Güncelleme Tarihi:
Özlem Şimşek, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun bir fotoğrafçı. Gazetecilik yaptığı dönemde birlikte çalıştığı foto muhabirlerinin afra tafrasından illallah gelince, “Kimseye minnet etmem, kendi işimi kendim görürüm” diyerek fotoğraf çekmeye başladı. İsveç Enstitüsü sanatçı destekleme programı kapsamında Nordens Fotoskola’da üç aylık bir fotoğraf atölyesine katılma bursu kazandı. Sonra Türkiye’ye dönüp yüksek lisans eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi’nin fotoğrafçılık bölümünde aldı. Şimdiyse Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Sanatta Yeterlilik programına devam ediyor.
FOTOĞRAF ÇEKMEDİ POZ VERDİ
‘Epik Ayartma’ adlı sergisinin davetiyesi elimize geçtiğinde, ziyaretimizde sanatçının fotoğraflarıyla tanışacağımızı zannettik. Ama işin aslı çok başkaydı. Şimşek, ilk kişisel sergisinde fotoğraf çekmeyi değil de poz vermeyi seçmişti. Modern Türk resminin ünlü kadın portrelerindeki modellerin yerine geçmişti, Alp Esin imzalı fotoğrafların her birinde. ‘Batılılaşma’ sürecindeki Türkiye Cumhuriyeti’nin, modernleşmenin en önemli sembolü olan ‘kadın’ı ressamlar aracılığıyla nasıl idealize ettiğiyle ilgilenirken kadınlara biçilen rolleri ‘ifşa’ etmişti. Gerek erkek ressamların kadınları, gerekse kadın ressamların kendilerini nasıl resmettiklerini araştıran bir oyundu oynadığı. Bir fotoğrafta Osman Hamdi Bey’in Naile Hanım’ı kılığında çıkarken karşımıza, bir diğerinde Mihri Müşfık Hanım’ın kendisi olarak göründü. Söylediğine göre saç ile makyajı kendisi yapmış ve hatta iğne ipliğe sarılıp bazı kostümleri bile kendisi dikmişti.
RUHUMUZDA HEPSİNDEN BİR PARÇA VAR
Daha önce bu ‘kendine mal etme’ meselesi; Sherman Levine, Sophie Calle, Cindy Sherman, Pushpamala gibi birçok sanatçı tarafından sorgulandı. Sherman, üçüncü sınıf Amerikan filmlerindeki kadın rolleriyle ilgili benzer bir çalışma yapmıştı. Pushpamala da Hint sinemasıyla ilgili işler yapıyor, oradaki kadın rolleriyle ilgileniyor. Türkiyeli sanatseverlerin alışık olmadığı bir iş ortaya koyan genç sanatçımız ise; kendi kültürü, bu kültürün tarihi ve tarihsel süreçte değişen kadınlık rollerinin peşine düşmüş. Yerlerine geçtiği kadınların hepsi yaşadıkları toplumla ilgili ipuçları veriyor, dolayısıyla dünyaya ve bugünümüze uzanıyorlar. Şimşek’in, 2011 yılında yaşayan bir genç sanatçı olarak, o rolleri arıyor ve bulabiliyor olması da aradaki ilişkinin bir göstergesi zaten. “Buradaki kadınların kılığına büründükçe, aslında onlara ne kadar yakın olduğumu fark ettim. Bir kadın, bu sergide yüzünü gördüğünüz tüm karakterleri taşır aslında ruhunda. Kendimizi bir anda Osman Hamdi Bey’in kadınlarından biri olarak bulabiliriz, örneğin” diyor.
BURJUVA KADINININ İSYANI
Sergide fotoğraflardan başka, üç tane de video çalışması yer alıyor. Bunlardan en öne çıkanı, hatta serginin en dikkat çekici işlerinden biri Aynada Dans. Şeref Akdik’in Ayna Önünde Köpekli Kadın resminden yola çıkılmış. Resimde köpeği, topuklu ayakkabıları ve şapkasıyla bir burjuva kadını, sıkkın bir ifade ile aynadaki yansımasına bakıyor. Videoda ise, kadının yansıması memnuniyetsiz ifadesinden sıyrılarak bir anda eldivenlerini atıp dans etmeye başlıyor. Videoları “Bu kadınlar canlansa ne olurdu” sorusundan hareketle hazırlayan sanatçının sergisini ziyaret edenlerin belleğinde her an dans etmeye başlayacak bir burjuva kadını yer edecek belki de, Şeref Akdik’in mutsuz kadını yerine.
ELBİSEYİ SONRADAN EKLEMİŞ
Mahmud Cuda’nın resmindeki kadın, o dönemin ünlü modellerinden Sara. Bu kadını önce çıplak resmetmiş Cuda. Üzerindeki pembe elbiseyi sonradan koymuş. Şimşek, bu rivayetin doğruluğundan emin olmasa bile, hikâyenin onu çok etkilediğini söylüyor.
TÜRKİYE’NİN İLK KAİNAT GÜZELİ
Bu fotoğraf, İbrahim Çallı’nın ilk dünya güzelimiz Keriman Halis portresinden yola çıkıyor. Resmi “Dünyaya Türk kadınının güzelliğini gösterme çabamıza bakın” sözleriyle yorumlayan sanatçıya göre, Keriman Hanım öyle bir poz vermiş ki, sanki ‘Kainat Güzeli’mizin kendi zarafetinden haberi yok.