Tavuk kanatlarıyla Paris'e

Güncelleme Tarihi:

Tavuk kanatlarıyla Parise
Oluşturulma Tarihi: Ocak 25, 2000 00:00

Haberin Devamı

Aylardır ilanlarını yayınladık, ‘‘Gönderin tarifinizi Şekerpiliç'e, gidin Paris'e’’ dedik... Siz tabii dinlemediniz, göndermediniz ama gönderen gönderdi, kazanan kazandı. Üstelik jüri üyelerinden biri kimdi bilin bakalım? Tabii ki ben!

Aslında benim jüri üyesi olmak gibi bir niyetim katiyen yoktu. Ta başından beri bu görev, editörümüz Simten Danışman'ındı. Gelin görün ki Simten Hanım, yarışmadan bir hafta önce Paris'e gitmiş bulundu, gelmesi gereken gün de bir güzel uçağını kaçırdı. Anlayacağınız kar kıyamet Polat Renaissance Oteli'ne gidip o beyaz örtülü, uzuuun jüri masasının bir kıyısında oturmak bana düştü.

Kar yüzünden Şekerpiliç'in Piliç Yemekleri Yarışması, jüri üyeleri olmadan başlamak zorunda kaldı. Yarım saat, 45 dakika gecikmeyle üyeler, alı al moru mor bir vaziyette birer birer sökün ettik. Masayı görünce, ne yalan söyleyeyim, gururdan gözlerim yaşardı. Ünlü ünlü yemek ustalarının yanında, (Divan Oteli Aşçıbaşısı Aybek Şurdum, Feriye İşletmeleri Yönetcisi ve aşçıbaşı Vedat Başaran, aşçıbaşıların piri ve Aşçılar Birliği Başkanı Aydın Yılmaz, gazetemiz yazarı ünlü aşçıbaşı Tuğrul Şavkay... boru değil yani) jürinin tek kadın üyesi olarak, benim de ismim yazılıydı. Gerçi yanlış yazılmıştı ama mühim değil. Kendimi çok iyi hissediyordum. Kahvaltı da yapmamıştım zaten, sabırsızlıkla yemeklerin gelmesini beklemeye başladım. (Bu arada fotoğrafçı arkadaşımın yanında aynen şöyle konuşmalar geçmiş: ‘‘Hanfendi pek zarif, jüriye yakışmıyor. Hiç yemek yemiyormuş gibi duruyor. Nasıl değerlendirme yapacak acaba?’’ Ben mi yemek yemiyorum? Hayhayt! Ufak tefek görüp Karamürsel sepeti sanmışlar.)

Yarışmaya 2000'e yakın tarif gelmiş. Aşçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Yılmaz Usta, uzun uzun inceleyip tarifleri yirmiye indirmiş. Şekerpiliç de finale kalan yirmi tarifin sahiplerini İstanbul'a davet edip, Polat Renaissance Oteli'nde ağırlamış. Yarışma günü de işte bu seçilmiş tarifler pişiriliyor.

Dayanılacak gibi değildi. Mutfaktan inanılmaz güzel kokular geliyor. Hemen daldım tabii. Ay Allahım yarışmacıları görmeliydiniz. Bir kere hepsi kadındı. Nasıl şeker nasıl şekerdiler! Sıkı bir rekabet söz konusu ama kadın değiller mi, birbirlerine yardım ediyorlar! Halbuki yapılması gereken ne? Rakip yanda patates doğrarken, tenceresini devirivermek. Ama nerdeee... Hepsi aynı dertten musdaripti. Otelin profesyonel mutfağı, evde ki mutfağa benzemiyordu. Ateş fazla harlı, fırın fazla sıcak...

Yemekler bir bir gelmeye başladı. Allahım o ne lezzetli şeylerdi öyle. Güveçler, keşkekler, paneler. Önce iyi gidiyordu. Hapur hupur yiyorum. Jürilik ne güzelmiş, lay lay lom derken, karnım şişmeye başladı. Bir düğme açtım. Onuncu yemek geldiğinde ikinci düğmeyi de açtım. Onbeşincisi geldiğinde altı aylık hamile gibi olmuştum. Artık onyedincisi de geldiğinde kanatlanıyorum sandım. Pencereyi açacağım, 'gıt gıt gıt' diyerek aşağıya atlayacağım ve tavuk aklımla bir arabanın altında kalacağım! Yirmincisi de geldiğinde ‘‘tamam’’ dedim. ‘‘Az sonra yumurtlayacağım.’’ Abarttığımı, komiklik olsun diye böyle yazdığımı sanıyorsunuz değil mi? Sabahın onundan itibaren tam beş saat boyunca siz de tavuk yeseniz inanın böyle düşünürdünüz.

Sonunda yarışma bitmiş, puanlar verilmişti. Jüri üyeleri olarak değerlendirme yapmak üzere otelin başka bir odasına gittik. Hiç bir etki altında kalmadan, hür vicdanımızla ilk beşi seçtik. Bu arada koyu koyu kahvelerle yediklerimizi sindirmeye çalışıyorduk. Ama anlaşılan biraz uzun kalmışız. Yarışma salonunda ‘‘kaçtılar’’ şeklinde bir söylenti çıkmış. Hatta bazıları zehirlendiğimizi bile iddia etmeye başlamış.

Biz yokken ise yarışmacılar sürekli birbirlerine iltifat etmişler. ‘‘Ben zaten kendimi çok şanslı görmüyorum, çok daha becerikliler var’’ diye hazırlıyorlarmış kendilerini olası bir elenmeye.

Sonunda geri döndük. Jüri üyesi ve gazetemiz yazarı Tuğrul Şavkay gür sesiyle kazananları açıkladı. Alkışlar arasında yarışmacılara sertifikaları verildi. İnci Kızılkaya, mercimekli tavuk kanadı, Belina Rodikli, hardal soslu yerfıstıklı piliç panesi, Ayşe Özsoy, kestaneli tavuk sarması, Nilüfer Modiri, piliç kavurmalı baklalı pilavı, Kadriye Şeyhoğlu da tavuklu Divriği pilavı ile Paris tatillerini kazandılar. Merak etmeyin, finale kalan bütün tarifler önümüzdeki günlerde gazetemizde yayınlanacak.

Tecrübeyle sabittir köşesi

Yemek yarışması jüri üyeliği hiç de sanıldığı kadar kolay değil. Onbeşinci yemekten sonra göz önünden tavuklar uçuşmaya başlıyor.

Benim için ‘‘Hanfendi çok zarif, jüri üyeliği yakışmıyor, hiç yemek yemiyormuş gibi duruyor’’ diyen beyefendiye teşekkür ederim. Ayrıca popoyu örtmek suretiyle adamı zayıf gösteren ceketleri tasarlayan modacılara da teşekkür ederim.

Bana, önümüzdeki onbeş gün içinde tavuk yemeği ikram edeni defterden silerim.

Şekerpiliç'in tavukları 51. günü görmezmiş. Ellinci günde kesilirmiş. Makbul olan buymuş. Hayatta Şekerpiliç pilici de olmak varmış, neyse ki jüri üyeliği ile yırttık.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!