Yetişkinler için yaratılmış, sofistike bir çizgi kahraman olsa da, oyuncaklarını çocuklar kapış kapış alıyor. Hakkında yazılmış onlarca kitap, maceralarını anlatan sayısız albüm var. Sessiz, esprili ve "cool" panter, çevresini o kadar etkilemiş ki, Pembe Panter’in Kokteyl ve Aperatifleri diye bir yemek kitabı bile yayınlanmış. Sinemalarda gösterime giren son filmiyle şimdi tekrar karşımızda.
1963 yılının bir pazar günü, akşamüzeri saatlerinde doğar. Her yeri kendine has pembe renge boyamaya meraklı bu sessiz ama esprili, havalı çizgi kahramanın yaratılması emrini, yönetmen Blake Edwards vermiştir.
İsim babası, kendisiyle aynı adı taşıyan, paha biçilemez bir elmastır. Ona hayat veren ise DePatie-Freleng animasyon şirketinde çalışan Hawley Pratt olur.
1960’lı yılların başarılı yönetmeni Blake Edwards; çekici ve zengin bir hırsız hakkında komedi unsurlarının ağır bastığı bir film yapmak niyetindedir. Pahalı taşlara meraklı hırsızın hedefi, bir prensese ait Pembe Panter adlı elmas olacaktır. Filmin çekimleri sürerken Edwards, izleyicinin dikkatini çekecek, sembol olacak çizgi bir karakter olmalı diye düşünür. Animasyon ustası David DePatie ile Friz Freleng’in kapısını çalar. Onlara bir hafta süre verir ve filmin açılış jeneriğinde rol alacak, pembe bir panter yaratmalarını ister.
Bir hafta sonra, işte o pazar günü Edwards’ın kapısını çalan ikilinin elinde, 150 tane çizim vardır. Edwards, hepsini masanın üzerine serer, tek tek inceler. Sonunda Hawley Pratt’ın eskizinde karar kılar. O an, Pembe Panter’in 43 yıllık sinema ve televizyon macerasının başlangıcı olur.
Seyirci Pembe Panter’in karizmatik çizgileriyle ilk defa 1964’ün Mart’ında tanışır. Kendi adını taşıyan komedi filminin açılış jeneriğinde. Fonda Henry Mancini’nin, dönemin havasına uygun caz müziği çalmaktadır. Kocaman, uçuk pembe bir elmasın tam kalbinde ortaya çıkar ve havalı bir şekilde ağızlıklı sigarasını tüttürür.
Sadece açılış sahnesinde birkaç dakika göründüğü ilk film büyük başarı kazanınca, Pembe Panter’in kendi yolunda ilerlemesine izin verir Black Edwards. Öyle ki, bazıları panterin kısacık performansının, filmin kendisinden bile iyi olduğunu düşünmektedir.
KOCA BURUNLU ADAM İLE GELEN OSCAR
Aynı yıl, tamamen kendisine ait çizgi film Pink Phink’i çevirir. Yönetmeni Friz Freleng’dir. Yedi dakika süren animasyonda, ilk rol arkadaşı da Bay Koca Burunlu Adam (Big Nose Man)’dır. Filmde, Koca Burunlu Adam, satışa çıkardığı evini maviye boyamaya çalışmaktadır. Elinde bir kutu boya ile Pembe Panter ortaya çıkar ve evin içindeki antika eşyalar dahil her şeyi pembeye boyamaya başlar. Koca Burunlu Adam, kendisini etkisiz hale getirmek için tüm pembe boyaları toprağa gömer. Bu sefer evin çevresindeki tüm çimen, bitki ve ağaçlar pembeye keser. Pembe Panter bu durumdan o kadar memnun kalır ki, evi satın almaya karar verir. Koca Burunlu Adam’ı da evle uyumlu olsun diye pembeye boyar. Film de orada biter.
Bu unutulmaz performansıyla Pembe Panter, animasyon dalında o yıl Oscar kazanır. Böylece Oscar tarihinde ilk kez bir animasyon stüdyosu (DePatie-Freleng Enterprises), piyasaya sürdüğü ilk çizgi filmle ödül almış olur.
Tüm Oscarlı oyuncular gibi Pembe Panter’in de önü açılır. United Artists ile 156 kısa çizgi film üzerinden anlaşma yapar. Yaklaşık yedi dakika süren filmlerin konusu hemen hemen aynıdır: Her yeri kendine has pembe renge boyamaya çalışan panter ile Koca Burunlu Adam’ın maceraları. Kendi filmlerini çeken Pembe Panter, kendisine şöhretin kapılarını açan Blake Edwards’ın Pembe Panter filmlerinde de rol almaya devam eder.
Aileden sinemacı Blake Edwards’ın kariyeri, 1960’lı yılların başında yükselişe geçmiştir. Son derece popüler televizyon dizilerinin yaratıcısıdır. Audrey Hepburn’ün başrolünde oynadığı "Tiffany’de Kahvaltı"yla (1961) büyük başarı kazanmıştır.
Days of Wine and Roses (1962) filmini tamamlayıp en iyi yönetmen dalında Altın Küre Ödülleri’ne aday gösterilince kafasında olan zengin hırsızın hikayesine gelmiştir sıra.
MÜFETTİŞ CLOUSEAU BAŞTA YARDIMCI ROLDÜ
Başrol kesinlikle David Niven’a aittir. Zarif, çapkın ve zengin hırsız Sir Charles Lytton rolü sanki onun için yazılmıştır. Yardımcı karakter Müfettiş Jacques Clouseau için de Peter Ustinov ile anlaşılır.
Ekip, çekimlerin yapılacağı Roma’ya doğru yola çıkar. Yönetmen Edwards, Roma’da mekan seçimi yaparken kötü
haber gelir; Ustinov filmde oynamaktan vazgeçmiştir. Hemen yeni bir Clouseau aramaya başlanır. Sonunda Ustinov’a kıyasla pek de şöhretli olmayan Peter Sellers bulunur. Roma’da bir an evvel filme başlamak isteyen Edwards, biraz da çaresizlikten Clouseau rolünü 90 bin pound’a anlaştığı Sellers’a verir.
Savsak, beceriksiz ama kendine güvenli, olayları tamamen tesadüf eseri çözen ve Burberry marka trençkotunu üzerinden çıkarmayan polis müfettişini, Sellers yoktan var eder. Sellers’a ilham veren ise bir kibrit kutusudur. Kutunun üzerinde, 1875’te Manş Denizi’ni yüzerek geçen ilk insan Kaptan Matthew Webb’in resmi vardır. Kaptanın görkemli bıyığı ve gururlu duruşu hemen Clouseau’ya adapte edilir. Trençkot, Humphrey Bogart havası katmak içindir. Sellers, bu arada rol için zayıflamak uğruna bir yıl boyunca
diyet hapları kullanır.
İLKİ PATLIYOR VE FİLM RAFTAN İNİYOR
Pembe Panter, 1964’te sadece ABD’de 10 milyon 878 bin 107 dolar hasılat elde eder. Filmi yarı yolda bıraktığı için Peter Ustinov’a tazminat davası açmayı düşünen yapımcılar bundan bile vazgeçerler. İzleyici, Müfettiş Clouseau için çıldırmaktadır. Başarıdaki en büyük rollerden biri de şüphesiz Mancini’nin müziklerine aittir.
Yapımcılar, üç ay sonra ikinci filmi (A Shot in the Dark) piyasaya sürer. Oysa bu film ilkinden daha önce tamamlanmış, başarılı bulunmadığından rafa kaldırılmıştır. Bu arada ikincide, birinci Pembe Panter’de olmayan birkaç önemli detay da vardır. Peter Sellers birkaç günlüğüne Paris’e gitmiş, dönerken yanında Clouseau’nun ünlü Fransız aksanını getirmiştir. Ayrıca Clouseau’nun sakarlıkları yüzünden sonu tımarhaneye varan bir dizi bunalıma sürüklenen Başmüfettiş Dreyfus ile de seyirci ikinci Pembe Panter’de tanışır. Clouseau’ya gülmekten kırılan izleyici, Herbert Lom’un canlandırdığı Dreyfus için ise acıma duyacaktır.
Tabii bir de Burt Kwouk’un canlandırdığı Kato var. Müfettişin sadık uşağı, dövüş sanatları ustası. Görevleri arasında evi çekip çevirmenin yanısıra, beklenmedik anlarda müfettişe saldırmak da var.
A Shot in the Dark, serinin Pembe Panter adını kullanmayan ve başlangıç jeneriğinde çizgi Pembe Panter’in görünmediği tek filmi olur. Sadece ABD’de 12 milyon 368 bin 234 dolar hasılat elde eder.
Aynı yıl Peter Sellers, 38 yaşında ilk kalp krizini geçirir. Pembe Panter’in devamını getirmeyi asla istemez. Ama seyirci adeta yalvarmaktadır. Yine de 11 yıl ara verilir.
Sellers, 1970’li yılların başında finansal olarak çökmüş durumdadır. Para kazanmak için televizyon reklamlarında oynamaya başlar. O sıralarda Blake Edwards da kariyerinde düşüş yaşamaktadır. İkili Pembe Panter’i geri getirmeye karar verir.
Bu hayatlarında aldıkları en yerinde kararlardan biri olur. Ortada görünmediği yıllar boyunca Pembe Panter adeta bir efsane halini almıştır.
The Return of Pink Panther (Pembe Panter’in Dönüşü), 16 Mayıs 1975’te gösterime girer. Pembe Panter Elması yine çalınmıştır ve olayı soruşturma görevi yine müfettişimize verilmiştir. Film, sadece ABD’de 41 milyon 833 bin 347 dolar hasılat elde eder.
SELLERS ÖLÜNCE MAHKEMELERE DÜŞTÜ
Ertesi yıl The Pink Panther Strikes Again, 1978’de Revenge of the Pink Panther (Pembe Panter’in İntikamı) çekilir. Pembe Panter’in İntikamı, Sellers’in çektiği son film olur, 1980’de geçirdiği kalp krizinde hayatını kaybeder.
Peter Sellers ile Pembe Panter’in de öldüğü düşünülürken, seyirci devamını talep eder. Blake Edwards, serinin tüm filmlerini kırpıp yapıştırarak Pembe Panter’in İzinde’yi yaratır. Böylece izleyici bir kolaj havasındaki film ile Sellers’a veda etme şansını yakalar.
Çekimler, bir sonraki film Curse of the Pink Panther (Pembe Panter’in Laneti - 1983) ile birarada yürütülür. Sağlığı hayli bozulmuş olan David Niven her iki filmde de rol alır. Bu arada Peter Sellers’in üçüncü karısı Lynne Frederick, kocasının anısını kirlettikleri gerekçesiyle yapımcılara dava açar ve 1 milyon 475 bin dolar kazanır. Pembe Panter, ilk defa bir mahkeme kararına konu olmuştur.
Tam 10 yıl sonra, İtalyan komedyen Roberto Benigni, Sellers’ın mirasını devralmaya karar verir. Müfettiş Clouseau’nun oğlu Jacques Gambrelli olarak ortaya çıkar. Ancak tek elde edebildiği, sinemanın en kötülerine verilen Razzie Ödülü olur. Filmin gişedeki durumu da pek parlak değildir.
Şimdi karşımızda Steve Martin suretine bürünmüş bir Jacques Clouseau var. Kevin Spacey, Mike Myers gibi isimler düşünüldükten sonra rol ona verildi. Pek çok fanatik izleyici bu seçimden hiç memnun görünmüyor.
2006 model Pembe Panter’de Müfettiş Clouseau, 1963 yapımı ilk filmde olduğu gibi yine paha biçilemeyen kayıp bir elmasın peşine düşüyor. Bu son Pembe Panter’i beğenen de var, beğenmeyen de. Mesele, Peter Sellers’ın yerini dolduracak insan üzerinde kimsenin hemfikir olamaması. Çünkü bazıları yerinin asla doldurulamayacağına inanıyor.
Banu TUNA: PEMBE PANTER SEKTÖRÜPembe Panter’e sadece bir sinema serisi olarak bakmak haksızlık olur. Fanatiklerinin hiç azalmayan ilgisi onu bir sektör haline getirdi. Oyuncakları, üzerinde resminin bulunduğu ürünler, dünyanın dört bir tarafında hálá çok satıyor. Film hakkında yazılmış onlarca kitap var. DVD’leri kapış kapış gidiyor. Londra’da 18. yüzyıldan bu yana lüks erkek giyim ürünleri satan Thomas Pink adlı marka, yeni filmin şerefine Pembe Panter etiketi taşıyan kravat ve gömlekler çıkardı. Bizde de SilverD adlı aksesuvar markasının kolye ve iğnelerini bulmak mümkün. Yurtdışında Pembe Panter adıyla yayınlanmış, kokteyl ve aperatif tarifleri içeren bir yemek kitabı bile var.