Güncelleme Tarihi:
80 yıllık salonu, 55 yıldır İbrahim Varlık işletiyor. Varlık, işi babasından devralmış. Kendini ‘‘bu işin profesörü’’ olarak niteleyen Varlık, televizyondaki ‘‘Kırmızı Koltuk’’ programından esinlenerek salonunu kırmızı koltuklarla donatmış.
Koskocaman kırmızı koltuklarda oturmuş, ayaklarını takozlara yerleştirmiş insanlar. Bir yandan ayakkabı boyatırken bir yandan da çaylarını yudumlayıp sohbet ediyorlar. Yüksek bir bölüme yerleştirilmiş dört kırmızı koltuğun dibindeki küçük taburelere oturmuş, ayakkabı boyayan dört boyacı harıl harıl çalışıyorlar. Raflarda bazıları günün modasına denk düşen, bazıları her daim gözde olan kadın ve erkek ayakkabıları...
Pangaltı'daki 80 yıllık Tarihi Pangaltı Lostra Salonu'ndayız. Lostra, İtalyanca lo'stra kelimesinden geliyor. Sözlük anlamı ayakkabı boyama işi. Ayakkabı boyanan yere lostra salonu deniyor. Lostracı ise ayakkabı boyacısı.
İbrahim Varlık 55 yıldır Tarihi Pangaltı Lostra Salonunu işletiyor. Daha önce aynı işi babası yürütüyormuş. Bugün kardeşi Bekir Varlık ile lostracılığı yaşatmaya çalışıyor. ‘‘Babam burayı çalıştırırken oturup uzun uzun onun ayakkabılara nasıl dokunduğunu, nasıl cilaladığını, boyayı nasıl döşediğini seyrederdim. Ara sıra da salonun önünden geçen tramvaylara bakardım. Sene 1947'diydi’’ diyor, sanki birkaç gün evvelinden bahsedermiş gibi.
Varlık, ilkokulu üçüncü sınıfa kadar okumuş. Okulu bırakınca boyacılığa başlamış. Ama onun bundan bir şikayeti yok. ‘‘Yeniden dünyaya gelsem yine lostracı olurdum’’ diyor. Ancak kurt lostracı, mesleğin günden güne ölmesinden şikayetçi: ‘‘Bu mesleği sürdüren birkaç kişi kaldık. Onlar da bırakınca bu meslek ölecek. Ben de yaşlandım artık, birkaç sene sonra köşeme çekilmeyi düşünüyorum.’’
Kırmızı koltuklar
İbrahim Varlık'a göre her ayakkabı boyacısının lostracılık yapması mümkün değil. İyi lostracı olabilmek için iyi gözlemci olmak lazım. Lostracılıkta kullanılan boya da keza önemli hususlardan biri. Varlık bu konuda çok titiz, kullandığı boyaların hammaddesini yurtdışından getirdiğini ve boyaları bizzat karıştırdığını söylüyor. ‘‘İyi boya yapmak için bir kimyager titizliğiyle çalışmak gerekir’ diyerek hardal sarısı bir ayakkabıyı işaret ediyor, ‘‘Bu ayakkabı üç ayrı renk boyanın karışımından oluşuyor. Uygun rengi bulana kadar çalışmak gerekir.’’
Daha sonra raflardaki boyaları gösteriyor. Kösele, rugan, nubuk vd. ayakkabılarda kullanılan onlarca çeşit boya. Varlık'ın söylediğine göre, böyle boyalardan anlayan çok az usta kalmış İstanbul'da. ‘‘Laf aramızda ben bu işin profesörüyüm’’ diyor böbürlenerek.
Salona her çeşit insan geliyor. Varlık, müşteri profilini anlatırken şunları söylüyor: ‘‘Buraya çöpçü de gelir, yüksek tabakadan insanlar da. 15 yaşında delikanlı da gelir, 70 yaşında beyefendi de.’’ Kadınlar da erkekler kadar rağbet ediyormuş salona. Ayrıca turistlerin de bir hayli ilgi gösterdiklerini söylüyor Varlık, bir de babasından kalma ‘‘tarihi’’ müşterilerini sayıyor ve ekliyor: ‘‘Buraya gelince gençliklerini hatırlıyorlar. Sohbet de güzel olursa değmeyin keyiflerine.’’
Eskiden Rumlar çok gelirmiş. Şimdi de tek tük gelenler oluyormuş. Varlık'a, koltukların neden kırmızı olduğunu soruyoruz. ‘‘Kırmızı Koltuk’’ adlı televizyon programından esinlendiğini söylüyor. ‘‘Buraya oturan atıp tutmaya, dedikodu yapmaya başlıyor. Dedikodu sadece kuaför salonlarında yapılmıyor. Buraya oturanların çoğu bir şeyler itiraf ederler. İtiraflar, yalanlar, dedikodu, dertler, sevinçler, vaatler... Onun için kırmızı koltuklarla döşedim salonu. Orada politikacılar anlatıyor, burada müşteriler.’’
Tarihi Pangaltı Lostra Salonu'nda ayakkabı boyamanın yanısıra tamir işleri de yapılıyor. Salonun küçük bir kısmı tamir işlerine ayrılmış. Ayrıca ayakkabının yanısıra mont, çanta, araba minderi vs. de boyanıyor. Ayakkabı boyatmanın bedeli 500 bin lira. Boyanın kalitesi arttıkça fiyat da artıyor. Renk değiştirme ise üç milyon liraya yapılıyor.
Peki, lostracılıktan para kazanılıyor mu?
‘‘Allah çok şükür, geçinecek kadar’’ diyor Varlık ve ekliyor: ‘‘Ayda yüz elli iki yüz milyon lira kazanıyorum. Malzemeler oldukça pahalı ve salonda altı kişi çalışıyor. Yazın işler durur. Kışın tam işler açılır, yağmurlar bastırır, haydi işler gene düşer. İnişli çıkışlı bir iştir bu. Ama herşeye rağmen ben mesleğimi seviyorum.’’