Kaynak: Makyajla Yenilenin / Roberts Jones
Oluşturulma Tarihi: Ekim 01, 2007 00:00
Güzelliğin yeni hükümdarları üzüm tanelerinin ciltte yarattığı mucizeler inanılmaz. Kozmetik dünyası da son yıllarda onların gücünü kremlerinin içeriklerine ekliyor.
Soğuk preslenmiş üzüm çekirdeği yağı etkisi en son keşfedilen güzellik iksirlerinden biri. Metabolizmayı harekete geçiriyor, kan dolaşımını hızlandırıyor ve cildi rahatlatıyor. Anahtar kelime ise üzüm çekirdeğinde bulunan polifenol maddesi. Bilimsel araştırmalar özellikle anti-aging konusunda oldukça etkili olduğunu ortaya koyuyor. Bağışıklık sistemini olumlu etkilerken aynı zamanda kalp krizinden koruyor, sinir sistemini aktive ediyor ve kısa süreli hafızayı güçlendiriyor. Amerika’daki Buffalo Üniversitesi’nde yapılmış bir araştırma da üzüm tanelerinin akciğer fonksiyonlarını bile düzene soktuğunu ortaya koyuyor. Çünkü üzüm taneleri B 12 dışında tüm B vitaminlerini içeriyor ayrıca C vitamini bakımından da oldukça zengin olduğu biliniyor.
KOZMETİĞİN GÖZDESİ
Son birkaç yıldır güzellik uzmanlarının da dikkatini çeken bu küçük taneler şimdilerde kremlerin, losyonların ve güzellik ürünlerinin içinde sıkça kullanılıyor. Sadece taneler değil artık üzüm kabukları da doğal hücre koruması görevleriyle kozmetikçilerin yeni gözdesi. Üzümlerin yeşil ve mavi zarları meyveler için adeta güneş koruma filtresi gibi etki eden değerli bir madde flavonoid içeriyor. Tıpkı E ya da C vitamini gibi bu madde insan organizmasında da hücrelere zarar veren serbest radikallere karşı savaşıyor. Kozmetikçiler de işte onun bu yanını kullanıyor. Kremlerdeki ve maskelerdeki bitkisel flavonoid maddesi antioksidan gücüyle erken yaşlanmanın önüne geçiyor.
VİTAMİN VE ENZİM ZENGİNİ
Üzüm çekirdeğinde de inanılmaz derecede güzellik enerjisi bulunuyor. Üzümler sonbaharın sonuna kadar güneş ışınlarını depoluyor ve çekirdeklerini güçlendirmek için önemli besin maddeleri oluşturuyor. Çekirdeğindeki yağ da içeriğindeki doymamış yağ asitleri sayesinde cildin nem ihtiyacını karşılıyor, elastikiyetini ve gerginliğini artırmasına yardımcı oluyor. Tabii üzüm tanelerinin etli kısımlarının da önemli görevleri olduğunu söylemekte fayda var. Vitamin ve enzim bakımından zengin olan bu bölge de magnezyum ve kalsiyum deposu. Ayrıca çinko, demir ve mangan da barındırıyor. İşte bu kokteyl kremlerde bir araya gelerek cildin enerji ihtiyacını karşılıyor. Taze meyve asitleri hücre oluşumunu destekliyor ve cildi ölü deri hücrelerinden temizleyerek pürüzsüzlüğünü yeniden kazanmasını sağlıyor. Son araştırmalar polifenol olarak adlandırılan sekonder bitki maddesinin sonsuz gençlik arayışında önemli bir etkisi olduğunu gösteriyor. Kremlerde ve losyonlarda bu madde hücre fonksiyonlarının daha iyi olmasını ve bağ dokusunun gerginleşmesini sağlıyor.
Tenlerde ateş renkleri
Çekici ve baştan çıkarıcı... Sezonun feminen makyaj koleksiyonları işte bu iki kilit kelimeye odaklanmış durumda. Bunun için de makyaj artistleri modern Carmen’ler yaratmaktan çekinmiyor.
Solgun bir cilt, siyah gözler, derin kırmızı dudaklar... İşte bu renk kombinasyonuyla senyora’lar Don Juan’larını kendilerine yeniden aşık etmeye hazırlar. Mükemmel tenler ince kırışıklıkları ve küçük kusurları ustalıkla gizleyebilen bir baz ürünle yaratılıyor. Fondöten cilde kusursuz bir görünüm hediye ederken transparan pudra da kalıcılık vaat ediyor. Tazelik hissi ise gül kurusu tonlarının elmacık kemiklerine verdiği renkte gizli.
Kahve ve ışıltılı siyah gözlere Akdeniz ruhunu yansıtıyor. Her iki renk tonu da gözün üst ve altına ince bir çizgi halinde uygulanıyor. Gözün içine çekilen kalemin gözlere ayrı bir çekicilik kattığını belirtmekte fayda var. Dolgunluk veren siyah maskara ise kirpikleri adeta şahlandırıyor. Geceleri ise makyaja takma kirpikler eşlik ediyor.
Ve dudaklar... Gündüzleri pembe tonlarındaki gloss’larla parlayan dudaklar geceleri kan kırmızısına dönüşüyor. Rengin akmaması için yapılması gereken ruj sürmeden önce aynı tondaki bir dudak kalemiyle çerçeve çizmek.
PudralanIn...
Pudra, makyajın olmazsa olmazlarından biri. Fondöteni sabitler, görünümü cilalar ve cilde pürüzsüz bir yumuşaklık kazandırır. Peki, pudranın mucizevi gücünün sırrı nedir?
Yeni nesil pudralar arasında sıkıştırılmış ve sıkıştırılmamış formları bulunuyor. Toz halinde olanları daha fazla emici içerdiği için fondöteni sabitlemekte sıkıştırılmamış halini, gün içinde rötuş yapmak içinse diğer formunu kullanmak gerekiyor.
n Fırça makyajda en kolay kullanılan bir araç. Ancak aşırı karıştırmamaya ve sürdüğünüz pudrayı fırçayla silip götürmemeye dikkat! Pürüzsüz ve düzgün bir yüzey elde etmek için tüm pudrayı bir yüze sürmek yerine fırçayla küçük parçalar halinde sürün.
n Pudra ponponu yüzü tamamen kapatmak için ideal. Pudranın içine ponponu ve süngeri bastırın, daha sonra teninize uygulayın. Fondöteni veya pudrayı bu şekilde cilde yedirerek, cildinizle bir bütün haline gelmesini ve daha doğal görünmesini sağlayabilirsiniz.
n Hafif pudra uygulaması için parmak ucunuzu kullanabilirsiniz. Özellikle olgun kadınların göz altlarını pudralamak için harika bir yöntem. Parmağınızı toz pudranın içine daldırın. Azla pudrayı almak için parmağınızı avuç içinize sürün, sonrasında kapatıcının yapışmasını sağlamak ve ince çizgileri ortadan kaldırmak için parmağınızı göz altı bölgesine sürün.
n Sarı bazlı tonlar cilde daha doğal bir görünüm verir. Mükemmel bir kapatıcı tonu elde etmek için pudrayı bir parça fondötenle karıştırmayı denebilirsiniz.
Daha genç bir boynun sırrı
Zaman derinin en büyük düşmanı. Çünkü zaman içerisinde yaşlılık belirtileri olan çizgiler ve sarkmalar oluşuyor. Yüz ve vücudun pek çok yerinde oluşan kırışıklıklar ve sarkmalardan çeşitli metodlarla kurtulma şansı varken; el, dudak üzeri çizgileri ve boyun yaşı ele veriyor. Yaş, güneş, yatma şekli, çalışma pozisyonu ve genetik faktörler gibi çeşitli sebeplerle oluşan boyun, el ve dudak üzerindeki kırışıklıklarından, yapılan müdahalelerle kurtulmak mümkün olamıyordu. Amerika’da estetikte "kırılma noktası" olarak tanıtılan "Fraxel Lazer" uygulaması ile bu şikayetlerden kurtulmak artık mümkün.
Konuyla ilgili bilgilerini aldığımız Dermatolog Dr. Hayat Öz, uygulamanın ciltte, mikrotermal tedavi bölgeleri olarak bilinen, binlerce küçücük ama derin tedavi kolonları ürettiğini belirtiyor; "Eski epidermal pigment hücrelerini yok ediyor. Ayrıca dermise derinlemesine nüfuz ediyor. En önemlisi, Fraxel lazerin dokunmadığı cilt bölgeleridir. Lazer, her bir mikrotermal bölgeyi yoğun olarak hedefliyor. Etrafındaki dokuyu ise etkilemiyor ve ona dokunmuyor." Yani bu "çok küçük" uygulama, cilt kusurlarını gidermek üzere yeni, sağlıklı, daha sıkı doku yaratmak için, bedenin doğal iyileşme sürecini de kullanarak, tüm bölgenin bir seferde tedavi edilmesine oranla cildin çok daha hızlı iyileşmesini sağlıyor.
Hayatınıza kaldığınız yerden devam edin
Dermatolog Hayat Öz, tedaviden 1-2 saat sonrasında hafif bir güneş yanığı hissi duyulduğunu belirtiyor; "Kırmızılık ve şişlik cilt ve tedaviye bağlı olarak değişiklik gösterir. Genelde şişlik 2-3 gün içinde iner. Cilt 5-7 gün boyunca pembemsi bir tonda olur, bu; cildin derin olarak iyileştiğine dair normal bir işarettir. Tedaviden kısa bir süre sonra kişi makyaj yapabilir veya tıraş olabilir. Yeni epidermal cilt hemen 24 saat içinde gelişir.