Tek kontrolsüz olduğum nokta aşk

Güncelleme Tarihi:

Tek kontrolsüz olduğum nokta aşk
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 21, 2011 00:00

Fahriye Evcen (25), son dönemin en güzel ve yetenekli genç oyuncularından. Özcan Deniz’le çok merak edilen bir ilişkileri var. Ancak özel hayatıyla ilgili konuşmamayı tercih ediyor. Dışarıdan görünen otokontrollü tavrının aksine son derece neşeli bir kadın. Onunla, yeni yayın döneminde Star TV’de başlayacak ‘Yalancı Bahar’ isimli dizisi için buluştuk

Haberin Devamı

Almanya doğumlusunuz. Orada nasıl bir hayatınız vardı?
- Annem ev kadını, babam peyzaj işiyle ilgileniyordu. Üç ablam var. Hepimizin yaşı birbirine yakın; eğlenceyi düşün! Almanya’da düzenli, dingin bir hayatım vardı. Burası kadar temposu yüksek bir hayat yoktu ve herkes daha sabırlıydı.

Yabancı bir ülkede yaşamanın zorlukları var mıydı?
- Orada doğup büyüdüğünüz için, “Ben Türk müyüm Alman mıyım?” diye düşünmüyor, duruma entegre yaşıyorsun. Zorluk çekmememde ailemin de etkisi vardı. Alman ve Türk kültürü harmanlanarak yetiştirildik. Evde hem Almanca hem Türkçe konuşulurdu. Dil, kültürü yaşatmak için çok önemli. Buradaki kadar baskın olmasa da ailem Türk adetlerini de bize yaşatmaya çalıştı.

Oyunculuk çocukluk hayaliniz miydi?
- Pek çok şeye ilgim vardı: Piyano, spor... Sonra felsefe ve sosyolojiye merak sardım. Lisede amatör tiyatro yaptım. Konservatuvara gitmek zordu Almanya’da, sosyolojiye yöneldim. Demek kısmette oyunculuk varmış. Her şey bir haftada oldu. Hayat sana bir şey sunacaksa iki günde de sunabiliyor, sunmayacaksa 10 yıl beklesen olmuyor.

Haberin Devamı

Türkiye’nin en güzel kadınları arasında gösteriliyorsunuz. Kendinizi bildiniz bileli hep böyle miydiniz?
- Bu söylediğinin farkında olarak yaşamıyorum. Ve bunları duyduğumda gerçekten duruma yabancı kalıyorum (Gülüyor). Ama 14 yaşında bile sokağa mutlaka bir ruj sürüp çıkardım. Sanırım her şey doğal sürecinde ilerledi. Bence oyunculukta dünya güzeli olmak gerekmiyor. Hoş görünmek ve güzel bakıp gülebilmek yeterli.

Güzel olmanın kariyerinize nasıl etkileri oldu?
- İnsanlar beni inşallah oyunculuğumla değerlendiriyordur. Yoksa sadece konu mankeni olurum.

Dışarıdan çok otokontrollü bir kadın gibi duruyorsunuz. Özelinizde de öyle mi?
- Almanya Solingen’de yetiştim. Ha desen kasaba! Oradan sonra Türkiye bana çok ‘hızlı’ geldi. Bu herhalde Alman ekolünden kaynaklanıyor. Aslında özelimde böyle değilim ama huyumu da seviyorum. Ne insanları kırıyorum, ne de kendim kırılıyorum.

Çok az röportaj vermenizin nedeni kendinizi ifade etme güçlüğü mü yoksa basına karşı bir duruş mu?
- Dışa dönüğüm ve kendimi ifade etmekle ilgili bir sıkıntım yok. Basınla da aram iyi. Sadece seçerek gidiyorum. Doğru zamanda iletişime geçmek daha sağlıklı.

Haberin Devamı

Hadi bana bugüne kadar yaptığınız en çılgın şeyi anlatın...
- Galiba 19 yaşında Türkiye’ye tem başına gelişim... Uçakta kendi kendime, “Sen ne yapıyorsun?” diye sorup cevaplayamamıştım.


‘İFFET’TE OYNAMAMAMIN TECAVÜZ SAHNESİYLE ALAKASI YOK

Şimdi tarih bölümünde okuyorsunuz. Neden tarihi seçtiniz?
- Sosyolojiye devam etmek istedim ama teknik meseleler yüzünden tarihi seçtim. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’ne girdim ve çok sevdim. En iyi ders notu tutan öğrencilerden biriyim.

Bir gün çok özel bir davetin yıldızıyken ertesi gün fotokopi sırasında olmak size kendinizi nasıl hissettiriyor?
- İşte bu ayrımı iyi yapmak gerekiyor. Oyunculuk şaşaalı ve onu gerektiği gibi yaşıyorum ama iş olduğu yerde kalmalı.

Haberin Devamı

Yeni yayın döneminde oynacağınız ‘Yalancı Bahar’daki Zeynep nasıl bir karakter?
- Zeynep, Bodrum’da yaşarken sevgilisiyle bir çılgınlığın peşinden gidiyor ama sonra bu çılgınlığın hayatında yeri olmadığını farkediyor. 10 yıl sonra da eski yaşantısı karşısına çıkınca yalancı bir bahar geçirdiğini anlıyor.

Bir ara ‘İffet’ dizisinde oynayacağınız da konuşulmuştu. O malum tecavüz sahnesinden dolayı mı olmadı?
- Hayır, öyle tahmin edildi ama alakası yok. Sonuçta zaten RTÜK denen bir şey var. Biz prensipte anlaşamadık.

Öpüşmem, sevişmem gibi kurallarınız var mı?
- Dozu iyi ayarlandığı sürece yok. Sadece suni durduğu noktalarda problem olur.

‘Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak’ filminde afişte olmadığınız için problem çıktığı söylendi. İşin
aslı neydi?
- Sinema filmlerinde böyle krizler yaratılır, doğal. Aksine afişte olmak istemeyen bendim. Çünkü filmde iki sahnem vardı. Afişler basılmıştı sonra yapım şirketi bir değişiklik yaptı ve birden bu olaylar, söylentiler çıktı. Takılmadım bile.

Haberin Devamı

BİR KERE AŞIK OLDUM O DA HAYATIMA EN SON GİREN KİŞİ

Özcan Deniz’le çok merak edilen bir ilişkiniz var. Basından bu kadar uzak tutmayı nasıl beceriyorsunuz?
- Çok basit. Evini ve aileni seviyorsan kendini ortalara atmaya ihtiyacın olmuyor. Özel hayatım benim için önemli. Onu tutup bir şeylerin ortasına koyamam.

 Birlikteliğiniz nasıl gidiyor?
- Özel hayatımla ilgili ayrıntılara girersek ooo... Kedi kavgası bile basına yansıdı.

Doğru muydu?
- Çocuklarla ilgili yani kediler yüzünden velayet davası bile açtık. (Gülüyor)

İki oyuncunun birlikteliği bir ilişkiyi nasıl etkiliyor?
- Beraberliğin kendisi oyuncuya ilham veren bir şey. Aşk, insanı anormal derecede besliyor.

Haberin Devamı

Gerçek anlamda çok aşık oldunuz mu?
- Bir kere oldum. Hayatıma en son giren kişiye...

Aşıkken nasıl oluyorsunuz?
- Herhalde hayatta tek kontrolsüz olduğum nokta ailem ve aşk hayatım. Orada benim için duygularımın ve verebileceklerimin sınırı yok.

Aşkın en yıkıcı hali sizce nedir?
- Aşık olmak sevgiyi ve öfkeyi uç noktalarda yaşatıyor. Bu da dengeni bozuyor.

Aldatılma korkunuz var mı?
- Eğer yaşadığın insan ve aşkın samimiyse böyle bir korkun olmuyor. Eğer o korkuyu duyuyorsan yaşadığın suni demektir. Benim de hayatımda samimiyetsiz bir şeyin yeri olmaz. Bu yüzden bugüne kadar hiç aldatılma korkum olmadı.

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!