Güncelleme Tarihi:
İstanbul hayranı iki yönetmendi Farid Eslam ve Olli Waldhauer. Birçok kez bizzat gelip görmüşlerdi. Almanya’dan da bir gözleri hep İstanbul’un üzerindeydi. Futbola da son derece meraklıydılar bir yandan... Fanatiklik derecesinde...
31 Mayıs’ta İstanbul’da Gezi protestoları başlayınca da olayları yakından takip etmeye başladılar. Üstüne bir de taraftar grupları protestolarda ön safta yer alınca ikili için İstanbul’a gelmenin kaçınılmaz olduğunu anlatıyorlar: “İstanbul’daki futbol taraftarlarının şöhretini ve üç büyüklerin rekabetini çok iyi biliyorduk. Zaten sahneye taraftar grupları çıktığında, bunun arkasında güzel bir hikâye olduğundan emindik. Bunun üzerine bir belgesel çekmeliydik!”
TARİHİ BİR AN
Olaylar başladıktan yaklaşık iki hafta sonra, 15 Haziran Cumartesi sabah saatlerinde İstanbul’a vardılar. ‘Occupy Gezi Park’ hareketinin bir kısmına ve aynı günün gecesi parkın orantısız bir şekilde ‘temizlenmesine’ şahit oldular. Şehre geldikleri 15 Haziran gecesini de bir taraftarla geçirdiler. Bu iki futbol delisi yönetmeni şaşırtan İstanbul’un üç büyükleri Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarlarının bu süreçteki dayanışmasıydı. Waldhauer’e göre bu, tarihi bir andı: “Örneğin iki yıl önce Mısır’ın başkenti Kahire’deki protestolarda da futbol taraftarları önemli bir rol oynamıştı ama İstanbul’daki gerçekten farklıydı. Gezi’deki inanılması güç orantısız polis şiddetini kendi gözlerimle gördüm. Polis sıradan insanlara da kendisiyle çatışmaya giren gruplara saldırır gibi saldırdı ve insanlar buna hazırlıklı değildi. Şunu gördük ki, taraftar grupları meydana geldikten sonra protestocular kendilerini güvende hissetmiş. Ve taraftarlar da bunu fark ettiğinde sevinç çığlıkları atmış. Çünkü artık daha büyük bir anlam keşfetmişlerdi, takımlarının formalarının renklerinden daha büyük bir amaç.”
Belgeselleri için malzeme toplamak için sonraki 4-5 günü İstanbul’da geçirdiler, Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın kendi deyimleriyle ‘ultra’larıyla yani fanatik taraftarlarıyla görüşmeler yaparak geçirdiler. Taraftarların bu yeni ortak amacını kendi gözleriyle de gördüler. Onları birlikte şarkı söylerken, gülerken, yiyecek ve içeceklerini paylaşırken, protesto ederken takip ettiler.
İKİ BİRLEŞTİREN
Beşiktaş semtindeki kartal heykelinde her birinin kendi formalarını giyip buluştuklarına da şahit oldular. Waldhauer bu taraftarları birleştiren iki unsuru şöyle anlatıyor: “Başbakan Erdoğan’ın halkın taleplerini duymaması ve polisin protestoculara karşı haksız ve orantısız şiddeti... Bu iki faktör onları İstanbul United ismi altında birleştirdi.”
Waldhauer çekecekleri belgeselin ultra hareketine bir övgü olmadığını söylüyor: “Meselenin negatif taraflarına ya da şiddet boyutuna da kayıtsız kalmayacağız. Sadece fanatik grupların hayatlarına, duygularına ve hatta korkularına içeriden bakıyoruz. Belgeseli bu yıl sonunda bitirmeyi planlıyoruz. Öncelikli hedefimiz ‘İstanbul United’ı dünya festivallerine göndermek. Şimdilik esas odağımız gerekli bütçeyi sağlamak ve sezon başlamadan İstanbul’a dönmek. Sezon başladığında yeniden İstanbul’da olacağız ve hikâyenin nasıl ilerlediğine bakacağız. Eğer bu birleşme hayatta kalırsa, dünya
çapındaki ultra hareketi üzerinde de olumlu etkisi olacak tarihi bir örnek sayılacak.”
Polis şiddetini iyi biliyorlar
“Bize göre Türkiye’nin ultraları, dünyanın en büyük ultra gruplarından! Türkiye’deki fanatik taraftarlar da dünyadaki benzerleri gibi polise karşı mücadele etmeyi iyi biliyor. Çünkü fanatik gruplar meşale yaktıkları için çoğunlukla şiddet yanlısı gibi lanse ediliyor. Bu grupların silahlı olduğu ya da bir şekilde karışıklık çıkarmak istediğine dair yaygın bir yanlış kanı var. Türkiye’deki fanatik gruplar da benzer sorunları yaşıyor ve sık sık polisle çatışmak zorunda kalıyor.”
İzleyiciler finanse edecek
İki yönetmen İstanbul United projelerini kalabalık kaynak (crowdsourcing) yoluyla finanse etmeye çalışıyor. Farid Eslam ve Olli Waldhauer de İstanbul United için minimum 10 dolar ve tabii daha fazla da destek talep ediyor katılımcılardan.