Tehlikeli ilişkiler uzmanı

Güncelleme Tarihi:

Tehlikeli ilişkiler uzmanı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 05, 2000 00:00

Haberin Devamı

Ramize Erer, artık Türkiye’nin tanıdığı bir karikatürist. Onun hayatında tehlikeli ilişkiler büyük yer tutuyor. Çünkü Erer tiplerini, hayatın tam içinden çekip çıkarıyor...

l ‘‘Tehlikeli İlişkiler’’ diyorsunuz. Aslında onlar hayatın gerçekleri değil mi?

Espri bulurken gerçeği buluyorum aslında, absürd birşey yapmıyorum sonuçta. Çok acıklı bir olayın komikliğini yakalıyorum. En komik olanlar da en acıklı, en trajik olanlardan çıkıyor. İlişkiler, iki kişilik yaşanılırken aslında çok hüzünlü ve acı. Canı yanıyor insanın. Üçüncü bir kişi girmişse, anlatırken gülebiliyor. Belki siz aynısını yaşamışsınız, ama bir filmde gördüğünüzde yabancılaşıyorsunuz. Kendi yaşadığınız acı şeyin aynısına gülmeye başlıyorsunuz. Bence Woody Allen'ın filmlerini o yüzden seviyoruz. Aslında hepimiz kendimizi buluyoruz, çok gerçek onlar.

l Entrikayla aranız nasıl?

Çizdiklerimde entrikayı en çıplak haliyle sunduğum için, entrikaymış gibi algılanan şey, aslında çıplaklık oluyor. Böyle adamlar, kadınlar ve özellikle çocuklar var; bizimle oyun oynayan ve çıplak olan.

l Çizdiğiniz kahramanların yanında, dışında, karşısında, neresindesiniz?

İçindeyim. O tiplerle birlikteyim. Masa başında dışına çıkıyorum. Çizer olarak bakıyorum ve onlara hakim olabiliyorum. Hayatın içinde ben de hakim değilim onlara. O çizdiğim tipler gibi saçmalıyorum, bazı durumlarda kendime güvenim olmuyor, komik durumlara düşebiliyorum, ama masaya oturduğumda herşey benim kontrolümde. Çevremden: ‘‘Aaa! Sen çözmüşsün’’ü çok duyuyorum. Halbuki hayatın içinde ben de çözmüş değilim. Çizerken birşeyi göstermiş olduğum için çözmüşüm gibi algılanıyorum, ama ben de diğer insanlar gibi yaşıyorum.

Kadınlar daha açık

l Yine de, karikatürcülerin yaşamla ilişkisinde bir donukluk, bir yorgunluk seziliyor. Sizde de o var. Orası, izleyip, kimseyle paylaşamadığınız bir yer mi?

İşinizi yaparken ustalaştıkça, çok şey görmeye başlıyorsunuz. Bu da sizi yaşadığınız şeylere karşı yabancılaştırıyor. Doyasıya dans edemiyorsunuz. Yaşarken hep izleyici pozisyondasınız. Mesela, ben hiçbir mizahçının gerçekten kendinden geçerek, herkesi unutarak, kalabalığın ortasında dans edebileceğini zannetmiyorum. O anda bile kendini izliyordur. Kontrolcü bir ruh haline bürünüyorsunuz. İnsan kendini zabıta gibi hissediyor. Şimdi o kadar değil; insanlarla ilişkilerimde daha rahatım, ama çizerlerden de uzaklaştım biraz.

l Kiminle konuşsam, kadınların mizahtan ne kadar iyi anladığını duyuyorum. Madem böyle, mizah ya da karikatür neden kadınların ‘‘Halkla İlişkiler’’ kadar sivrildiği bir meslek olamıyor?

Kadınlar kendi aralarında komik olabiliyorlar, ama erkeklerle beraberken espri yapmıyorlar. O erkeğe bırakılan bir alan çünkü. Kadınların fıkra anlatma cesareti yoktur. Erkekse hemen, çok rahat fıkra anlatmaya başlar, onların böyle bir güvenleri var. Kadınlar o kadar kendilerine güvenmiyorlar dışarda. Klasik kadın tipine uymuyor mizah yapmak, mizah sert birşey çünkü. Espri yapan erkek etkileyici ve çok popüler olabiliyor, çoğu kadın bunu seviyor. Espri yapan kadın da iyi olabilir, ama zeki kadın aranmadığı gibi, iyi espri yapan kadın da aranmıyor. Başta güzellik geliyor.

l Kadın kadının dünyasını içeriden çok iyi çizebilir, ama sizin karikatürlerinizdeki o erkek, o şapşal şey, sizin dışınızda, bir de ancak annesi tarafından çizilebilir gibi geliyor bana. Siz bu gözleme katılıyor musunuz?

O halini annesi biliyordur, doğru. Bir de sevgilisi mesela. Bir erkek, erkeğin her halini çizmek istemez çünkü. Erkekler açıklarını karikatürde de göstermez. Kadınların böyle bir farkı var aslında. Çok açıklar. Kadınların sırlarını veriyorum aslında, ama erkekler sırlarını vermiyorlar. Sırları görmüyor erkek, çünkü itiraf bile etmiyor. Onların erkek erkeğe yaşadıkları durumla çok alakalı birşey bu. Kadınlar birbirlerine ne kadar açıksa, erkekler de bazı alanlarda o kadar kapalı. Bir kadın aldatıldığında şakır şakır ağlayıp, nasıl bir durumdaysa gidip onu anlatıyor. Karşısındaki kadın da: ‘‘Ah canım, vah canım! Şöyle olur, böyle olur, şunu yap, bunu yap’’ diye anında paylaşıyor. Birbirlerini çok iyi bile tanımaları gerekmiyor, belki tanışma muhabbeti bile olabilir bu, dostluk kurma muhabbeti. Bu kadar özel bir durumu bu kadar rahat paylaşabiliyor kadınlar. Ama erkeklerin asla zayıf taraflarını paylaştıklarını zannetmiyorum. Çok dost olmaları gerekiyor. Sevgilim beni terk etti diye, ağlaya ağlaya konuşan iki erkek görmedim ben daha.

Kötü Kız artık seviliyor

l Kadınlar da çok şahane fettan ya da fingirdek olabiliyorlar. Fettan, fingirdek bir erkeğe de pek rastlamıyoruz. Siz bunu neye bağlıyorsunuz?

Çünkü erkek daha rahat, bir niyeti varsa onu açık açık söylüyor, numara çekmiyor. Belki de fettan ve fingirdek olmak, kadınların kendilerini koruma yöntemi. Varoluşlarıyla ilgili tabii.

l Yani gösterip de vermeme durumu mu?

Hepsi var içinde, ama bunların da nedenleri var. Niye gösterip de vermiyor? Bir nedeni var herhalde. Gösterip de herkese verirse hemen adı çıkıyor, ama gösterip gösterip vermezse, bir şeyi sonuna kadar yaşamadın diye kimse ona kötü demiyor. Sonuna kadar birşeyi yaşamadığı için ona ‘‘O.....’’ demiyor. Ama iki, üç kişiyle yattığı zaman: ‘‘Aa! O bana da vermişti’’ oluyor. Belki bunlardan korunmak içindir.

l Sizin çizdiğiniz Kötü Kız birşeylerin değiştiğinin ya da değişeceğinin göstergesi değil mi? Kötü Kız bal gibi seviliyor artık.

Seviliyor evet. Hatta bazı kızlar: ‘‘Öyle olmak istiyorum’’ diyor. O kadar rahat ve açık. Kadınlar oyunculuğunun da açık yaşanmasını istiyor tabii. Bence bu önemli birşey. Benim de bir katkım vardır herhalde. Bir kızın: ‘‘Kötü kız bana çok benziyor’’ diyebilmesi bile korkusuzca birşey tabii.

l İlk bakışta ağırbaşlı, hanım, prenses taraflarınız seçiliyor. Bunlar hep munis özellikler. Kendiniz hakkında bir karikatür çizecek olsanız ortaya nasıl bir Ramize çıkar?

Ben Kötü Kız'ı da, tüpçüye aşık olan kadını da, Ezik Hanım'ı da çizen biriyim. Tiplerle direkt bağlantım yok. Bana göre yaşlı olan kadınları, ev kadınlarını çiziyordum. Biraz kendi etrafımı ve kendimi de çizmek istedim ve çizerken eğlenmek istedim. Keyif almak isterken, Kötü Kız çıktı. O beni çok eğlendiriyor, keyiflendiriyor ve rahatlatıyor. Düşündüğüm ama çok rahat ifade edemediğim bir şeyi Kötü Kız'a söylettiriyorum. Onun böyle bir önemi var benim için.

Amica Dergisi'nin Temmuz sayısında ünlü karikatürist Ramize Erer'le bir röportaj gerçekleştirildi. Ve Erer, ‘‘Tehlikeli İlişkiler’’ başlığı altında topladığı karikatürlerini nasıl kitaplaştırdığını, Kötü Kızlar'ı, hatta kendini Şebnem Başkan İyinam’a anlattı...

Kadın ve erkeğin farkı

Bir kadının kendini erkeklerden çok daha fazla koruması gerektiğine inanan Erer, toplumda kadın ve erkeğin birbirinden

çok farklı değerlendirildiğini savunuyor. Tabii ki bu yüzden de, kadınlar ilişkilerini gizli yaşamayı tercih ediyorlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!