OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 04, 2005 00:00
Tarsus Amerikan’ın sıkı davulcusu, Açık Radyo’nun çılgın programcısı, dalgıç, kaval çalsa neredeyse peÅŸinden gelecek yüzlerce ‘müridi’ olan popüler kültürün pek tanımadığı, ama tanıyanın da iyi tanıdığı Ayhan SicimoÄŸlu (54) her pazar CNN Türk’te hayatın renklerini aktaracak.Açık Radyo’da ‘Latin Lover’ ardından, Radyo Oxygen’de ‘Latino Time’ hazırlayıp sunan, hızlı konuÅŸması, kahkahaları ve gözyaÅŸlarıyla en ilginç programlarından birini yapan SicimoÄŸlu, bu yeteneÄŸini artık televizyonda sergileyecek. SicimoÄŸlu, aslında fabrikaları, Amerika’da ofisleri olan tekstil üzerine çalışan bir iÅŸadamı. Ama küçük yaÅŸlardan beri vurmalı çalgılara ve Latin müziÄŸine olan merakı onu Kayseri’den Küba’ya uzun bir yolculuÄŸa çıkarmış. Kolejde çalmaya baÅŸladığı ve daha sonra uluslararası maceraya sürüklediÄŸi davulunu Londra, Ä°talya, Amerika ve sonunda Küba’ya kadar götürdü. CNN Türk’te 5 Haziran’da 22.30’da baÅŸlayacak ve 25 dakika sürecek olan ‘Ayhan SicimoÄŸlu ile Renkler’ programında müzikten yemeÄŸe, seyahatten modaya, arkeolojiden alışveriÅŸe hayatın farklı renklerini, Türkiye’nin ve dünyanın farklı mekanlarıyla birlikte ekrana getirecek. Programın formatı nedir? Radyodaki çılgınlıklar, televizyonda da var mı?-Programın formatı, formatsızlığı. Ben, formatlı programdan sıkılıyorum. Her bir program, baÅŸka bir sürpriz olacak. Çok tanınan bir adam deÄŸilim. Ama, tanıyanın da iyi tanıdığı bir adamım. Tanımayan ‘kim bu ya?’ diyecek. Açık Radyo’da çılgın bir programınız vardı. Canlı yayında partiler verdiniz. Aynı ÅŸeyler olacak mı?-BeÅŸ yıl önce Amerika’dan geldim. Bir arkadaşımın radyoda programı vardı. Adı ‘Satmayan Plaklar’. Programın adına kafadan tav oldum. Bu adla program olur mu? Beni programa misafir olarak çağırdı. Tabii gidince de ondan çok konuÅŸtum. Sonra, programı beraber yaptık. Sonra ben tek başıma program yapmaya baÅŸladım. Bir gün herkesi toplayıp canlı yayında parti yaptım. Program yaparken de ÅŸartım tek başıma olmaktı. Yani, teknisyen, sesçi herkesi programım sırasında dışarı çıkarıyorum. Sesi, tonları ayarlıyor, plakları yapıyorum. Bir saat boyunca bağırıyor, çağırıyor, aÄŸlıyor, kendimi yerden yere atıyor, düşüyor, kahkahalar atıyorum. Baktım iÅŸler çığırından çıktı. Bu arada herkes beni izlemeye geliyor. Sit-com gibi. Cam arkasında epey izleyici kitlem oldu. Bir ara parti verdim. Ofis party. Bir mürit grubunuz var galiba?- Müzik bilgimi baÅŸkalarına aktarmak için arkadaÅŸlara bir kurs açtım. Önce 15-20 kiÅŸiydik, sonra sayı hızla arttı. Grubun adı ‘lat estrella’ yani yıldızlar. Sonra davul kursu matrak bir ÅŸey haline geldi. Hayatımızı deÄŸiÅŸtirdi. Çocuklara dedim ki, ‘Hadi Küba’ya gidelim. Bu iÅŸin Mekke’si orası, hacı olup geleceÄŸiz.’ 15 talebe ile Küba’ya gittik. Bu iÅŸin hocalarına gittik, evlerde ayinlerin içine daldık. Çocuklar bu geziden memnun kalınca da baÅŸka yerlere götürmemi istediler. Senegal’e gittik. Orada ritmin kökünü öğrendik. Sonra Peru’ya gittik. Burada da kajon yani tahta kutuları öğrendik. Bunu MarakeÅŸ izledi. Gınao müzisyenleriyle tanıştık. Onlar da bizdeki Mevlevi derviÅŸleri gibi dönüyor. Ancak, bunların kendileri deÄŸil, kafaları dönüyor. Televizyonda neler yapacaksınız?-Televizyon için içimde bir his var, bu his de tutacağını söylüyor. Ä°lk programda Küba’da yaÅŸadığımız ÅŸeyler var. Sonra Rıfat Edin’in Tuzla’daki yazlık evindeki ahÅŸap eski filikaları var. Onlarla yelken yarışına gittik. Çok matraktı. Belki baÅŸka bir programda Harley Davidson motorları olacak. Çünkü, benim New York’ta 50 motorum vardı. Åžimdi burada kullanmıyorum.Â
button