Oluşturulma Tarihi: Nisan 09, 2005 00:00
Memleket sınırları içindeki en meşhur gol sevinci herhalde ‘timsah yürüyüşü’dür, öyle değil mi?İlk yapıldığında hayli ilgi görmüştü. Başka orijinal gol sevinci gösterileri muhakkak vardır ama Türkiye’deki gol sevinçleri içinde en müstesna yere sahip olanı timsah yürüyüşüdür.Gol sevinci, atan takım sizin takımınız olduğu sürece seyretmesi çok keyifli bir şey. Hoş genellikle o sırada siz de gole sevindiğinizden, futbolcunun sevincini televizyonda özetlerde görebilirsiniz ya, her neyse...*Hagi’nin genellikle sadece gol attığında görebildiğimiz saf gülümsemesi, Fenerbahçeli Tuncay’ın her gol sonrasında bir intikam almışçasına duygu patlamaları yaşaması ve hırsla tribüne koşuşu, Tümer’in bence çok şık duran öfke nöbetleri aklıma ilk gelenler.Ama bu konuya kafa patlatmaktansa, hazır patlatılmışına yönelmeyi uygun buluyorum.Futbol dergiciliğinde devrim yaratan güzeller güzeli FourFourTwo (DörtDörtİki işte canım), Mart 2005 sayısında ‘Her Şey Bir Öpücükle Başladı...’ başlığını uygun gördüğü bir dosya yayınladı.Gol sevinci üzerine kendi içinde kapsamlı sayılabilecek dosyayı okurken çok eğlendim.Sizinle de paylaşabileceğim yerleri var elbet. Ben zaten ne yaparsam sizin için yapıyorum canımın içleri diye popülizmin dalağını da yarayım yeri gelmişken. Aman, ne çirkin oldu di mi?*FourFourTwo, gol sevincinin eskiden edepli bir şekilde yapıldığını, en fazla gol atan şahsın santraya doğru koşarken, karşısına çıkan takım arkadaşlarıyla tokalaştıklarını, fakat hadisenin 1970 ve 1980’lerden itibaren koptuklarını vurguluyor.3 Shearer gibi her golden sonra sadece tek elini kaldırıp gülümseyerek koşan efendi insanlar yaşamakta futbol aleminde. Fakat abartının haddi hesabı yok.3 Gol sonrası öpüşen koca koca adamları gizli eşcinsel olarak nitelendirenler de var. Ama yapıyorlar işte böyle bir şey. Aslında bizim de tribünde gol sonrası öpüşüp, sonra ‘Iyyy, niye yaptık böyle bir şey’ dediğimiz çok olmuştur. Fakat Gary Kelly işi biraz abartıp takım arkadaşı Alan Smith’i dudaklarından öpmüştü ki; bu epeyce yadırganmıştı.3 Gary Kelly’ninkinden daha abartılı bir sevinç gösterisini Sevilla’da oynayan Francisco Gallardo yapmıştı. Valladolid karşısında dördüncü golü atan Reyes’in (O zaman Sevilla’daydı) yanına koşan Gallardo, umulmadık bir hareketle -eeeee nasıl yazacağız şimdi bunu bakalım- arkadaşının mahrem bir yerini ısırmıştı. Gallardo İspanya Futbol Federasyonu tarafından cezalandırılmıştı tabii.3 Başlıktaki gibi şebek taklidi yapan var mı bilemeyeceğim. Fakat bugüne kadar inek, tavuk, leylek gördük. Bu hadisede en ileri giden kişi de ABD’deki
Dünya Kupası sırasında, 1994 yılında Nijeryalı Finidi George olmuştu. George, Yunanistan’a golü attıktan sonra korner bayrağına gelip, köpek gibi tek bacağını kaldırarak işeme taklidi yapmıştı.3 FourFourTwo’ya konuşan futbol adamları, gol anındaki coşkunun basketbole, krikete göre daha acayip olmasını skorun daha az olmasına bağlıyorlar elbette. Ortalama 2.6 gol oluyormuş bir maçta. Bizde de çok farklı mıdır, tam bilmiyorum. Ama 8 gol attığımız maçta, son gole de seviniyorum; ilk gol kadar olmasa da.3 Bir de tabii golü kime attığınız, kaçıncı dakikada attığınız filan da önemli. Şampiyonlar Ligi’nde veya ne bileyim işte derbi maçında Fener’e,
Beşiktaş’a (Aynı şekilde Fener ve Beşiktaş da
Galatasaray’a tabii) attığınız golle, Türkiye Kupası’nın üçüncü turunda x takıma attığınız golün sevinci aynı olmuyor.3 Hiçbir Galatasaray taraftarının 2-0 mağlubiyetten gelip, 3-2 kazanılan Real Madrid maçını unutabileceğini sanmıyorum. Bir Beşiktaşlı da deplasmanda Sergen’in Chelsea’ye attığı golü unutmayacaktır. Veya Fenerbahçeli Boliç’in Manchester United’a Manchester’da attığı ve İngiliz kulübün sahasındaki yenilmezlik unvanını sona erdirdiği gol...3 Neyse, perende atanlar (Inter’li Martins güzel yapıyor takla işini), toprağı öpenler, formayı kafaya geçirip kafası kesilmiş tavuk gibi koşturanlar, kollarındaki hayali bebeği sallayanlar, korner direğini sökenler vesaire... Gol olsun da sevinelim neticede, öyle değil mi?3 Bu arada son bir not, golden sonra nikah yüzüğünü öpme hadisesi çok uzamadı mı? Tamam seviyorsun karını ama eve gidince söyle be arkadaşım. Biraz yaratıcı olalım.3 En, en, en son not. Her futbolsever gibi ben de takımım için acayip önemli bir gol attığıma dair rüya görmüşümdür. Özellikle derbi öncelerinde olur ya... Acaba o golü attıktan sonra ne yapardım. Kaleciyi alnından öpmek, maçın kalan kısmı için rakibin moralini bozacaktır herhalde. Ama ya hırslanırlarsa. En iyisi yakalanana kadar koşmak. Bir de tribüne çıkarmışım gibi geliyor ama o dakikada insan ‘Yapmasam daha iyi olabilir’ der herhalde. Amaan, ne bileyim işte, böyle!John Waters’ı pas geçmiyoruzFilm Festivali’nin sürmekte olduğunu geçen hafta bir akşamüzeri Kaktüs Kahvesi’nde masa bulma zorluğu yaşadığımız için gayet net biliyoruz.Bu sene asosyallikte zirve yaptığım için, festivalle de hiç ilgilenmedim. 17 Nisan’da (Baktım minik takvime pazar günü, son günü zaten festivalin) ‘Blade Runner’ var Emek’te. Hayatta en fazla seyrettiğim filmlerden biri. Ama büyük perdede seyretmek için kalkıp gitmek gerekiyor.Bunun dışında güzel filmler olduğunu biliyorum tabii. Festival kitapçığını karıştırırken ‘Şuna da gitsem ne güzel olur, bu film de kaçmaz’ türü minik dalgalanmalar yaşıyorum ama hemen ‘Ya şimdi kim kalkıp gidecek, bilet alacak’ noktasında buluyorum kendimi.Üşengeçlik zor ve berbat bir şey aslında!Bu arada enerjisi yerinde olanlar, bahar böcüğü tarafından ısırılmışlar, kötü film (Bence kötü değildir ayrıca) sevenler için bir tavsiyede bulunayım.Pek normal diyemeyeceğimiz güzel insan John Waters’ın dört filmi var programda: Polyester, Pembe Flamingolar, Saç Spreyi ve Kirli Utanç.Son filmi olan ‘Kirli Utanç/ A Dirty Shame’i seyretmiş olan bir arkadaşım ‘Başarısız’ dedi. Fakat yine de seyredeceğim bir şekilde. Jackass’teki Johnny Knoxville, Tracey Ullman, Selma Blair filan oynuyor.Hakiki manada hasta bir film seyretmek isteyenlere ise tabii ‘Pembe Flamingolar/Pink Flamingos’u öneriyorum. 15’inde Beyoğlu Sineması’nda, 17’sinde de Sinepop’ta.Ama 18 yaşından küçüklere önerilmiyor doğal olarak.Bir ara CNBC-e yılbaşı gecesi göstermişti ama mecburiyetten dolayı çok kırpmışlardı.Ne iğrenç filmdir hakikaten!.. Ama süperdir işte, o da işin başka tarafı!..
button