Tanrı detaylardadır!

1996 yılının ekim ayında, Caroline Besset, John Kennedy’ye ‘evet’ dediğinde, zarafeti ve onu ön plana çıkaran gelinliğiyle tüm gazetelere manşet olmuştu. O andan itibaren tüm gözler vücudu sımsıkı saran bu ultra-şık kostümün yaratıcısına çevrildi. Yani genç ve gelecek vaat eden Küba asıllı Amerikalı tasarımcı Narciso Rodriguez’e. New York Parsons School of Design’dan mezun olduktan sonra Calvin Klein’ın asistanı olarak çalışan Rodriguez, 1995 yılında, Paris’e yerleşerek Cerruti’nin kreatif direktörü oldu, ardından da ünlü İspanyol deri markası Loewe’nin. Gerçek lüksün sadelikte gizli olduğunu savunan tasarımcı bu yıllarda ilk özel koleksiyonunu hazırladı ve asla demode olmayacak bir tarz yarattı. Narciso Rodriguez kendi tasarımlarını giyecek kadınları şöyle özetliyor: ‘Bence Narciso Rodriguez kadını, hayat dolu, kariyer sahibi ve aynı zamanda aile yaşamı olan bir kadın. Zarif, rafine, çekici ve seksi. Moda akımlarına, trendlere ve derin anlamı olmayan şeylere kendini kaptırmayan biri. Kendi tarzı var, nasıl görünmesi gerektiğini biliyor.’

Nelerden ilham alıyorsunuz?

Her şeyden diyebilirim. New York benim için önemli bir ilham kaynağı örneğin. Ve mimari... Gençliğimden beri en büyük esin kaynağım oldu. Yaşadığım şehirden çok etkileniyorum. New York’un kesinlikle bambaşka bir enerjisi var. Şu ana kadar Paris, Madrid ve Milano’da çalıştım. Avrupa’da çalışmak insana fazla özgürlük tanıyor ve fantezi dünyasının sınırlarını genişletiyor. Tasarımlarım, Amerika’da eğitim görmüş olmamın, Avrupa’daki deneyimlerimin ve Latin kökenimin dengeli bir kombinasyonu. Mimaride Mies Van Der Rohe’nin yaratma tutkusu, detaylara verdiği önem ve vizyonu bana ilham veriyor. O, ‘Tanrı detaylardadır’ diyor ve bence bu bugüne kadar söylenmiş en muhteşem sözlerden biri.

Sadelik, zarafet ve dişilik... Sizi ifade eden bu temel sözcüklerin çıkış noktası ne?

Çünkü modadaki aşırılıkları çok anlamsız buluyorum. Ben tüm bunlardan uzak, kadına, onun kişiliğine odaklanırım. Benim için onların güzelliklerini ve zarafetini sergileyecek bir çerçeve yaratmak önemli. Bir gün bir müşterim bana ‘Senin giysin içinde kendimi bir prenses gibi hissediyorum’ demişti. İşte o an doğru yolda olduğumu bir kez daha anladım.

Tarzınızı bir de sizden dinlesek?

Benim yaptığım işte kesinlik, detay ve bir o kadar mantık var. Temelde klasik tasarımlar yaptığımı söyleyebilirim. Bence klasik olan bir şey aynı zamanda çok modern olabilir. Farklı bir kesim, kumaş bir kıyafetin havasını değiştirebilir. Trendlere göre koleksiyon hazırlamıyorum ve anlık hevesler olarak tanımladığım trendleri takip etmiyorum. Bir kadın bugün aldığı bir Narciso Rodriguez elbisesini 10 yıl sonra da giyebiliyorsa benim için başarı budur!

Ne tür kadınlar ilginizi çekiyor?

Fiziksel özellikleri ön planda değil benim için. Kendilerine ait bir tarzları olması çok önemli.

Hollywood’un ünlü yüzlerini siz giydiriyorsunuz. En çok kimlerle çalışıyorsunuz?

Birçokları yakın dostum. Salma Hayek, Sarah Jessica Parker, Carolyn Murphy, Angelina Jolie.

Hangi tasarımcıları beğeniyorsunuz?

Christobal Balenciaga. Çünkü zamanın çok ötesinde yaşıyor ve dengeyi çok güzel kuruyor. Kadınların güzelliğine ve dişiliğine verdiği değeri tasarımlarıyla çok güzel ifade ediyor.

Giyim tarzınızı merak ediyoruz...

Çok basit. Jean, tişört ve genelde Nike spor ayakkabı giyerim.

Kendi kokunuzu yaratma fikri sizi hiç korkuttu mu?

Hayır, korkutmadı. Yeni bir şeyler yaratıyor olmamdan dolayı çok olumlu tepkiler aldım. Bu süreçte de çok şeyler öğrendim diyebilirim. Aslında, yine de bu aşamalardan geçip de bu kadar başarılı bir koku ortaya çıkarmadan önce bu soru beni korkutabilirdi.

Biraz parfümün ruhundan söz eder misiniz?

Kadının duygusallığını ortaya çıkaran odunsu notalar, çiçeksi özler ve amberin birlikteliğinden doğan bir sihir.