Güncelleme Tarihi:
İsmail Ulukaya, Safranbolu’nun yerlilerinden, esnaf. “Çocukluğumdan belliymiş esnaf olacağım, ilk topacımı kendim yapmışım” diyor. Çarşıda bir dükkânı var. 54 yıllık ayakkabı ustası. Ama bir uğraşı var ki Ulukaya’nın ona asıl işinden daha fazla zaman ayırıyor. Safranbolu’nun 215 yıllık tarihi saat kulesi ona emanet. Aynı zamanda ortağı da olan Rıfat Conkoğlu, saatin bakımını 1965’te bırakmış Ulukaya’ya. İsmail Usta, tam 47 yıldır bu saatle yatıp kalkıyor. Haftada bir kuruyor, ayda bir bakımını, yılda bir genel bakımını yapıyor. Turizme açıldığından bu yana da, 13 yıldır her gün bir memur mesaisiyle saati bekliyor.
İlkokul mezunu ama ustasının kendisine öğrettikleriyle yetinmemiş, araştırmış. Safranbolu’nun 42 basamaklı saat kulesine haftanın altı günü en az üç-dört kez çıkan 69 yaşındaki İsmail Ulukaya, bir rehber edasıyla, kurulmuş saat gibi, anlatıyor: “Şu an Safranbolu’nun kulesinde benim saatimdesiniz. Buranın dördüncü emanetçisiyim. Sadrazam İzzet Paşa, Safranbolulu olduğu için buraya üç hatıra bırakmış: Biri Demirciler Çarşısı’ndaki İzzet Paşa Camii, 1796’da yapılmış. Biri eskiden çeşmelerimize gelen suyu sağlayan İncekaya Su Kemeri. Ve Paşa’nın İngiltere’den sipariş ettiği 1797 yapımı bu saat.”
Saatin arkasındaki orijinal tarihi ve London yazısını gösteriyor ve İzzet Paşa’nın “Safranbolulular sizlere bir saat hediye edeceğim, hem evinize, hem cebinize” dediğini aktarıyor. “Çünkü o yıllarda müzik yok, vasıta yok. Halkımız nereye giderse gitsin saatin sesi onunla gidiyor. Kulenin etrafı açık, cam yok. İki kilometre öteden bile duyulabiliyor. Çevredeki bu binalar 1980’den sonra yapıldı ve ses iletimini engelledi. Gerçi şimdi her yer saat. Masa saati, duvar saati, kol saati, cep saati. Telefonda bile saat var. O yüzden bunlar unutuldu.”
JANDARMA OLMASAYDI ÇOKTAN KALDIRIRLARDI
İsmail Ulukay, kuleye gelenlere sadece saati değil, Safranbolu’nun tarihini de anlatıyor: “Turistlerle nasıl iletişim kuruyorsunuz” deyince, duvara astığı İngilizce metni gösteriyor: “Bunu okutuyorum. Sonra saatin ayarını, ekipmanlarını gösteriyorum, Tarzanca yani” diyerek gülüyor. 47 yıllık gönüllü daha yeni yeni günlük 25 lira aldığını söylerken yutkunuyor: “İşin parasında değilim, önemli olan bu işin devamlılığı. Ama benden sonrası yok, olmaz da. Çünkü saat bekçiliğine dair kadro yok, maaş yok, ne yapsın vatandaş burada? ”
Emanetçi saat bekçisi bu işi uğruna 13 yıldır tatile bile çıkmıyor. Sadece pazartesileri haftalık iznini yapıyor. Bunun bir sebebi de gelen turistleri geri çevirmemek.
O sırada çan 5’i vuruyor. Ses kesildiğinde bu kez çanı anlatmaya başlıyor İsmail Ulukaya: “Saat başlarında o anki saat kadar, yarım saatlerdeyse bir kere çalıyor. Özel yapım, sarı tunç, pirinç ve altın karışımı. İki yıl önce Karabük’te saat kuleleriyle ilgili bir sempozyum oldu. Hocalardan biri sempozyum bitince yanıma geldi; ‘Ya, İsmail Usta çan için ‘altından’ dedik, şimdi bu saati buradan kaldırmasınlar’ dedi. Ben de yandaki Jandarma birliğini gösterdim. ‘Jandarma olmasaydı çoktan kaldırırlardı’ dedim. Epey gülüştük.”
KOL SAATİNDEN İYİ ÇALIŞIYOR
İsmail Ulukaya bir ara cebinden bir kol saati çıkarıyor. “Bu saat de altın kaplama. 1967’de Batman’dan getirtmiştim. O yıllarda altının gramı 13 lira, bu saat 83 lira. 45 yıldır tıkır tıkır çalışıyor. Bu saate kendim bakamıyorum. Bir şey olursa saatçiye götürüyorum. Ama kulenin
saati benim kol saatinden iyi çalışıyor. Tabii bunda benim bakım düzenimin de payı var. Saatin çarklarını benzinle yıkıyorum, fırçayla temizliyorum,
yağını da verdim mi...”
TÜRKİYE’NİN SAAT MÜZESİ
UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesindeki Safranbolu, Türkiye’nin en eski saat kulesine sahip. Saat kulesinin yanındaki bir dönümlük alansa Türkiye’nin 11 saat kulesine ev
sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Karabük
Valiliği ve Karabük Üniversitesi’nin
önderliğinde yapılan müzede Balıkesir, Erzurum, Niğde, Adana, Samsun, Dolmabahçe, Şanlıurfa, Antalya, İzmir, İzmit ve Göynük saat kulelerinin minyatürleri bulunuyor.