Oluşturulma Tarihi: Mayıs 24, 2004 00:00
TIME dergisi tarafından 2004’te dünyayı etkileyen 100 kişiden 3’ü olmaları olamaz sadece.Derginin özel olarak bu ‘etki yaratan’ insanlara ayırdığı 26 Nisan sayısını okuyunca anladım bunu. 7 milyar insanı bir güçle, bir ilhamla, bir fikirle ya da bir örnekle şekillendiren; dünyanın çekirdeği, ısısı, hepimizi bir şeylere mıhlayan yerçekimi onlar.Bazıları büyük kararlar vererek, bazıları onları veto ederek. Bazıları parasına para katarak, bazıları onu dağıtarak. Bazıları kendini önemsemediğinden, bazıları kendini fazla önemsediğinden. Bazıları ‘yap’ denileni yapmamaktan, bazıları ‘yapma’ denileni yapmaktan. Bazıları yardım ederek, bazıları yok ederek. Bazısı kaslarıyla, bazısı yüzüyle, bazısı sesiyle, bazısı sözüyle. Bazısı öne çıkarak, bazısı geride durarak... Yöntemleri ve konuları farklı olsa da hepsi, 2 şey yakıyorlar kazan dairesinde beyinlerinin: Güçlü bir fikir (beğen ya da beğenme) ve onu gerçekleştirme kararlılığı (herşeye rağmen). Ve işte böyle çufçufluyorlar insanlığı.Bu da Nil kızımızın 100’ün içinden ayırdığı, uzun uzun okuyup kendince kısa kısa anlattığı 24 ‘etkili’si: ***Recep Tayyip Erdoğan, İslamla batı kültürü arasında köprü kurarak; o köprüyle Time dergisindeki 100 kişinin yanına kadar gelerek...Nicole Kidman, camdan bir kurşun gibi karakterden karaktere sekerek; ‘Tom Cruise’un karısı’ndan ‘The Hours’da Nicole Kidman’ı gördün mü?’ye dönüşerek...David Beckham, topu, tipi ve giyimiyle bir ikona dönüşerek; uyurken bile bir sanat eseri gibi galerilerde sergilenerek...Bill Gates, ‘ben bu kadar parayı ne yapayım?’ parasının bir kısmını çocuklarının geleceğine ayırıp, gerisini dünya çocuklarının aşısına bağışlayarak...Larry Page ve Sergey Brin, internette ‘google’ arama motorunu kurarak; insanlar sitemizde minimum zaman geçirsinler diyerek...Steve Jobs, Apple bilgisayarlarında elmalar kadar taze fikirler bulup durarak; 1 yıl içinde iTunes’la internetten, tanesi 1$a, 50 milyon şarkı satarak...Howard Schultz, kahveyi global olarak ısıtıp Starbucks’ı kurarak...Frank Gehry, Bilbao’da Guggenheim müzesini ‘bina gibi olmayan bina’ şeklinde yaparak...Hideo Nakata, Hollywood’u korku filmleriyle korkutarak...Norah Jones, sakin sakin şarkı söyleyip 8 milyon satarak; üstelik sadece omuzlarını göstererek ve az röportaj vererek; teknolojiyi, seksi, popülariteyi bir yerlerde unutarak...(ondan sonra beni bir düşüncedir alarak...) Ferran Adria, deneysel
yemek pişirerek, orkestra şefi gibi yemekleri ağızlarda çalarak; 1 milyon rezervasyonun sadece 8000’ini onurlandırarak...J.K. Rowling, çocuklar için Harry Potter’ı yazarak; kitap aşkının çocukların kalbinden geçtiğini hissederek...Mark Burnett, reality tv showlarıyla televizyon anlayışını tamamen değiştirerek; bize gerçek olanın güzelliğini keşfettirerek...Eric Lander, insanın genetik haritasını çıkartan laboratuvarı kurarak; tam da bir matematikçi gibi karışık olandaki basitliğe hayran olarak...Woo Suk Hwang ve Dr. Shin Yong Moon, insan embriyosunu klonlayarak; böylece ahlak ve tıbbın kapılarını sonuna kadar açıp, aralarındaki cereyanı başlatarak...Steven Pinker, konuşulan dil de, kıskançlık da, aşk da genetik diyerek; ‘tabula rasa’yı ‘tabula kasa’ya kapatarak...Jill Tarter, kulaklığıyla bütün gün uzayı dinleyip tekrar eden bir frekans arayarak; E.T.yle randevulaşmaya çalışarak...Lance Armstrong, 26’sında kanseri yenip, 5 kez bisikletiyle Tour de France’i kazanıp, 6.’sına hazırlanarak; o hızla, ‘işimi değiştirebilirim ama nasıl yaptığımı değiştirmem’ diyerek... Mel Gibson, ‘İsa’nın Çilesi’ni çekerek...Evan Wolfson, gaylerin evlenmesinin onların sivil hakları olduğunu savunarak; savunurken ‘bu ülke hazır değil, sen delisin!’leri dinleyerek...Arthur Agatston,
diyet yapmayın, sağlıklı yiyin diyerek; ve bunu kadınlara bile dinleterek...Arnold Schwarzenegger, bir Avusturyalı vücutçuyken Hollywood starı olup, oradan da Amerika’nın en büyük eyaletinin başına geçerek; tam bir Amerikan rüyası kahramanı olarak...Bono, ‘Afrika’ya yardım için o 435 milyon doları vermezseniz, 50.000 çocuğu şehrinizde bir stadyum konserine toplar, dev ekranda yansıyan yüzünüzün altına ‘Bu adam Afrika’lı kadın ve çocukları öldürdü!’ yazarım’ diye bağırarak...Yao Ming, Mao’dan sonra en çok tanınan Çinli olmayı 2.26’lık boyuyla potalarda yazdığı efsaneye borçlu olarak; rakibi Shaquille O’Neal’e bile yılbaşında kutlama kartı atarak......onu yaparak bunu ederek pergellerini genişletip hepimizi içine alan dünyayı çiziverdiler....Bunların üstüne Nil der ki (beğen ya da beğenme):KOOŞ NİİİİL KOOOOOOŞŞŞŞŞ! (herşeye rağmen)
button