Tanrı’nın ölümünün ardından olay yeri incelemesi

Güncelleme Tarihi:

Tanrı’nın ölümünün ardından olay yeri incelemesi
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 04, 2013 00:00

İngiliz sanatçı Mat Collishaw’un Arter’de açılan ‘Hayalet Görüntü’ (Afterimage) adlı solo sergisi, 90’lardan günümüze ulaşan bir seçkiyle sanatçının kariyerine kapsamlı bir bakış sunuyor. Küratörlüğünü Başak Doğa Temur’un yaptığı seçkide 18 adet iş sergileniyor.

Haberin Devamı

Mat Collishaw’un Arter’de açılan ilk kişisel İstanbul sergisi ‘Hayalet Görüntü’, adını bir optik illüzyon terminolojisinden alıyor. Terim, görünen bir imgenin ortadan kalktıktan sonra bir süre daha görünüyormuş gibi algılanması anlamında kullanılıyor. Seçkide yer alan işlerin büyük çoğunluğunda optik illüzyon fikrinin beraberinde getirdiği ‘tekinsiz imge’ durumu somutlanıyor. Bununla eşzamanlı olarak imge güdümlü çağdaş kültürün kabullerine yönelik sorgulamalar da işlerin önemli bir boyutunu oluşturuyor.
Her türlü görüntü gibi imgenin ve hatta görme eyleminin mümkün olmasının da kendisine bağlı olduğu ışık, Collishaw’un ‘en karanlık’ denilebilecek işlerinde bile sadece biçimsel bir araç değil, işi tamamlayan temel bir anlamsal birim olarak çalışıyor. Seçkiyi oluşturan işlerde tekrarlayan motifler üzerinden hem bireysel hem de sosyal düzlemde çözülme, dağılma ve yokluk temaları farklı boyutlarıyla işleniyor.
Üç katlı sergi salonunu aşağıdan yukarı dolaştıktan sonra izleyici, insanlığın tek başına ve birbirlerine emanet olarak bırakıldığı dünyanın bir ucundan diğerine uzanan kitlesel bir cinayetin olay mahallinde kısılıp kaldığı hissiyle sarsılıyor. Onu oradan çekip kurtaracak bir el uzansın umuduyla başını yukarı kaldırdığındaysa karşısında sadece koyu gri bir tavan buluyor.

Haberin Devamı

Nasıl bir çalışma süreci geçirdiniz bu sergi için?
- İki sene önce İstanbul Bienali için İstanbul’a geldiğimde başladı sergi için görüşmeler. Daha sonra Arter’deki bazı sergiler sırasında ziyaretlerim oldu. Mekânı öğrenmek ve onun üstünde çalışabileceğimizi gözlemlemek için geldim. Kurulum sürecinde buradaki teknik ekibin çalışma disiplini ve yetkinliğinin beni çok etkilediğini de özellikle belirtmek isterim.

Seçki, kariyerinizin geniş bir bölümüne odaklanıyor. Bu da seçkiyi oluşturma sürecini karmaşıklaştırmış olsa gerek. Nasıl ilerlediniz bu aşamada?
- Serginin küratörü Başak’la fikir alışverişi içinde çalıştık. Mekânı çok iyi bildiği için onun fikirlerinin beni yönlendirmesini istedim. Tüm işleri kendim de seçebilirdim ama bir başkasının bakış açısının nasıl olacağını görme fikri ilginç geldi. Başak da aslında benim hiç de burada sergilemeyi aklıma getirmeyeceğim, hatta uzun zamandır görmediğim bazı işleri seçkiye alma kararı verdi. Bu da benim için tüm süreci daha da ilgi çekici hale getiren bir detay oldu. Başak benim ihmal ettiğim eski işlerimi yeniden yaşama döndürdü. Fikir ayrılıklarımız elbette oldu ama ciddi bir sorun yaşamadan bir liste üzerinde anlaştık. Aslında seçkiyi oluşturmak epey kolay oldu.

Haberin Devamı

Başlangıç olarak resim geleneğinden geliyorsunuz, değil mi?
- Doğduğum Nottingham şehrinde resim ve çizim çalışarak başladım. Sanat eğitimi almak için geldiğim Londra’da o zamanlar resim hiç de moda değildi. Goldsmith College’da okudum ve bildiğiniz gibi bu okul daha ziyade kavramsal temelli bir eğitim veriyordu. O zamanların en popüler sanatçıları Julian Schnabel, Joseph Beuys gibi isimlerdi. Dolayısıyla ben de hazır objeler ve fotoğraf çalışmaya başladım. Bir nevi sanat dışı mecralar denilen malzemelere yönlenişim böyle oldu.

Bu farklı malzemeleri denediğiniz dönemdeki tecrübelerinizden bahseder misiniz biraz?
- Çalışmalarımda her zaman iki dinamikten ya biri ya diğeri belirleyicidir. Bu dinamiklerden biri ‘konu’dur. Konu derken mesela göçmenlik ve bununla ilişkilendirilen sosyal meseleler gibi üzerinde çalışmak istediğim şeyi kastediyorum. İkinci dinamik ise ‘biçim’, yani fiziksel boyut. Bu da malzeme demektir aslında. Bu malzemeler antika eşya gibi hazır malzeme de olabilir, ışık temelinde geliştirdiğim bir teknik de olabilir. Benim sorunumsa bunları doğru biçimde birleştirme kısmında ortaya çıkar. İşlemek istediğim konuyu doğru çerçeveyi yani doğru malzemeyi bularak tartışmak ve doğru temsile ulaşmaktır çabam. Ya fikir malzemeden önce gelir ya da malzeme fikirden önce. İki listem vardır. Kullanmak istediğim malzemeler ve işlemek istediğim konular. Bunları uygun biçimde eşleştirmeye uğraşırım. Bu konudaki seçimlerimin çoğunun sezgisel düzlemde gerçekleştiğini de söylemem lazım.

Haberin Devamı

Serginin izleyicilerine bir ön bilgi oluşturması açısından sanatsal sorgulamalarınıza ve bu yöndeki tercihlerinize yönelik biraz bağlam bilgisi verelim desem, ne anlatırsınız?
- İşlerimde sanat tarihi önemli bir yer tutuyor. Çünkü ben çok dindar bir ailede yetiştim ve evimizde televizyon yasaktı. Dolayısıyla benim için dünyaya dair bilginin temel kaynağı dergi ve fotoğraflardı. Sonrasında sanat kitapları geldi. Kütüphanelerde saatler geçirir, bunların bana sunduğu imgelerin arasında kaybolurdum. Dolayısıyla sanat benim için Caravaggio, Velazquez ya da Manet gibi isimlerle başladı, 20. yüzyıl sanatıyla değil. Dolayısıyla sanat yapmaya başladığım zaman da bu klasik isimler ana ilham kaynağımı oluşturdu. Ama ben sonuçta kavramsal sanat eğitimi aldım.

Haberin Devamı

Nasıl bir süreçti bu?
- Başta çok zorlayıcıydı. Ama oldukça da heyecan vericiydi. Eğitmen gözlemi altında çizimler yaptığımız derslerde, “Bence stüdyonun zemininde duran bu tebeşir parçası, bir heykel olarak bu çizdiğin şeyden daha ilgi çekici” gibi yorumlar aldığım oldu. Çok zalim yorumlar tabii bunlar ama size her şeyi sorgulamayı da öğretiyor. Sonuçta “Bir fikrin bir nesne üzerinde temsil edilmesi” anlamıyla kavramsal sanatın nasıl bir aygıt olduğunu anlıyor ve bu aygıtın farklı yönlerini her zaman göz önünde bulundurmayı öğreniyorsunuz. Verdiğiniz her karar, yaptığınız her tercih ürünün anlamını bambaşka bir boyuta getirebiliyor. Bunlar benim için hep çok heyecan verici süreçler oldu ama ben hâlâ sanatsal zevklerimde biraz eski kafalıyım. Barok dönemin sanatı hâlâ kalbime en yakın duran sanat. Bu bambaşka disiplinleri bir arada kullanmaya çalışıyorum işlerimde de.

Haberin Devamı

Barok sanattan bahsetmişken, ‘Süpergözetim’ adlı işinizden bahsetmek gerek biraz sanırım. Bernini’nin Santa Teresa’sını başka mecrada yeniden üretme fikri nasıl bir sorgulama ya da hayranlığın ürünü?
- Bu iş malzemenin konudan önce geldiği işlerden biriydi. Optik illüzyon meselesi çok ilgimi çeken bir konu. Bu işte kullandığım litofan tekniğinde de aslında bir optik illüzyon sonucu imge ortaya çıkar. Kabartılı ve oyuk beyaz bir yüzey vardır litofan tekniğinde, ki geleneksel olarak yüzey ya porselen ya da balmumundan yapılır, bu yüzeyin arkasından ışık yansıtınca imge ortaya çıkar. Bense bu işte porselen yerine çok güncel bir malzeme olan akrilik polimer kullanıyorum. Litofan tekniğiyle çalışmak üzere bir konu ararken, bir ışık kaynağı olarak masaüstü tarayıcısı üzerine sorgulamalar yapmakta ve bunu da bir şekilde sorunsallaştırmak niyetindeydim.

İşe konu olan heykel tesadüf sonucu mu geldi?
- Santa Teresa’nın konu olarak gelmesi aslında bir tesadüf değil, çünkü Bernini’nin heykelinde Tanrı’nın ışığının üzerine yağdığı ve onu okşadığı bir kadın ve bu kadının bu ışığın altında tecrübe ettiği ruhani bir uyanış var. Işığın kendisi de burada çok fiziksel bir şekilde temsil ediliyor. Ahşaptan yapılmış ve altın rengine boyanmış oklar halinde. Ben de bu imgeyi alıp, çalışmak istediğim malzemelerle birleştirdim. Tanrı’nın ruh okşayan altın rengi ışığını, masa üstü tarayıcısının soğuk ve mekanik ışığıyla değiştirdim. Çünkü bizim yaşadığımız dünyada tarayıcılar, kart okuyucular, x-ray dedektörler var. Ben dini konulardan ilham alıyorum ama bir agnostik olarak da bazı sorgulamalarım var. Ruhani bir varlığa yönelik arayışlarım da bu anlamda biraz hüzünlü bir boyut kazanıyor. İçinde yaşadığımız mekanik dünyanın soğukluğu bizi bir gerçekle yüz yüze getiriyor. Bu da öyle bir varlığın olmadığı gerçeği.

Ödüllü Mahsul (2013)

Collishaw’un Arter’deki bu sergi için özel olarak ürettiği eser, Kevin Carter’ın Pulitzer ödüllü ‘Sudan’da Açlık’ isimli tartışmalı fotoğrafının bilgisayarlı animasyonla hareketlendirilmiş bir versiyonu. Animasyonda çocuk sabitken, akbaba aralıklarla başını oynatarak her an çocuğa saldırabileceği duygusunu yaşatıyor.

Dünyevi Olmayan Zevkler Bahçesi (2009)

Eser, üç boyutlu bir zoetrop. Reçineden üretilmiş hareketsiz figürler üstüne monte edildikleri disk tepeden yansıyan LED ışıkla eşzamanlı olarak dönmeye başladığında hareket ediyormuş gibi algılanıyor. Disk, dakikada 45 tur atıyor.

Augean Heykel

‘Satılmış İlham Perisi’ adlı seriyi oluşturan yedi işten biri. Fransız şair Baudlaire’in ‘Kötülük Çiçekleri’ kitabındaki bir şiirden adını alan seride taç yaprakları, frengi yaraları veya çıbanlar. Her bir heykel adını İngiltere’deki bir tehlikeli atık dönüştürme şirketinden alıyor.

Süpergözetim (2010)

Mat Collishaw’un bu işi, Barok heykeltıraş Gian Lorenzo Bernini’nin Roma’daki Santa Maria della Vittoria Kilisesi’nde yer alan ‘Aziz Teresa’nın Kendinden Geçişi’ (1647-1652) adlı heykelinin birebir uygulaması.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!