Güncelleme Tarihi:
MERVE BÜYÜKSARAÇ SURVIVOR'DA BÖYLE YARIŞMIŞTI - FOTO GALERİ
Kuvvetli bir medya grubuyla mücadeleye girdiniz. Yaptığınız biraz ‘Don Kişot, yel değirmenine karşı’ durumunu çağrıştırıyor...
Ben doğru olduğum için böyle bir mücadeleye girdim. Hatta buna mücadele demek biraz yanlış bir tabir olur, sadece hakkımı arıyorum. Yarışmadan çıkınca taraflı montajları gördüm, beni ne kadar saygısız gösterdiklerini izledim. Bunlar beni çok üzdü. Adadayken gururla “Şu an bütün anneler bana hak vermiştir, beni sevmiştir” diye dolaşırken, çok farklı şekilde yansıtıldığımı gördüm. Bu da benim damarıma basan nokta oldu. Neticede hiçbir yayın kuruluşunun kendi maddi çıkarları için başkalarının kişilik haklarını ihlal etmeye ve onları olduklarından farklı göstermeye hakkı yok. Buna rağmen açıklama yapmayacak kadar ukala olduklarını gördüm. Orada yaşadıklarımı biliyorum; sadece ben değil, diğer yarışmacı arkadaşlar da biliyor. İnanıyorum ki doğruyu söyleyen her zaman kazanır. Ben de bunun uğrunda sonuna kadar hakkımı aramaya devam edeceğim.
Ama yarışmacı arkadaşlarınız pek arkanızda durmuyor... Hatta en son adadaki samimi dostunuz Almeda “Allah’tan korkmuyor mu, nasıl bir insan bu, neden bize iftira atıyor” türünde açıklamalar yaptı...
Almeda yakın arkadaşım değil. Orada çok az kadın yarışmacı vardı, ister istemez yakınlaştık. Yine de bu sorunuza yanıt vermek zor, çünkü benim tanıdığım Almeda ile ekranlarda gördüğüm kişi, kesinlikle aynı kişi değil. Ayrıca bana yaklaşmasına izin vermiş miyim de benden uzak duruyormuş? Kimseye iftira attığım yok. Bu insanlar asıl konuyu dağıtmak için bu yola başvuruyorlar. Survivor’da konuşulmayan bir inanç konusu kalmıştı, Almeda bunu da başardı.
Nihat da “Hepimizi töhmet altında bıraktı, emeğimize saygısızlık etti” şeklinde cümleler sarf etti.
Bu arkadaşımızın ‘töhmet’ kelimesinin ne anlama geldiğini bildiğinden emin değilim. Birini henüz kanıtlanmamış bir suçun işlendiğiyle suçlamaktır, töhmet. Nihat’i hangi suçla itham etmişim? Güzel Türkçemize dikkat edelim derim. İkincisi ise “Emeğimize saygısızlık etti” cümlesi. Emek bir şey üretmektir, orada ne ‘üretmişler’ acaba? Para kazanmak için arkadaşlarını harcamak ve üç maymunu oynamak ‘üretim’ ise onlara diyecek bir sözüm yok.
Açıklamalarınızdan önce hiç “Yapma, pişman olursun” türü tavsiye ya da tehditler aldınız mı?
Yaşadıklarımı anlatırken pek çok zorlukla karşılaştım tabii. İş anlamında yanımda olduğunu iddia eden insanların, bir anda nasıl yan çizdiğini gördüm. Basından bazılarının, yazarların, sunucuların, hatta kanalların ne kadar yanlı yayın yaptığını gördüm. Son olarak da kanallarda bayıldığım anın görüntülerini yayımlayıp, halkı kandırmaya çalışıyorlar. Bunlar anlık telaşlar, çırpındıkça batıyorlar. Bu görüntüleri kendi kanallarında yayımlayacaklarına, mahkeme gününü beklesinler. Mahkemede bütün gerçekler ortaya çıkınca, aleyhimde yorum yapanları da bu kanalları da göreceğim. Sanki “Toktum” veya “Dağıtılan pilav biraz tuzsuzdu” desem yayımlayacaklar mıydı?
Bayılma görüntülerinden bahsetmişken, o görüntüler ne kadar gerçekti?
Tamamen gerçekti. İkinci gün bayıldım, ancak bunu bir kesim ısrarla anlamak istemiyor. Hani şarkı sözü var ya “Sesim de oldu, sessizliğim de” diye. Benim bayıldığım gün de oldu (ki bu ikinci gündü) bana verilen yemekleri yediğim gün de. Bu kadar basit. Güdümlü servisler elbette ki sadece bayıldığım anı yayınlıyorlar, çünkü bir şeyleri ispat peşindeler. Ama cevap verme çabaları bile beni ne denli ciddiye aldıklarının en büyük göstergesidir. Hatta gelecekte dikkat etsinler de başka güdümlü servisler, bu sefer yediğimiz sandviçleri yayımlamasın.
Yemek konusunda ünlülere ayrıcalık tanınıyor muydu? Belki size yemek dağıtılıyordu, ‘Gönüllüler’ ise kendi başlarının çaresine bakıyordu...
Öyle bir durum yoktu. Haftada iki kez, yani konsey günlerinde herkese yemek dağıtılıyordu. Bir de yağmur yağdığı günler, bir cip gelip hepimize yemeklerimizi veriyordu. Ama yemek veriliyor derken ‘Halil İbrahim Sofrası’ kuruluyor demedim zaten. Pilav ve sandviç yiyorduk.
Şunların verildiğini söylediniz; kahve, sigara, çikolata, muzlar... İhtiyaç ya da isteklerinizi kim getiriyordu, bu işleyiş nasıl yürüyordu yani? Adada ekibin kaldığı bir çadır vardı. İhtiyaçlarımız olduğu zaman oraya gidip orada kalan ekipten istiyorduk. Hepsi de bize yardımcı oluyordu. ‘Acun gönlümü alsaydı bunlar yaşanmazdı
Şu aşamada iki tarafın da karşılıklı iddiaları var sadece. Peki sizin elinizde belge, delil var mı?
Evet, ispat konusunda hiç zorlanmayacağım. Elimde belgelerim var; birtakım telefon mesajları da var, başka deliller de var. Ayrıca savcılık onlardan görüntüleri istediği zaman getirmek zorundalar.
Var olduğunu söylediğiniz görüntüler Acun Medya ekibinin elinde, silinmeyeceğini nereden biliyorsunuz?
Zamanla göreceğiz. Şimdi olacakları söylemek için erken. Yasal süreç başladı, onların yapacağı her harekete karşı, biz de savunmaya hazırız. Ayrıca montajsız görüntüleri silme hatasına düşmeyeceklerini umuyoruz.
Acun Ilıcalı ya da ekibinden biri sizinle bu mahkemeye giden süreçte hiç iletişime geçti mi?
Hayır, ancak bu sorunuza teşekkür etmek istiyorum, çünkü elenip görüntüleri izledikten sonra, yapılan haksızlığın nedenini sormak için dört gün Dominik’te Acun Ilıcalı’yı bekledim. O zaman benimle görüşüp, gönlümü alsaydı bunlar olmazdı. Onun “Dünyaları ben yarattım” tutumuna karşı, sessiz kalmamayı tercih ettim.
Temsilciniz Uğurkan Erez de sizinle yollarını ayırdığını açıkladı. Tepkiniz?
Onun kararıyla ilgili bir sorun yaşamadım, basına “Ajansımın prensiplerini yerine getirmiyor” diye açıklama yapmış, neyse bu prensipler... Yine de kararına saygı duyuyorum, çünkü Uğurkan Abi’yle altı yıl birlikte çalıştık. Sadece kendisinin açıp bana şahsen söylememesine kırıldım, o kadar samimiyken. Ne yazık ki yollarımızın ayrıldığını internetten öğrendim.
Mustafa Topaloğlu’nun 10 bölümlük sözleşmesi olduğu yönünde iddianız var... Bu bir duyum mu yoksa net bir bilgi mi?
Net bir ‘duyum.’ Bunu Acun Medya çalışanlarından öğrendim ve tabii ki mahkemede bu isimleri açıklayacağım. Bana böyle bir teklifte bulunulmadı. Ancak Topaloğlu’nun onuncu haftada elenmesi ilginç bir tesadüf...
Yarışma sonrası aldığınız tepkiler nasıldı, şu an nasıl?
Yarışma sonrasında kötü tepkiler aldım; ancak şimdi “Helal olsun” tarzında güzel yorumlar alıyorum.
‘İş bulma kaygım yok’
“Bundan sonra hiç iş bulamam” diye endişe ediyor musunuz?
Survivor, benim ne ilk işim ne de ilk yarışmam. İnanın hiç kaygım yok. Zaten önümde başka projeler var ama ekran değil. Çünkü bir süre televizyon ile işim olsun istemiyorum. Yeni bir projeyle ilgili çalışıyorum, bir ürün tasarladım, ne olduğunu şu an açıklayamam ama modayla ilgili... Onun tanıtım çalışmalarıyla uğraşacağım bir süre. En kısa vadeli planım bu. Gelecek ne gösterir, göreceğiz. Ama yeni projelerde de haksızlığa uğrarsam, hakkımı ararım.‘Tazminat ödeyeceğimi kim söyledi?’
'Tazminat ödeyeceğimi kim söyledi"
Nişanlınızın “Tazminatı neyse veririz, sen üzülme” dediği ve ondan destek aldığınız da yazıldı...
Çevremizdekiler bize destek olmalıdır, bundan daha doğal bir şey yoktur. Tabii ki nişanlım bana destek oluyor. Ama insanların bunu ‘maddi erkek desteğine’ yorması saçma, çünkü haksızlığa uğradığını düşünen her insan hakkını arar. Sanırım insanlar genç bir kız olarak bunlara kalkışmamın arkasında sebep aradı ve yapıştırdıkları en kolay sebep nişanlım oldu. Ayrıca mahkemeyi kaybedip, tazminat ödeyeceğimi kim söyledi?