Güncelleme Tarihi:
Portecho, İstanbul ve New York arasında mekik dokuyan bir ekip. Hiçbir işini de aceleye getirmiyor. Kendiliğinden gelişiyor her şey onlarda. “Yeni bir albüm yapsak mı?” diye başlıyor muhabbet, ardından ilk fikirler hemen dökülüveriyor ortaya. Tan Tunçağ ve Deniz Cuylan son albümünü de aynen böyle yaptı.
Elektronik müzik severlerin değer verdiği bir grup Portecho. Yıllarca ara verir kendini unutturur ve sessiz sedasız golünü atar tıpkı Tan Tunçağ’ın diğer projeleri Mira ve Nada gibi. Ekibin hiçbir projesi son bulmaz, uyur. “Portecho hiç dağılmamıştı ama araya başka projeler girdikçe, Deniz de (Cuylan) Amerika’da yaşadığı için öyle algılandı. Albüm yapmaya karar verdiğimizde ortaya döktük fikirleri. Bir yıl önce İstanbul’da başladık. Deniz gelip bir ay kaldı dört şarkıyı bitirdik. Geri kalanınıysa ben New York’a gidince tamamladık. Aslında bu mesafe ve iki şehirde yazıp kaydetme işi çok hoşumuza gitti” diyen Tan Tunçağ bir kerede eve kapanıp tüm albümü yapmaktansa iki dönem iki farklı şehrin müziğe ve onlara iyi geldiğini söylüyor.
İKİ AYRI ŞEHİRDE OLMAK
Bırakalım grubu, müziği... Birbirine yakın iki farklı şehirde yaşayan sevgililer bile iklişkilerini yürütemezken iki kişilik bir grup farklı kıtalardan nasıl müzik yapıyor, diye sorduğumuzda “Farklı kıtalar zorlamıyor çünkü arada başka pek çok şey yapıyoruz. Deniz geldiğinde oturup uzun uzun yeni albümü nasıl yapacağımızdan, nereye gideceğimizden konuştuk. İlk iki albümdeki plak şirketiyle anlaşmamız bitince müzikte de başka bir yola gitmek istediğimiz anladık. Babajim iyi anlaştığımız bir ekipti. Deniz’in New York’ta olmasına rağmen şaşırtıcı şekilde en rahat yaptığımız albüm bu oldu” diyor.
Portecho son albümleri Motherboy’da biraz farklı yollara sapıyor. Elektroniğe yumuşak bir vizyondan bakan ekip synth-pop’tan dream-pop’a da ufak bir geçiş yapıyor. Sakin bir müzik, dinlerken gözünüzü kapattığınızda uçsuz bucaksız deniz ve gökyüzü canlanıyor zihninizde. Ufuk çizgisinde de ekiple karşılaşıyorsunuz. Bunun planlanmış bir hareket olup olmadığını merak ediyorum, “Aslında baştan konuştuk ama biraz büyüdük de. Büyümenin bir sınırı var ve artık bunu yapmamız gerektiğini de düşündük. Tavrımız değişti kendiliğinden. Söyledikleriden demek ki tam olarak yapmak istediğimizi yapabildiğimizi anlıyorum” diyor Tan Tunçağ.
Deniz Cuylan New York’tan anlattı
İlk başlarda sürekli iki şehir arasında gidip gelmek bana çok iyi geliyordu. İnsan bir müzisyen olarak, ‘başarmış’ hissediyor bir şekilde. Tabii sonrasında o his kendini yavaşça yorgunluğa bıraktı; 10 saatlik uçuşlar, tüm eşyaları bavula tıkmak... Yolculuk artık zor geliyor. İstanbul’dayken New York’u New York’ta da İstanbul’u özlüyorum. Uzun soluklu bir müzik grubu olmak gerçekten kolay bir şey değilmiş. Hele bizimki gibi, ikinci ve üçüncü albüm arasına dört yıllık boşluk girerse, daha da zorlu. Bu, aynı insanla tekrar tekrar arkadaş olmak gibi. Yeni bir heyecan yakalamak için yepyeni bir ilişkiye giriyormuş gibi yaklaşıp birbirini yeniden keşfetmeli. Studio Plastico zamanına göre ikimiz de bir hayli farklıyız, yeni şeyler öğrendik, değişik şeylere heyecanlandık. Son albümde Portecho hissini hemen yakaladık. Tanıdık ama taze bir his. Zaten Motherboy albümü de kolayca böyle özetlenebilir belki. Tanıdık ama taze.
MELANKOLİ İSTANBUL İRONİ NEW YORK’TAN
Tan’la hep kolay ve hızlı çalışan bir ikili olduk. Ben çok fazla enstrümanlarla oynayıp, gevelemeyi sevmem. Aletlerin başına geçtiğimde hızlıca biriktirdiklerimi kompozisyona dönüştürmeyi seviyorum. İki farklı kıtada albümü yar yarıya yapmak iyi oldu. Stüdyomuz parka çok yakın, yorulduğumuzda bisiklet turuna çıkıyor, söz yazmak için piknik yapıyor sonra yazdığımız parçayı ilginç bir yemekle kutluyorduk. Tüm bunlar daha zevkli çalışmayı getiriyor, daha iyi konsantre olabilmeyi sağlıyor. İstanbul’da arka arkaya iki akor getirseniz bile melankolik tınlıyor. Biz de bundan bir hayli yararlanıyoruz diye düşünüyorum. Melankoli İstanbul’dan, ironi de New York’tan geliyor diyebiliriz. Albümdeki favori şarkım zaman içinde değişiyor.İlk başlarda ‘Two Shots’dı sonra ‘Chelsea’ oldu. Şimdiyse ‘Unkind’ favorim. İleride Portecho’yu ne bekler bilemiyorum. Eğer grup yaptığı işten keyif alıyorsa, çıkan şey de iyi olacak ve dinlemeye devam edecek. Biz de bu şekilde yaklaşıp, kendi yaptığımız müziği dinler miydik sorusuna içten bir yanıt verip, eğer yanıt evet ise, devam edip hayırsa duracağız. Sanırım verilebilecek en samimi ve net yanıtımız bu. Ama eğer uslu olursanız, konserlerimize üçer beşer bilet alıp, bütün Facebook post’larımızı like ederseniz, Portecho dışında başka hiçbir grubu dinlemezseniz, söz veriyoruz en fazla iki yıl sonra yeni albümü yapacağız. Söz...
Amerika’da ne işi var?
Deniz Cuylan, oralarda da rahat durmayıp Brian Bender ve Cem Mısırlıoğlu’yla ‘Manner’ grubuna devam ediyor. Bir yıl önce ‘Side Launch’ plağını çıkartan ekip ardından pek çok konser vermişti. Ayrıca WorkPlayWork isimli reklam ve film müziği şirketi var.Yönetmen Emre Akay ile beraber son zamanlarda bir film senaryosu üzerinde çalışıyor.