Tecrübesiz yakalanır

Â

Her şey cuma günü Bodrum’a uçak bileti bulamayınca başladı. Tam ne yapacağımı kara kara düşünüyordum ki, o sırada telefonda konuştuğum Mustafa Sandal’a açtım derdimi. Hızır gibi yetişti!

- Benim uçak Bodrum’a geliyor, seni de getirsin...

- Senin uçak?

- Cirrus... Dört kişilik... Nam-ı diğer Ponche...

Mustafa Sandal, Ponche ismini koymuş yeni oyuncağına. Ne yalan söyleyeyim, onun da uçak sahibi sanatçılar arasına katıldığını bilmiyordum.

Bir süre önce pilotluğa merak salmış. Yaklaşık altı aydır eğitim görüyor ve bugüne kadar 70 saatlik uçuş gerçekleştirmiş. Eylülde eğitimini tamamlayacak ve uçuş lisansını alacakmış.

Hayatımda hiç küçük uçakla uçmadım. Havada çok mu sallanır, nasıl iner, nasıl kalkar bilmiyorum. İstanbul’dan Dalaman’a Sandal’ın hocası Hurşit Karpazlı’yla uçacağız, Dalaman’dan Mustafa Sandal’ı alacağız, Bodrum’a kadar da uçağı o kullanacak. Rotamız bu... Ve sonunda kafamda Emina’dan albüme kadar pek çok soruyla kalkışa geçtik.

Önce "Trafik Hayattır" konserlerinden başlayalım. Nereden çıktı bu fikir?

- Ben kariyerimin bu noktasında sosyal sorumluluğu olan bir iş yapmak istiyordum, Doğuş Otomotiv de tüketicisiyle ilişkisini sağlamlaştırmayı ve toplum adına yapılacak bir projeyi hayata geçirmeyi düşünüyordu. Bu iki niyet yan yana geldi ve "Trafik Hayattır" kampanyası doğdu. Yedi konser, dört de reklam filmini kapsayan bir anlaşma bu... Cumartesi akşamı Bodrum-Turgutreis’te ikinci konseri yaptık. İlki Eskişehir’deydi. Ancak biz masaya şunun bilinciyle oturduk. İnsanlara trafik bilincini aşılamak üç-beş günde olacak bir iş değil. Bu nedenle uzun soluklu bir proje olmasına karar verdik. İnsanları bazı konularda bir nebze bilinçlendirebilirsek, bu kampanya amacına ulaşmış olur.

Daha önce de Muhabbet Kart reklamı vardı. İnsanlar senden albüm beklerken sen reklam ve kampanyalarla gündeme geliyorsun. Müzikten daha çok buradan para kazanmaya başladın galiba... Bu senin müzik kimliğini zedelemez mi?

- "Trafik Hayattır", maddi beklenti gözetilerek girilmiş bir iş değil. Ama şu da var; günümüzde albümlerden para kazanmayı beklemek büyük hata. Sektörde kime sorarsan sor, artık albümden para kazanmanın çok zor olduğunu söyleyecektir. Korsan ve mp3 sonrasında, albüm dediğin şey, bir sanatçının vitrin çalışması haline dönüştü. Bugün 100-150 bin satan sanatçı bayram ediyor. Bir tek albüme kalırsa, sanatçı zaten yanmış. Oradan kazandığıyla hayatını idame ettirebilmesi mümkün değil.

YENİ ALBÜM 20 NİSAN 2007’DE ÇIKACAK

Kaç yıl oldu müziğe başlayalı?

- 15...

Kaç albüm oldu peki?

- Single’larla beraber 7, yurtdışındakini de sayarsak 8... 1991’de Ajda Pekkan’a "Vazgeçme" adlı bestemi verdim. İlk dört senem söz yazarlığı ve bestecilikle geçti. 1994’te ilk albümümü çıkardım.

Kaç yıldır albüm çıkmıyor?

- 1992’den beri. Ama yeni albüm önümüzdeki yıl 20 Nisan’da çıkacak.

Bu kadar kesin tarih verdiğine göre şarkılar hazır demektir...

- Üç seneye yakın zamandır şarkıları zaten kenara koyuyordum. Biraz kader, biraz kısmet, arada böyle bir maksi single çıkarmak durumunda kaldım.

Dört senedir yeni albüm çıkarmadığın halde nasıl bu kadar iş yapabiliyorsun? Single’lar sayesinde mi?

- "İsyankar" single’ı biraz kader kısmet oldu. 2004’te Touareg’in reklam filmini çekerken, "İsyankar iyi bir şarkı, mutlaka single’ı çıkmalı" falan dedik. Bu şekilde ortaya çıktı. Bu arada albüm için hazırladığım şarkıları köşeye koyuyordum zaten. 20 şarkı birikti bende... Şimdi onların arasından seçim yapacağız. Eylülün sonunda stüdyoya giriyorum. Annem bile şikayet ediyor çünkü "Ben senin albümünü dinlemek istiyorum" diye...

Sadece annen mi şikayet ediyor, ya hayranların?

- Allah’tan "İsyankar" falan iyi şarkılardı, ortaya iyi şeyler çıktı da insanlar çok şikayetçi olmadı. Ama artık ben bile kendi albümümü özledim. CD’yi koyup baştan sona kadar albümümü dinlemeyi özledim.

Şarkılarda kimin imzası olacak?

- Yüzde 70’i benim söz ve bestem, yüzde 30’u dışarıdan aldığım şarkılar... Çünkü bütün şarkılar benim olsun mantığını sevmiyorum. Başka birinin şarkısına ruh verebilmek hoşuma gidiyor. Değişiklik oluyor. Albüm içinde rekabet de yaratıyor. Bu durum da o albüme ivme kazandırıyor.

Dört yıl aradan sonra "Gidenlerden", "Suç Bende", "Yokluğunda Çok Kitap Okudum", "Araba" gibi şarkılar bulabilecek misin?

- Albümdeki şarkıların hemen hepsi 10 numara. Hiçbir korkum yok. 20 Nisan’da çıkarmak istiyorum, öyle bir takıntım var.

Neden bu takıntı?

- Bu albümle ilgili böyle bir şey var. 20 Nisan! Elbette vardır bir nedeni...

Adı belli mi albümün?

- Söyler miyim ya! Hatta sana daha ilginç bir şey söyleyeyim, albümün ismi dört yıldan beri belli. Çıkış şarkısı da hazır. Albümün çıkamamasının nedeni iş yoğunluydu...

Uçak düşerse paraşüt açılıyor

Mustafa Sandal’ın üç ay önce 250 bin dolara aldığı 2006 model Cirrus, dünyanın en çok satılan sivil havacılık uçağı... Tek motorlu ve 200 beygir gücünde. Türkiye’de şimdiye kadar yedi tane satılan Cirrus’un en büyük özelliği, dünyanın ilk paraşütlü uçağı olması... Uçuş sırasında düşme tehlikesi yaşandığında, gövdenin ortasından bir roket fırlıyor ve paraşüt açılarak uçağın yavaş şekilde yere inmesini sağlıyor. Uçak sahibi olmak sanıldığının aksine pahalı bir yatırım değil. 50 bin dolara bile uçak bulabilmek mümkün. Yakıt masrafı ise uçak biletinden bile az. İstanbul-Dalaman uçusunda Cirrus’un harcadığı yakıt toplam 200 YTL. Yıllık bakımı için 10 bin dolar harcamanız gerekiyor.

Göcek’te tecrübesiz olanlar yakalanır

"Göcek gözden uzak" diyorsun ama tekne arkadaşın Cem Hakko, Göcek’te yakalandı...

- Tecrübesizlikten olmuştur.

Sen tecrübeli olduğun için mi yakalanmıyorsun?

- Hayır, benim yakalanacak bir durumum yok. Böyle bir durum olsa da gider tebrik ederim beni orada yakalayacak paparazzileri.

Çok iddialı konuşuyorsun, ama "yakalanmam" dedikten birkaç hafta sonra boy boy resimleri çıkan nice isimler gördük...

- Gerçekten Göcek’te yakalanmak çok zor. Cem Hakko’nunki tecrübesizlik. O denizden bekliyordu, deniz tarafını kolluyordu, ama gazeteciler karadan geldi. Arkasını unuttu. Göcek’te bazı koylar var ki çok bilinir, ama bazıları da vardır ki yakalanmak imkansızdır.

Oraları iyi biliyorsun yani...

- Öyle bir durumum olsa, gider o koyları bulurum.

Peki teknede hep tek başına mı oluyorsun, kaptan da mı yok?

- Tek başımayım, kaptan ve miço kullanmam, tekneyi de ben kullanırım. Kitap okurum, film izlerim. Küçük bir stüdyom var teknede, orada müzik çalışırım. Günün 1-1,5 saatini su kayağı yaparak geçiririm.

Bodrum benim tarzım değil

Sen Göcek tutkunlarındansın galiba...

- Bodrum’u sevmiyor değilim, ama Bodrum benim tarzım değil. Bodrum’un her yeri güzel ama benim yerim Göcek. Çünkü çok daha yeşil, denizin içinden ağaçlar çıkar, dağlar gelir denize sokulur. Böyle doğal bir romantik havası vardır.

E sen teknecisin de, biraz da o yüzden Göcek...

- Evet şortumu giyeyim, bineyim bir tekneye koya gideyim, o koyda demir atayım, balıkçı motorlarından balık alayım, sonra gidelim o balıkları Sarsala Koyu’nda pişirelim.

YARIN: Emina ile iki gün önce kahvaltı ettik