. Ayrıca her gün setteyim, işim bittiğinde eve dönüyorum, uyuyorum. Siz olsanız benimle birlikte olur musunuz?