OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 18, 2004 00:00
Son haftalarda ‘Aliye’ dizisinde canlandırdığı eşi tarafından aldatılmış, çocuğu elinden alınmış Aliye karakteriyle dikkat çeken Sanem Çelik, gerçekte ise tek eşliliğin insan doğasına aykırı olduğunu ve tüm düzenleyici özelliğine rağmen evlilik kurumunun aldatmayı önleyemeyeceğini savundu.Genç oyuncu, Kaya Çilingiroğlu ve Tamer Karadağlı vakalarında aldatılan hemcinslerinin ‘erkek aldatır’ söylemine sığınmalarını ise saçma bulduğunu söylüyor.Aliye karakteri için, Türk kadınına ayakları üstünde durmayı öğretiyor türünden tespitler yapılıyor. Katılıyor musunuz açıklamalara?Aliye’nin doğrusu herkese göre değişir. Kimi kadın aldatıldıktan sonra oturur, kocasıyla konuşup anlaşır. Çünkü hassas bazı değerler vardır ortada, onlar ön plana çıkar ve ilişki devam eder. Bazısı ise bu olayı kendisine yediremez, inandığı değerler doğrultusunda yaşamak ister ve ayrılır. Aliye’yi illa bir başkaldırı sembolü olarak görmek yanlış. Hem Aliye bu misyonu üstleniyor türünden yaklaşımlar sergilersek bu karakteri başka açıdan ele alacak izleyicilere de haksızlık etmiş oluruz.- Türkiye’de ‘erkektir aldatır’ tarzında bir yaklaşım var. Kaya Çilingiroğlu ve Tamer Karadağlı olaylarında da bu durum doğrulandı... Hem de aldatılan kadınlar tarafından. En azından Aliye’nin bu sağlıksız duruma tepki gösterme gibi bir özelliği yok mu? Ne demek ‘Erkek yapar, erkek aldatır’! Cidden aklım almıyor böyle saçma düşünceleri. O zaman ‘Kadın yapar, kadın aldatır’ da diyebiliriz. Farklı değerlere sahip olsak da sonuçta hepimiz insanız. Ne demek ‘Erkek yaparsa olur’... Aldatmak hayatın içinde bir kavramsa, o zaman erkek de yapar kadın da... Kadın biraz affedici oldu diye erkek ön planda aldatıcı görülmemeli. Açıkçası ben bu saçma genel yargılarla ilgilenmiyorum.- ‘Hititler’ belgeselini saymazsak ‘Filler ve Çimen’den sonra bir sinema filminde oynamadınız. Altın Portakal, Altın Koza, SİYAD ödülleri aldınız, yeteneğinizi herkes kabul ediyor ama ortada
film yok. Bu garip bir durum...Oynamak istediğim roller çıksaydı tabii ki oynardım. Yani oynamamak ya da kendi kabuğuma çekilip saklanmak gibi özel bir eğilimim yok. Bana birçok rol teklifi geldi ama senaryoları okuduğum zaman beni heyecanlandıran karakterlere ya da öykülere rastlamadım.- Bir röportajınızda ‘Yaşlanmadan sinema benden faydalansa iyi olur’ dediniz. Bu konuyu biraz açar mısınız? Tabii bu sözleri emir kipi içerisinde söylemedim. Yaşım ilerliyor, 29 yaşındayım ve sadece iki sinema filmim var. Eğer benim oyunculuğum hakkında söylenen övgüler doğruysa, benim farklı, iyi bir oyuncu olduğum düşünülüyorsa, şu anda sadece iki filmde rol almamış olmam lazım. Tabii Türkiye’de sinema sektörünün olmaması benim gibi birçok genç oyuncunun fazla şans bulamaması da ayrı birer tartışma konusu.- Bir de ‘Filmin reklamını yapacak popüler isimler oynatılıyor’ dediniz...Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Sonuçta insanlar sinemayı para kazanmak için yapıyor. Yaşam biçimine göre hareket ederek filme para kazandıracak oyuncu varsa, tabii ki onlar seçilir. Ama ben yaşam biçimimle tercih edilecek bir oyuncu değilim. Onların anlayışına göre hareket edersem kendimi bozarım, ben ben olmaktan çıkarım. O zaman da Sanem Çelik’le çalışılmış olunmaz...- Hadi Türk sinemasını siz kurtarın...Bu konular tartışmakla çözülmüyor aslında ama şunu söyleyeyim; iyi kalemler. Türkiye’de iyi senaryo yazılmıyor. Sinemada her şey senaryo ile başlar. Ben şimdiye kadar ‘Ne kadar güzel bir öyküymüş, ama çekilmedi’ diye bir şey duymadım. Sonuçta herkes sinemaya sevgiyle yaklaşıp bir şeyler yapmak istiyor. Sinemanın canına okumak isteyen bir insanla henüz tanışmadım. Ama iyi niyetle belli bir yere kadar gidersin. Sorunu çözmek için daha profesyonelleşmeliyiz. Türkiye’de sinema genelde günü kurtarmak için yapılıyor. - Biraz hobilerinizden konuşalım... Davula merak saldım. Sette bile elimden düşürmüyorum bagetleri. Resim yapmaya çalışıyorum. Son günlerde dikiş gibi yeni bir merakım da oluştu, ruhu dinginleştiriyor. Bu arada ağaç oymacılığı da yapıyorum. Anlayacağın evde yaşamayı seven biriyim. Sokaklar cazip gelmiyor bana. - Aldatma olayları artık rutine bağlandı. Sizce evlilik kurumu insan doğasına aykırı mı?Evlilik kurumunun insanı toparlayan bir sistem olduğu kesin. Çok çoğalmamasını sağlayan, düzenleyici bir sistem. Bu sistem işe yarıyor ki hálá devam ediyor. Ama tek eşli yaratıklar olmadığımız da kesin. Dolayısıyla bir insanı kaç sene tek bir insanla tutabilirsiniz bilemiyorum. - Ali Sürmeli ‘Filler ve Çimen’ filminde sizin oynadığınızı öğrenince ‘Ooo platonik aşkım da oynuyor’ demiş. Nedir Sürmeli’nin size olan platonik aşkı?Ali ağabey beni çok sever, ben de onu çok severim. Ve benimle ilgili canı ne isterse söyleyebilir.- Dizide size çok çektiren Sinan tipi erkekler için ne düşünüyorsunuz?Sinan, küçücük bir şehirde hayat kurmuş, güzel bir evliliği var. Senelerdir aynı kadınla birlikte. Fakat bir de sistem var yaşadığı çevrede. Bütün arkadaşlarının sevgilisi var. Genç kızlar ortalıklarda cirit atıyor. Sinan bu hayatın içine girdiğinde karısına zarar vererek böyle bir şey yaptığını düşünmüyor bence. Karısının aldatıldığını öğrenip ‘Ben gidiyorum’ demesi üzerine hayatını sorgulamaya başlıyor. Ve çaresiz bir adamın gösterdiği tepkiyi gösteriyor, sürekli öfkeleniyor. Aslında Sinan kötü bir insan değil, sadece inanılmaz çaresiz biri. Aileyi ayakta tutmaya çalışan korkunç anne bile aslında kötü değil. Kısacası insanların iyi ve kötü diye keskin çizgilerle ayrılacağına inanmıyorum.- Hazır Aliye’yi bulduk. Aldatma ile devam edelim. Kadınla erkeğin aldatması arasındaki fark ne?Bir kadın bir erkekle bir kere birlikte oluyor ve dokuz ay sonra bir çocuk doğuruyor. Bir erkek o kadınla bir gece birlikte olduktan sonra dokuz ay boyunca belki de 500 kadınla daha birlikte olabiliyor. Dolayısıyla duygusal ve teknik olarak böyle bir fark var aramızda. Her şey çok doğal ve çok sıradan. Ama kadın erkek gibi kolay aldatmaz. Ünlü Alman filozof Schoppenhauer’i okuyorum son günlerde. Sadece bir şey yaratmak için aşık olduğumuzu, bunu yaparken de ön plandakinin her zaman fizik güzelliği olduğunu söylüyor, ruh güzelliği falan deyip bana yalan atmayın diyor. Yani yaratma dürtüsü bizi aşka sürüklüyor. Yaratılacak şeyin güzel olması için fiziki güzelliği arıyoruz. Ona ulaşmak için kıvranıyoruz. Bu kıvranma olayı da aşk acısı oluyor.- Nihilizmin en kuytu köşelerindesiniz. Düşünce olarak da bu felsefeyi benimsiyor musunuz?Öyle durumlar oluyor ki, nihilist felsefenin ortaya sürdüğü düşünceye evet yakınım diyorum. Ama hiçbir zaman tek tip olup sadece bir düşüncenin arkasından giden insan olmayı sevmedim. Yani nihilist değilim. Hayat çok değişken.- Marjinal çıkışlarınız belki de varoluşçu felsefeden besleniyor?Asi bir kişiliğim yok benim. Yalnız istediğim gibi yaşıyorum. İnsanlar beni ilk gördüklerinde ‘Soğuktun, yanına yaklaşmak istemedik’ diyorlar. Ben de diyorum ki; ‘Bu durum beni koruyan en iyi savunma mekanizması.’ Bazen bu savunma mekanizmasına sığınıyorum.- Peki hakkınızda yapılan en iyi dedikodu nedir?Kötü bir insan olduğum... Benim için ‘O sette olay çıkartır, bağırıp çağırır, çok sinirlidir, aman dikkat edin’ diyorlarmış. Hakikaten de setin ilk günlerinde insanlar benden genelde uzak durur, sonra bu duruma kahkahalarla gülerler.- Schoppenhauer’dan sonra biraz sığ bir soru olacak ama aşk hayatınız...Şu anda durağan gidiyor. Öyle çok kolay değil aşık olmak.Erol Taş gibi üstüme yapıştı- Kara Melek’in kariyerinizi olumsuz etkilediğini söylüyorsunuz.Bu tipik Erol Taş sendromu. İnsanlar bazen beni görüp dil çıkarırdı. Tamam bunu anlarım, sonuçta Kara Melek karakterini sevmiyor olabilir. Ama profesyonelce hareket etmek zorunda olan TV yapımcılarının beni Kara Melek olarak görmeleri gerçekten saçmaydı. Neyse ki Aliye ile kötü kadın imajından kurtuldum. Ön plana çıkmak gibi bir derdim yok- Güzel bir kadınsınız. Ama erotizminiz fazla ön plana çıkmıyor...Öyle mi? Gerek var mı? Güzelliğim ya da erotizmimle bir şey elde etmeyi umut etseydim kullanırdım herhalde.- Brigitte Bardot da güzelliğini kullandı...Belki de kendini güzel hissetmediği için öyle davrandı. ‘Düşündüğünüz gibi değilim, daha güzel bir kadınım’ deyip sürekli fotoğraf çektirdi ya da erotizmini öne çıkaran rollerde gözüktü. Açıkçası benim ön plana çıkmak gibi bir rahatsızlığım yok. Güzelsem güzelimdir. O kadar.- Bu arada, bu kadar çok yiyip nasıl formda kalıyorsunuz?Sağlıklı beslenme uzmanım var. Bir sürü
yemek yemem gerekiyor yiyeceklerdeki vitaminleri almak için. Yemeklerin yaÄŸ olarak kalmayıp vücudu terk etmesi için gıdaları belli oranlarda, belli ve aynı saatte yemek zorundasın. Bu disiplini devam ettirirseniz ÅŸiÅŸmanlamazsınız.Â
button