Tatile 3 kiÅŸi gittik, 2 kiÅŸi döndük

Güncelleme Tarihi:

Tatile 3 kişi gittik, 2 kişi döndük
OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 03, 2004 00:00

Üç ay önce, aşık olduÄŸu karısını kaybeden, 6 aylık bebeÄŸiyle yalnız kalan, "Tatile üç kiÅŸi gittik 2 kiÅŸi döndük" diyen adamın dramı... Onu dinlerken deli gibi aÄŸladım.Bu hafta böyle. Soru yok. Bir adamın bir tek soruya verdiÄŸi kocamaaan bir cevap var. Soru da ÅŸu: ‘Neler geldi sizin başınıza?’ Benim, dinlerken boÄŸazım düğümlendi. Yalan! Deli gibi aÄŸladım. Ä°stedim ki, yalnızca onun hafızasında kalmasın, bir insan macerasıdır, hep birlikte paylaÅŸalım. Ve en önemlisi sahip olduklarımızın kıymetini bilelim...EvlendiÄŸimizde karım 28’di, ben 30. O Müslümanmış, ben OrtodoksmuÅŸum umrumuzda bile deÄŸildi. Ä°kimiz de inançlıydık, ikimiz de aynı Tanrı’ya inanıyorduk. Gerçi o Tanrı, bana çok insafsız davranmıştı. 16 yaşındayken babamı, 21 yaşındayken annemi almıştı. Olsun, ÅŸimdi yüzüme gülüyordu: Hayatımı, bu dünyalar güzeli kadınla birleÅŸtirmeme izin veriyordu.Çok aşıktım ben karıma.10 yıllık yalnızlıktan sonra...Artık bütün hayal kırıklıkları, bütün ÅŸanssızlıklar geride kalmıştı. Her ÅŸey düzeliyordu. O da beni seviyordu. Tapıyorduk birbirimize. Bunca acıdan sonra...Allah’ım şükürler olsun sana...*15 Ekim 2000’de evlendik, balayına Ayvalık’a gittik. Her ÅŸeyin baÅŸlangıç ve bitiÅŸ noktası.... Daha doÄŸrusu Sarımsak’taki otel: Grand Temizel. Birkaç ay sonra hamile olduÄŸunu öğrendi karım. Evde nasıl bir bayram havası...Ama bir süre sonra çocuÄŸumuzun kalp atışlarının durduÄŸunu öğrendik.Hüsran, yine hüsran... BaÅŸa mı dönüyoruz ne?Yok hayır, olsun...Biz ikimiz vardık. Karı-koca her acının üstesinden gelebilirdik.Geldik.8 ay sonra karım yine hamile kaldı. Hiç unutmayacağım o sabahı. 27 Mart 2003. Mutluluktan uçuyoruz. Yine Ayvalık’a gittik. Sonra birlikte Toskana yaptık. Geçen sene bu zamanlar da Paos Adası’ndaydık.Çok tatil yapardık, çok gezerdik el ele...*10 Aralık... DoÄŸdu kızımız. Sizi tanıştırdım mı Kibele’yle? Bu da minik kızım Kibele...Rahmetli annemin ismi... Karım da itiraz etmedi. Ben, karım ve gözünü açtığı andan itibaren etrafa gülücükler saçan Kibele, biz üçümüz çok güzeldik.Unuttum, bir de Huriye Ablam var. O, beni 17 yaşıma kadar büyüten dadım, Allah razı olsun ondan, beni hiç yalnız bırakmadı, kızım doÄŸunca ‘İtiraz kabul etmem, onun dadısı da ben olacağım’ dedi.Ayıptır söylemesi, ilgili bir babaydım. Hatta arkadaÅŸlarım benimle dalga geçiyordu: ‘Bütün bunlar sana, yol, su elektrik olarak geri dönecek... ÇocuÄŸu şımarık yetiÅŸtireceksin’ diyorlardı.Ne söylerlerse söylesinler. O kadar zevk alıyordum ki. ÇocuÄŸumun altını deÄŸiÅŸtirmekten, gece eÅŸimle birlikte uyanmaktan, kızımız için karımın peÅŸinde koÅŸturmaktan.... Karım, sabahları 6’ya kadar bizim bızdık’ı emziriyordu, 6’da ben devralıyordum, onu bir güzel ‘pıslıyordum’, sonra da 7’ye kadar baba- kız yatakta oynaşıyorduk. DeÄŸmeyin keyfimize... Derken duÅŸ, tıraÅŸ ve iÅŸ. Söylemeyi unutmuÅŸ olabilirim:Ben turizmciyim. EÅŸim diÅŸ hekimi.Ä°di.*Ne var ki, kızımız doÄŸduktan sonra tatillerimiz hep olaylı geçti. 3 aylıktı Antalya’ya gittik. Bizim, yüzünde gülücükler açan mutlu kızımız, sürekli aÄŸlıyor ve başını sallıyor... Karı-koca ne olduÄŸunu anlamıyoruz... ÅžaÅŸkın ÅŸaÅŸkın bakıyoruz.Belli ki bir derdi var... Anlatamıyor... Zavallı, ellerini bile kullanamıyor...Kullansa yüzünü kaşıyacakmış, tabii onu da yapamıyor.MeÄŸer, su çiçeÄŸi olmuÅŸ da küçüğüm, haberimiz yokmuÅŸ. Apar topar döndük Ä°stanbul’a.Ä°kinci tatilimizde Sarıgerme’deydik. Belki de ilk sinyali o zaman aldık... Da anlamadık.Karımın baÅŸ aÄŸrıları tuttu. Ben de istiyordum ki, şöyle bir dinlensin, kendine gelsin... ‘Kibele’yi bile emziremeyeceÄŸim aÅŸkım, başım çok aÄŸrıyor’ diyordu.AÄŸrı kesici aldı, aÄŸrıları hafifledi. Ertesi gün normale dönünce, ben de şüphelenmedim. Ama o tatilimiz de aÄŸrılı sızılı problemli geçti.Ä°stanbul’da baktırdı kendine, ‘İsterseniz bir MR’a girin’ dediler.Süt verdiÄŸi için MR’a girmek istemedi...6 aylıktı kızımız, ‘Zaten sütün son zamanları. Biraz daha bekleyeyim’ dedi, MR’a girmeyi reddetti.*Bilmem hatırlıyor musunuz? Ä°stanbul’da NATO toplantısı... Her yer, alarm halinde... Amerikan BaÅŸkanı da Ä°stanbul’da... Ortalık curcuna...‘Madem yollar kapalı olacak’ dedik...Birkaç günlüğüne Ayvalık’a gidelim. Bizim büyülü mekanımıza. Yine aynı otele..Bu üçüncü tatilimizin iyi geçmesi için elimden geleni yapacaktım. Karımı rahat ettirebilmek için hiçbir ÅŸeyi esirgemeyecektim, kesin kararlıydım.Pazar günü çok güzel geçti. Pazartesi de öyle. Kibele’yi denize soktuk, suyu uzaktan görünce bacaklarını çırpmaya baÅŸlıyor, yüzmeyi o kadar seviyor. Karı-koca nasıl gülüyoruz, kızımıza bakıp kendimizle gurur duyuyoruz: ‘Bu güzel ÅŸeyi biz mi yaptık?’AkÅŸam da Cunda’da balık yedik.Sabah, kalktığımızda karımın gözlerinden bir bulut geçtiÄŸini gördüm.‘Nen var?’ dedim.Sıkılmış bir ifadeyle ‘Tansiyonum kötü’ dedi.Benim yüz ifademi görünce ‘Abartacak bir ÅŸey yok, biraz dinlenirsem geçer’ diye ekledi.Yanımızda bir aile dostumuz ve karımın erkek kardeÅŸi de var.‘Öğlen katılırım size...’Öğlen oldu, karım ortalıkta yok..Öğlen odasına yemek götürdüm amacım kontrol etmek, bakalım nasıl.‘Müsaade et biraz daha dinleneyim’ dedi yorgun bir sesle.Saat 4 gibi baktım beni arıyor:‘Çabuk gel aÅŸkım, ben kötüyüm..’Panik içinde fırladım odaya çıktım.Olacak ÅŸey deÄŸil. Bana ÅŸimdiye kadar hiç olmadığı gibi tuhaf bir ÅŸekilde baktı ve şöyle dedi:‘Ben ölüyorum.’Kafamın içine bir kazık saplandı sanki...Olamaz... Benim sevgili karım avucumun içinden kaçıp gidemez. Biz böyle ayrılamayız. Buna müsaade etmem, edemem. Onun da gitmeye hakkı yok zaten.Hemen Ä°stanbul’daki doktorumuzu aradım, biz sadece tansiyon biliyoruz o esnada, en ciddi haliyle ‘Sakın vakit kaybetmeyin oralarda’ demesin mi?Ambulans çağırdık, doÄŸru Ayvalık Devlet Hastanesi... ‘MR çekilmesi lazım’ dediler.Tamam.Ama yokmuÅŸ... En yakın MR, Edremit’te bir özel hastanede... Bu arada karım aÄŸrı kesici aldığı için yarı baygın vaziyette, ama hálá bizimle irtibat halinde.- Beni duyuyor musun aÅŸkım?- Evet.- Nasılsın?- Ä°yi deÄŸilim.Sözcükler aÄŸzından zorla dökülüyor.Görüyorum, acı çekiyor. *Åžu MR bir an önce çekisin artık!Hemen Edremit’e gidelim... Gidelim de... Ambulansın ÅŸoförü nerede?YemeÄŸe gitmiÅŸ... YemeÄŸe gidecek zaman mı? Nasıl kıvranıyorum anlatamam. Nasıl çaresizim anlatamam.Bu arada kızımı o aile dostlarımıza teslim etmiÅŸim, karımın yanında ben ve kardeÅŸi varız.Hah geldi ambulans ÅŸoförü de, yüzünde suçlu bir ifade...DoÄŸruuu, hızla Edremit’e.Çekildi o MR.Doktor, bana baktı ve şöyle dedi:‘Beyincikte kanama var!’Ne diyor bu adam? Beyincik neresi? Kanama ne demek? Doktorun söyledikleri benim için hiçbir ÅŸeyi ifade etmiyor. Nedir bu diyorum? ‘Hem iyi hem kötü’ diyor. ‘Durdurulabilirse iyi... Yok hayır durdurulamazsa, kötü; kanama, vücut fonksiyonlarının sona ermesine sebep olur.’Şaka gibi. Biz tatildeydik. Karım dinlenecekti...Nereden çıktı bu anevrizma?Yok yok, bunlar bizim başımıza gelmiyor. Bu bir kabus biraz sonra uyanacağım ben...Yanımda yatan karımı öpeceÄŸim, ‘Günaydın aÅŸkım’ diyeceÄŸim.*Hemen tam teÅŸekküllü bir hastaneye götürmemiz gerekiyormuÅŸ. Ä°zmir mi, Ä°stanbul mu, karımın kardeÅŸiyle konuÅŸuyoruz... Ä°stanbul’da karar kılıyoruz.Ä°zmir... Ä°ki buçuk saat yol... Sarsıntı... Tehlikeli olabilir.Ä°stanbul... Evet Ä°stanbul’u tercih ediyoruz... Ambulans uçaklar var artık, çağırırsın yarım saatte gelir, içinde doktor-moktor her bir ÅŸey var, daha kısa sürede müdahale edilmiÅŸ olur...Yani biz öyle zannediyoruz... Bekle Allah bekle... Yok. Yok iÅŸte. Bu uçak nerede? Hani hemen gelecekti?Ä°kide bir telefon açıyorum...‘Neredesiniz? Karım ölüyor’ diye feryat ediyorum.KeÅŸke karayolunu tercih etseydik... Acaba o zaman... KeÅŸke, keÅŸke... KeÅŸke’lerle de geçmiyor hayat...*Edremit’teki o küçük hastanenin baÅŸhekimi üzgün üzgün bize bakıyor. Onun da elleri kolları baÄŸlı. YapabileceÄŸi bir ÅŸey yok. Sonunda ‘Sizi yalnız bırakayım’ diyor, ekliyor ‘Bir ihtiyacınız olursa ben aÅŸağıdayım.’Serumlu bir odada bekliyoruz, beyin kanamalı karım ve ben...Ä°ÅŸte o sırada tuhaf bir ÅŸey oluyor... Karımın göğüslerinin üzerindeki sütü görüyorum...Daha bu sabah kızımıza süt veriyordu...Åžimdi ise ölüyor...Göğüslerinde süt varken ölüyor...AÄŸlamaya baÅŸlıyorum.Ben de ölmek istiyorum.*Bu Allah’ın belası uçak niye gelmiyor?Hálá haber yok... 5 buçukta aramışız... Ä°ki saat önce kalktı diyorlar... E peki nerede bu uçak? Kaçta gelir bu uçak?MeÄŸer, Nato yüzünden izin alamamış... Uçağı kaldırmamışlar... Bütün doktorları havaalanında indirip bir güzel aramışlar... 11’e doÄŸru ‘Tamamdır, kalkış için izin verdik’ demiÅŸler...Onlar gelmeden biraz önce açıldı karımın gözleri...Birdenbire, kendi kendine...Ekip geldiÄŸinde karım ikinci kanamayı geçirmiÅŸ ve beyin ölümü gerçekleÅŸmiÅŸti. Yani uçak bize ulaÅŸtığında, her ÅŸey için çok geçti...Karım bizi terk etmiÅŸti...Ben en deÄŸerli varlığımı kaybetmiÅŸtim.Bundan sonra hayat bana ne verebilirdi ki? Bu kadarmış, buraya kadarmış!*Yolda kendime geldim...Benim Ayvalık’ta bir kızım var. 6 aylık henüz. Bana Tanrı’nın armaÄŸanı.Hemen onun yanına gittim. O kadar çok aÄŸlamış ki... Sımsıkı sarıldım ona...‘Korkma yalnız deÄŸilsin, baban var, baban burada’ diye fısıldadım kulağına. AÄŸlayan gözleriyle yüzüme baktı, sanki ne demek istediÄŸimi anladı. Öpe okÅŸaya onu sakinleÅŸtirdim.Ayvalık’ta o sabah anne sütü içen çocuk, o akÅŸam babasının tuttuÄŸu biberonu emiyordu.Ertesi gün Ä°stanbul’a yola çıktık, 6 aylık çocuk hiç problem yaratmadı.*DoÄŸrudan Amerikan Hastanesi....Ne dediniz? YaÅŸama ihtimalinden mi söz ediyorsunuz? Yoksa beyin ölümü olmadı mı? Ben mi yanlış biliyorum?‘Kolu kıpırdadı, bacağı kıpırdadı’ gibi umutlar veriyorlar insana...Yoksa vermiyorlar da, ben mi öyle sanıyorum? Bilmiyorum, ben hiçbir ÅŸey bilmiyorum... BildiÄŸim ÅŸu: Karımın ölebileceÄŸine bir türlü inanamıyorum.Yanına girdim...Gözleri bantlıydı.‘Seni seviyorum’ dedim.‘Gitme, beni bırakma’ dedim.OkÅŸadım onu, sevdim, öptüm.Öptüm, öptüm, öptüm...Bir türlü çıkamıyorum odadan...Kapıya doÄŸru gidiyorum, sonra geri dönüyorum.Çıkarsam, bir daha onu göremem diye...*Ertesi gün, ‘Bir iÄŸne daha yapacağız bu son ÅŸansımız’ dediler. Ama olmadı iÅŸte... Tansiyonu çok düşmüştü...Bitti.Bu sefer her ÅŸey, gerçekten bitti. Organlarını bile bağışlayamadık karımın. Oysa, bu onu çok mutlu ederdi.34 yaşındaydı...3 kiÅŸi tatile gitmiÅŸtik 2 kiÅŸi döndük...*O gün hastaneden çıktım, eve gittim, kızımı gördüm ve aÄŸlamaya baÅŸladım. Anında tepki verdi, o da baÅŸladı aÄŸlamaya.Huriye Ablam çok kızdı: ‘Bir daha bu çocuÄŸun önünde aÄŸlamayacaksın!’Cenazede kızımın çelengini gördüğüm zaman da aÄŸladım.‘Sevgimi anneme’ yazıyordu.6 aylık Kibele’mizin çelengi... Ölmüş annesine...Bizim Ortodoks cenazelerinde öyledir, fertler, tek tek çelenk gönderir..Onu, annesinin 40’ına götürürken de, fena oldum...Ama Huriye Ablamın sözünü dinledim, aÄŸlamadım.Bizimki kucağımda gülücükler dağıtıyor, nereden bilsin nereye gittiÄŸimizi...Karımın mezar taşında Toskana’da çekilmiÅŸ bir fotoÄŸrafı var, gülümsüyor...Bana ve kızıma...Åžimdi yukarıda...Oradan da gülümsüyor...Bana ve kızıma.Ne kadar çok acı çektiÄŸimi görüyor ama ‘Kibele’nin sana ihtiyacı var beni mahcup etme...’ diyor.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!