Güncelleme Tarihi:
Reyting canavarının her gün yeni bir programı daha yuttuğu günümüzde nasıl oluyor da 10 yıldır aynı programı yapıyorsunuz?
Bizim programımızda hayat var. Bu boş bir slogan değil. İzleyici bizden sıkılmıyor, çünkü her gün ekrandan aslında hayatın aynasına bakıyor, kendini görüyor. Renklerimizden hayatın renklerini buluyor, keyifleniyor. Hayatın bir gerçeği de hüzündür mesela, bazen işte onu buluyor. Sevmediği bir siyasetçi çıkıyor, ona kızıyor, sinirleniyor; ardından küçücük bir çocuk çıkıyor, güzel bir şiir okuyor, belki onunla çocukluğuna dönüyor. Yani izleyici bizimle yaşıyor. Beraber nefes alıyoruz. 10 yıldır izleyicimizle beraber varız, istedikleri kadar da olacağız.
Programınızda birbirine tamamen zıt düşüncede siyasileri görüyoruz. Hepsine “sorulmayacak” sorular soruyorsunuz, bir süre sonra aynı siyasetçiyle güle oynaya sohbet ediyorsunuz. Sizde şeytan tüyü mü var?
Bunu birçok kişi söylüyor aslında. Evet, bende şeytan tüyü var, kabul ediyorum. Ama daha büyük meziyetlerim de var. Ben çok sert soruları yumuşak bir üslupla harmanlayıp, birazcık da sempati koyarak, bir doktor gibi konuğun nabzını tutarak sorarım. Tansiyonu çıkarsa düşürürüm, ama inerse de kontrol altında yükseltirim. Konuğumla yılların verdiği tecrübeyle çok iyi göz teması kurarım. Çok iyi karakter analizi yaparım. Bir kişinin bakışından bana dur dediği yeri veya sınırlarını çözerim.
Hiç sınırları aştığınız oldu mu? Herhangi bir konuğunuz stüdyoyu terk etti mi örneğin?
Ben sınırları zorlayan adamım ama asla haddini bilmez değilim. Terbiyesizlikle cesaretin arasında çok ince bir çizgi var. Biz TRT terbiyesiyle yetiştirildik. Konuk baş tacımızdır, misafirimizdir. Dolayısıyla asla böyle bir durumla karşılaşmadım, karşılaşacağımı da zannetmiyorum. Bizim programımızda ucuz reyting numaralarına yer yok.
Nedir ucuz reyting numaraları?
Göz göre göre konuğun üstüne gitmek, off the record konuşulanları canlı yayında sert bir şamar gibi yüzüne vurmak, konuğu çıldırtmak için elinden geleni yapmak... Bu tip sunucular isterler ki konuk ağlasın, hakaret etsin, hatta stüdyoyu terk etsin ki ertesi gün ellerine gelen reyting raporlarını daha büyük bir hazla incelesinler. Peki saygınlık nerede? Ayaklarda!
Rakip olarak gördüğünüz isimler var mı? Kendinizi kimlerle aynı kulvarda görüyorsunuz?
Tek rakibimi aynada bakınca görüyorum. Benimle aynı tarzda bir televizyoncu ekranda yok. Güler yüzlü siyaset yapan, ama çok ciddi konuları gündeme taşıyan, ardından nefis bir İtalyan ezgisiyle, bazen Anadolu müziğiyle coşan, coşturan, hem düşündüren hem de güldüren başka biri yok. Televizyon halkın yansımasıdır. Halk kendini izlemeyi seviyor. Kendi içinden yapılan programlara bayılıyor. Bundan yola çıkarak bir televizyon programı formatı icat ettim. “İnanan inanmayan, bizden olan olmayan” sloganıyla bir televizyon programı... “Erkan Tan ile Sultanahmet’ten” adlı ramazan programını 7’den 70’e herkes çok sevdi. Oruç tutan tutmayan, Müslüman olan olmayan herkesi ekran başına toplamayı başardık. İsteyen geldi içini döktü, isteyen orucunu bizimle açtı. Toplumda yaratılmaya çalışılan kutuplaşmaların tamamen uydurma olduğunu ispat ettik. Halka inmeyi hedefleyen sunucuların içinde halka çıkmayı görev bilmiş bir televizyoncu olduğum için rakip tanımıyorum.
Ekranlarda çok benzer formatları izliyoruz. Siz format icat ettim diyorsunuz. Klişeleşmiş program formatları içinde neydi farkınız?
Ben bu program ile Türkiye’de ve dünyada bugüne kadar yapılmamış bir televizyon programı icat ettim. Sultanahmet Meydanı’nda tamamı sokakta yürüyerek gerçekleşen, gelen geçenin canlı yayına katılabildiği bir ramazan programı tasarladık. O güne kadar ramazan programları, iki din bilgininin sohbet ettiği, bir ilahi topluluğunun ilahi okuduğu, Kuran-ı Kerim’den ayetler ve Türkçe mealinin yer aldığı tekdüze, hatta sıkıcı televizyon yapımlarıydı. Ben programımı halkla beraber, sokakta gerçekleştirmek istediğimde önce televizyonu idare edenler çok endişelendiler “muhafazakârları kızdırır mıyız, dindarların tepkisini çeker miyiz” diye. Çok şükür hiç bizi üzen bir durumla karşılaşmadık. Zamanla program öyle bir coştu ki, sırf “Erkan Tan ile Sultanahmet’ten” programında ramazan akşamlarını yaşamak için ülkenin dört bir yanından İstanbul’a gelenler oldu. Programın formatı öyle tuttu ki ramazan programlarının tamamı bu şekilde dışarılarda yapılmaya başlandı. Sayemde televizyoncular milletle buluştu.
Her gün ekranda olmak, özveri isteyen bir şey... Sağılığınızı nasıl koruyorsunuz?
Sigara içmem, özel günler dışında alkol kullanmam. Ben ekranların delikanlısıydım, şimdi de adamıyım. Ekran benim evim, ben cam önünde büyüdüm. O zamanlar TRT’deydim. Ekranda evlendim. Mehpare Çelik tarafından canlı yayında askere ekranlardan uğurlandım. Oğlumun doğumunu ekrandan milletimle paylaştım. Adını ne koyalım diye seyircilere sordum. İkinci kez evlenirken 14 Şubat’ta eşime canlı yayında evlenme teklifi yaptım.