TAM UMUDU KESMİŞKEN HAMİLE KALDIM

Güncelleme Tarihi:

TAM UMUDU KESMİŞKEN HAMİLE KALDIM
Oluşturulma Tarihi: Kasım 01, 2012 11:09

Herkes onu “dede” zannediyor, yanılıyor. Çünkü üçüncü oğlu Ali’yi 57 yaşındayken kucağına aldı.

Haberin Devamı

Ama şaşkın bakışlara aldırmıyor, halinden memnun. Altan Erkekli, iki oğlu ve eşi Ebru Erkekli ile birlikte Parents dergisi için objektif karşısına geçti, mutlu hayatın sırrını verdi.

Sizin sıkı bir Beşiktaş taraftarı olduğunuzu biliyoruz, peki ya oğullarınız?
- Altan Erkekli: Büyük oğullarım Efe ve Can da Beşiktaş’ı tutuyor. Ali’ye de BJK forması aldık, şimdiden BJK’li yaptık.
Baba-oğul futbol sohbetleri yapar mısınız?
- A.E: Can yapısı gereği sanata ve müziğe daha düşkün bir çocuk. Maç izlese bile ister istemez birkaç dakika sonra ilgisi başka yere kayıyor. Ama Efe futbolla epey ilgili, oynuyor da zaten. Hasta derece BJK’li... Keza ben de öyleyim; holigan değilim ama BJK’nin mağlubiyeti, ruh halimi etkiliyor.
Babalığı nasıl tarif edersiniz?
- A.E: Sevgiyi, merhameti, adaleti, mutluluğu dağıtmaya çalışan, elinden geldiğince haksızlıklarla mücadele edip herkesin gülmesi için yüreğini ortaya koyan, cebini açan, sırtına yükü alan varlıktır baba. Ben tüm bunları yapmaya çalışıyorum ama başarılı olamıyorum.
Neden?
- A.E: Şartlardan dolayı. Çünkü sadece kendi evlatlarımı değil, Türkiye’deki tüm çocukları kendi evladım gibi görüyorum. Onların mutsuzluğu bizim başarısız olduğumuzu gösterir. Ben öyle bir kültürde yetiştim. Mahallenin bütün amcaları bizim babamız gibiydi. 1967’de beni Haydarpaşa’dan trene bindirdiler. Diyarbakır’a okumaya gidiyordum. İki gece üç gün sürecekti yol. Beni trenden birine emanet ettiler ve öylece gönderdiler. Çünkü hepimiz bu ülkenin çocuklarıydık. Aslına bakarsanız tüm bunlar çok da eski değil ama nedense tepetaklak oldu her şey. Temiz tutamadık... Bu yüzden ben de kendimi suçlu hissediyorum. Babam bana derdi ki “Oğlum para biriktir, bir ev al”... Bense ona “Baba bırak şimdi evi! Biz, herkes ev sahibi olabilsin, mutlu olabilsin, barış, merhamet ve adalet hakim olsun diye tiyatro yapıyoruz” derdim. Ama şimdi bakıyorum da ohooooo! Ne merhameti, ne adaleti!

BENDEN KALAN MAAŞ
AİLEME YETMEYECEK
Peki, şimdi babanıza hak veriyor musunuz?
- A.E: Hak veriyorum... Çünkü artık her şey paraya dönük oldu. Yarın, öbür gün bana bir şey olduğunda, SSK’dan alacakları 860 TL emekli maaşım çocuklarıma

Haberin Devamı

yetmeyecek. Çocuklarımıza temiz bir soyadından başka şeyler de bırakmamız gerekiyor artık! Bunların başında da ev geliyor.
Babanızla nasıl bir baba-oğul ilişkiniz vardır?
- A.E: İlkokul birinci sınıftan itibaren yatılı okudum. Bu yüzden ev hasretiyle büyüdüm. Annemi, babamı hep özledim. Babam da evimizin bahçesine, bana olan

Haberin Devamı

özlemi için iki tane kiraz, iki tane de vişne ağacı dikmişti. Ankara’ya ilk geldiğimde 19 yaşındaydım. Ben burada iki saat bile kalmam dedim ama 25 yıl

tiyatro yapmak için Ankara’da kaldım. Senede bir kere, üç-dört saat görürdüm onları; o da turnedeyken. Ne birlikte tatile gidebildik ne başka bir şey

yapabildik. Babamı, kendi kullandığım arabaya bindirip gezdiremedim bile! Bu olay içimde hicran olmuştur hep. Bu yüzden de yolda gördüğüm yaşlı insanları

arabaya alır, gidecekleri yere kadar götürürüm. Ama biliyorum ki babam beni çok severdi, ben de onu çok severdim. İlk defasında Diyarbakır’a babamla

gitmiştim ve iki gece birlikte kalmıştık. Döneceği gün bacağına yapışıp, hüngür hüngür ağlamıştım. O da beni teselli etmişti. O an öyle içime işledi ki,

Haberin Devamı

yıllar sonra idam mahkumunu oynadığım tiyatro oyunumda ağlamam gereken sahnede, babamla ayrıldığımız gün aklıma gelir ve o an ağlamaya başlardım.
BABAM SUBAY OLMAMI
HİÇ İSTEMEMİŞTİ
Babanız meslek seçiminizde etkili oldu mu?
- A.E: Babam subaydı, Cumhuriyet’in en erdemli subaylarından biriydi. Bütün askerleri evladı gibi seven, geceleri üzerlerini örten bir subaydı... Ben de ona

özenirdim ama duygusal bir çocuk olduğumu ve bu işi yapamayacağımı düşündüğü için subay olmamı hiç istemedi. O daha çok vali olmamı isterdi. Tiyatrocu olmama

karşı çıkmadı, sadece “Madem tiyatrocu olacaksın, o zaman en iyi ol” dedi.
Peki, siz çocuklarınıza “tiyatrocu olma” gibi bir şey söylüyor musunuz?
- A.E: Efe liseden sonra hem tiyatroyu kazandı hem de uluslararası ilişkileri... Ben hiç telkinde bulunmadım. Sadece kolay bir yol olmadığını söyledim.
Babanız sizi sahnede ilk izlediğinde ne hissettiniz?
- A.E: Ankara Sanat Tiyatrosu’na üniversitenin ilk yılında kabul edildim ve bana hemen başrol verdiler. Kerim Avşar, Galileo Galilei’yi oynuyordu, ben de onu

Haberin Devamı

mahkum eden Papa’yı... Tiyatro salonumuz da çok küçüktü. Seyirciler fısıldasa, anında duyardık. Ben sahneye çıktıktan sonra babam, yanındaki çocuğa “Bak

evladım, işte bu benim oğlum Reşit Altan Erkekli” diyor. Ben bunları duyuyorum, ustam Kerim Abi de duyuyor! Utançtan yerin dibine girecektim neredeyse, ya

Kerim Abi bana kızarsa diye...
ARTIK EVLATLARIMLA
İLİŞKİM DAHA SIKI
Sizin çocuklarınızla aranız nasıl? Birlikte neler yaparsınız?
- A.E: Can doğduktan hemen sonra tiyatroya gidip matine suare oynadım. Beş günlüktü turneye gittim. Tiyatro biraz hırçın bir sevgidir; 24 saat sevgi ister,

sizi asosyal yapabilir. Ancak şimdi şimdi evlatlarımla daha sıkı ilişki içindeyim. Artık tiyatro yapmıyorum, sadece televizyon dizisi devam ediyor. Bu yüzden

Haberin Devamı

daha rahatım. Çocuklarımla birlikte maça gideriz, eğleniriz, dışarı çıkarız. Onlarla vakit geçirmek çok güzel.
“Yalan Dünya” dizisindeki Orçun gibi bir çocuğunuz olsaydı, ne yapardınız?
- A.E: Eğer öyle bir çocuğum olsaydı, o seviyeye gelmeden önce birtakım müdahalelerde bulunur ve gerekli önlemleri alırdım.
HERKES BANA DEDE
GÖZÜYLE BAKIYOR
Büyük oğlunuz Efe’nin doğumuyla en küçük oğlunuz Ali’nin doğumu size neler hissettirdi? İki heyecan arasında fark var mı?
- A.E: Duygu, sevecenlik açısından pek bir fark yok. Yalnızca 25 yıl önce tiyatro yaparken Türkiye’nin bugün bu şartlarda olacağını hiç düşünmemiştik. Şu

anda matematiksel açıdan çok daha azız! Ali’nin doğumu bu açıdan bakıldığında bize huzur verdi. Bizim gibi olan insanların sayısı bir tane bile olsa arttı.

Bu yüzden ben Ali’ye “Hayatı değiştirecek çocuk” gözüyle bakıyorum! Bunun yanı sıra “Vizontele”deki rolüm nedeniyle herkes beni dede olarak benimsedi. Şimdi

yolda gören herkes bana dede gözüyle bakıyor. Ben ne kadar genç olduğumu bilsem de insanların algısı böyle. Ali’yi gören herkes ilk olarak “Torununuz mu?”

diyor.
Bu sizi rahatsız ediyor mu peki?
- A.E: Hayır, etmiyor. Sadece verdiğim cevap değişti. Artık “Torunun babasıyım” diyorum. İnsanlar bir şaşırıyor, matematiksel hesaplara giriyorlar, daha

sonra Ali’nin babası olduğumu anlıyorlar.
TAM UMUDU KESMİŞKEN HAMİLE KALDIM
Üçüncü çocuğu düşünüyor muydunuz yoksa sürpriz mi oldu?
- A.E: O zamanlar “Yerden Yüksek” dizisinde üç kızı olan bir babayı oynuyordum. Oyuncu arkadaşlarla yemek yerken, “Hiç kızınız olsun istemediniz mi?” diye

sordular. Ben de “Çok istedik ama olmadı işte” dedim. O gün eve geldim, eşim “Galiba hamileyim” dedi.
- Ebru Erkekli: Can bir kardeşi olmasını çok istiyordu. Biz de istedik ama 10 yıl boyunca olmadı. Tam hepimizin umudunu kestiği anda hamile olduğumu

öğrendik. Can da bu habere çok sevindi, hatta ona bir hediye hazırlamıştı, içinde de onu çok beklediğini anlatan bir not vardı.
Ufak tefek kıskançlıklar oluyor mu?
- A.E: 23 yaşındaki oğlum Efe, Ankara’da okuduğu için Ali doğana kadar evin prensi Can’dı, bütün ilgi ondaydı. Buna rağmen çok fazla kıskançlık olmuyor.
Kızınız olsun ister miydiniz peki?
- A.E: İsterdim tabii ama elbette öncelikli olan çocuklarımızın sağlıklı olması. Bir de Ali bir ay erken geldi, 8 Mart’ta annesine hediye olarak doğdu.

ALTAN, BEBEK BAKIMIYLA
İLGİLİ HER ŞEYİ YAPAR
Ali doğduktan sonra hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?
- A.E: Çok mutlu olduk ve heyecanlandık. Ancak Ali doğduktan çok kısa bir süre sonra TBMM’den 4+4+4 yasası çıktı. Sevincimiz kursağımızda kaldı.

Sakıncalarını tüm çocuklar yaşıyorlar ama düzelecek diye umuyorum.
Altan Bey bebek bakımıyla ne kadar ilgili, size yardım ediyor mu?
- E.E: Her şeyi yapıyor.

KUTU
----
MUTLU AİLENİN SIRRI
Mutlu bir aile olmanın sırrı nedir sizce?
- A.E: Sevgi, saygı, dürüstlük ve hoşgörü.
- E.E: Bence de... İlişkinin yıpranmaması için özenli davranmak çok önemli.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!