Röportaj: Servet YILMAZ
Oluşturulma Tarihi: Haziran 11, 2007 00:00
Ali Poyrazoğlu’na tiyatro sahneleri dar geldi. Bu yaz Magic Life adlı tatil köyünde sahne alacak usta tiyatrocu, tatilcilere tiyatro, seminer gibi farklı etkinlikler sunacak.
Türkiye’de daha önce hiç yapılmamış bir projenin hazırlıklarını sürdürüyorsunuz. Bu projeden biraz söz edebilir misiniz?
- Biraz değil fazla fazla bile bahsedebilirim. Ben, oyunculuğumun dışında büyük şirketlerin eğitim ortağıyım. Onlara yeni vizyonlar, yaratıcı bakışlar, iyi takım yaratma ve insan kaynaklarının daha iyi kullanılması konularında seminerler, konferanslar veriyorum. Bu yıl Magic Life’tan bana bir teklif geldi. Genel Müdür
Başak Erel Hanım, "Daha farklı bir tatil anlayışı ve ruhu elde edebilmek için grubumuzda çalışan bütün ekibi eğitmenizi istiyoruz" dedi. Ben de "Olur" cevabını verdim. Onlar için bir vizyon, çalışma hayatı ve işe bakış programı oluşturdum.
n Ama şu an hazırladığınız konsept biraz daha farklı.
- Evet, çünkü bu eğitim döneminde Başak Erel’le aramızda iyi bir dostluk başladı. Konuşurken "Neden tatile gelen insanların da tatil anlayışını değiştirmeyelim?" dedik. Otellerde geçerli olan "Her şey dahil" kavramını baştan ele aldık. "Sürekli gelişmeye, değişmeye inanıyoruz; hem yaşam, hem sanat, hem de ticarette bunun peşinde dolaşıyoruz. O halde bunun üstüne gitmeliyiz" diyerek yola çıktık. Bir tatil köyünde "Yok yoktu"yu nasıl dedirtebiliriz diye düşündük.
n Ne buldunuz sonunda?
- Magic Life’ın Side’de bir akademisi var, gidip gördüm. Brezilya, Bulgaristan, Romanya, Fransa, İngiltere ve Amerika’dan, kısacası tüm dünyadan hünerli insanları toplamışlar bu akademiye, orada eğitip tatil köylerine dağıtıyorlar. Bunların bir kısmı spor hocası, bir kısmı dans hocası, kimi sihirbaz, kimi dövüş sanatlarını öğretiyor. Sirk gösterisi gibi muhteşem bir gösteri hazırlamışlar. Heyecan verici bir ekip yani... Ben de bunun içine bazı şeyleri yerleştirmeyi düşündüm. Ne yoktu? Tiyatro yoktu. Bizim tiyatronun çok tutan, bütün ödülleri toplayan üç oyunu var: "Zirvedeki Yaşamlar", "Tak Tak Takıntı" ve "Ben Eskiden Küçüktüm"... Sonunda "Bu üç oyunu sahneliyoruz" dedim.
n Sadece tiyatroyla da kalmamışsınız duyduğum kadarıyla...
- Evet, daha başka ne olabilir diye kafa yordum. Ve tatile gelmiş, dinlenmiş, spor yapmış, yemiş içmiş, denizden ve müzikten faydalanmış olan insanları, zihnen de zenginleşmiş olarak geri göndermemiz gerektiğine karar verdim. İşyerlerinde yaptığım toplantıları, seminerleri tatil köyüne gelmiş olan insanlarla da paylaşmak gerek diye düşündüm. Bu nedenle haftada bir gün orada "Yaşama yaratıcı bakış" başlığı altında ücretsiz seminerler düzenleyeceğiz. Onlarla birlikte tatilde yaşam üstüne, iş hayatı üstüne yeniden düşünme, ortak bakış oluşturma çalışmaları yapacağız.
n Orada farklı iş çevrelerinden insanlar bulunacak. Herkese hitap eden bir programı nasıl oluşturacaksınız peki?- Sorun değil. Çünkü bizimkisi hayata ve işe yaratıcı bakışla bakabilme üzerine kurulu bir program. Ben eğitimlerimin çoğunda iş hayatıyla evdeki hayat arasında bir köprü, denge kurulması gerektiğini anlatıyorum.
n Nasıl yani?
- Evdeki yaşantısını tazeleyemeyen insanlar mutsuz oluyorlar ve bu mutsuzluğu alıp işyerine getiriyorlar. İş yaşamında mutsuz olanlar da oradaki tatsızlığı alıp eve getiriyorlar, evin dengesini bozuyorlar. "Ev ve iş arasındaki sıradanlıktan nasıl kurtuluruz, ilişkilerimize nasıl bakmalıyız" sorularını hep sorarız. Deniz ve güneşin tadını çıkardıkları tatil köylerinin, insanlara bunları anlatmanın tam yeri olduğunu düşündük.
n Tiyatro ve seminerlerden başka neler hazırladınız?
- Bunun dışında radyoda yaptığım "Gölgede Muhabbet" programının bir benzerini, ağaçların gölgesinde sürdüreceğiz. Çocuklar için hazırladığımız bir çocuk tiyatrosu var. Yani 5-12 yaş arası çocuklar da bir yaratıcı drama etkinliğinden geçecekler.
n İnteraktif bir oyun mu bu?
- Hayır, aktif bir oyun. Çocuklar oyunu hazırlayacak, ben ve ekibim yöneteceğiz. Çocuklar o oyunu oynayacak, son gün ise müsamere yapacağız. Onlar da sahneye çıkmış olacak. Hatta belki onlarla ben de oynayabilirim; ağaç, çiçek, böcek rolüne çıkarım. İleride tiyatrocu olurlarsa "Ali Poyrazoğlu’yla başladım" derler. Hatta "Ben başroldeydim, Ali Poyrazoğlu ağaçtı" bile diyebilirler.
n Çok eğlenceli ve yaratıcı fikirler gerçekten de...
- Biz de eğleneceğiz. Ben Bodrumluyum. 30 yıldır yaz aylarını Bodrum’daki evimde geçiriyorum. Ama bu yaz Magic Life’tayım. İnsanlarla sürekli iç içe olacağım. İstanbul’da oyun oynuyoruz, akşam ise evlere gidiliyor. Bu tatil köyünde akşam oyun oynayacağız, sabah kahvaltıda yine görüşeceğiz. Konuşabileceğiz, tartışabileceğiz. Belki birlikte gazete okuyup eğlenebiliriz. Bunun dışında kitap okuma günlerimiz de olacak. Beraber kitap okuyacağız.
n Genelde hep siz mi okuyacaksınız, yoksa gelenler de okuyacak mı?
- Onlar da okur, ben de okurum, bizim tiyatrodaki diğer arkadaşlar da okur.
n İyi ama bu etkinlikler Türkçe... Yabancı turistler ne yapacaklar?
- Yabancı turistler de bakacaklar artık. "Ben Eskiden Küçüktüm"ü izleyebilecekler mesela... Çünkü o görsel ağırlıklı bir oyun. Diğerlerini ise anladıkları kadar izleyecekler. Zaten bu, Türklerin çok geldiği bir tatil köyü. Tatilcilerin yüzde 90’ı Türk.
n Proje ne zaman hayata geçiyor?
- 24 Haziran’da başlayacak ve ağustos sonuna kadar sürecek. Magic Life, bizim bu projemizi çok beğendi. Önümüzdeki yıllarda diğer şubelerinde de bu konsepti uygulayacaklar. Artık sadece animasyon yeterli olmuyor, insanlar farklı konseptler arıyorlar.
n Farklı projeleriniz olacak mı?
- Anılarımı yazıyorum şu sıralar. Bu tatil sırasında bir yandan anılarımı yazmaya da devam edeceğim.
İlk su tiyatrosunu yapacağız
n Bu proje içinde bizi şaşırtacak başka neler var?
- Bir tane bombamız var. Bu Türkiye’de değil, dünyada bir ilk... Su tiyatrosu yapıyoruz.
n Oyunun konusu ne?
- Oyun, batan bir gemiden sağ kurtulan insanlar üzerine kurulu... Dört kişi sağ kalmış ve hepsi de çok aç. Bu yüzden kura çekerek aralarından birini yemeye karar veriyorlar.
n Düşen uçaktan sağ kurtulup, birbirlerini yemek zorunda olan insanların olduğu bir hikaye vardı, onun gibi mi? Hayır, bizimkisi herkesin kendisinin yenmemesi gerektiğini anlatıyor.