Güncelleme Tarihi:
- Kariyerinizde bugüne kadar pek çok şarkıyı yeniden yorumladınız. Favoriniz hangisi?
- Hepsi favorim. Tekrar yorumlamak için bir şarkıyı seçmemin tek nedeni yaratıcılığımı zamanında etkilemiş olması ve hayatımda çok özel bir yeri olmasıdır.
- Sevdiğiniz farklı müzik tarzları var mı?
- Tek bir tarzı sevdiğimi söyleyemem. Pek çok farklı türde müziği dinlemeyi seviyorum. Çok fazla caz dinliyorum. Bunun yanında Fransız şansonlarından Kore halk şarkılarına ve çeşitli dünya müziğine kadar her şeyi dinliyorum.
- Same Girl albümünüzde yorumladığınız parçaları nasıl seçtiniz?
- Albümde, dinleyicilerimi şaşırtacak sevdiğim farklı şarkıları seçtim. Daha da çok var aslında, fakat yeni müzikal fikirleri geliştirebilmem için değişik işler denemeliyim. Aynı repertuvara sıkışık kalmak istemediğim için listeyi farklı türlerden oluşturdum. Ayrıca yaşadığım hayatın farklı anlarını göstermek istedim: sakin, üzgün, mutlu ve çılgın...
- Caz vokal tekniğiniz yer yer şarkı sözü yazarı ve besteci (Singer&Songwriter) türüne yakın duruyor. Şarkı söylemek konusunda nasıl bir eğitimden geçtiniz? Kendi imzanızı ortaya nasıl koydunuz?
- İlk sahne deneyimim Kore Senfoni Orkestrası’nın pek çok sanatçıdan oluşan bir konserindeydi. Çok heyecan vericiydi ama sonradan bir arkadaşımın da beni yönlendirmesiyle cazla tanıştım. Fransa, Paris’e taşınıp şanson ve caz eğitimi almak mantıklı geldi. Eğitimime orada devam ettim. Sanırım imzam, kendim olmaya karar verip başkalarını taklit etmeme kararımdan sonra oluşmaya başladı.
- İstanbul’da konserinizde size eşlik eden Ulf Wakenius’la olan müzikal birlikteliğiniz sizi nasıl etkiledi?
- Onunla çalışmak tam anlamıyla ‘çok zevkli’. Ondan hem sahnede hem de sahne dışında çok şey öğrendim. Hatta sadece ben değil, ikimizin müzikal birlikteliği bence onu da etkiledi. Düetlerimizde hem kendi tarzımızı koruyup hem de başka yollara sapabiliyoruz. Sahnede gerçekleştirdiğimiz müzik eksenindeki sohbetlerimizin de gittikçe olgunlaştığına inanıyorum.
METALLICA HAYRANLARININ FİKRİNİ MERAK EDİYORUM
- Albümünüzde Metallica’nın Enter Sandman şarkısını dinleyen dinleyicilerinizin tepkisi ne oldu?
- Böyle ikon olmuş bir metal şarkısını söylemem dinleyicilerime büyük bir sürpriz oldu. Beni hep yeni türler ve şarkıları keşfetmem için desteklediler. Bundan sonra da böyle değişik türlerdeki şarkıları yorumlamaya devam edeceğim. Esas Metallica hayranlarının yorumumla alakalı ne düşündüğünü merak ediyorum.
- Tom Waits hayranı oluğunuzu biliyoruz. Sizin için Waits ne ifade ediyor? Kendisiyle tanışma fırsatınız oldu mu?
- Jim Jarmusch’un Down By Law filminin müziklerinden de olan ‘Jockey Full of Bourbon’ favori Waits şarkımdır. Onun çok büyük bir hayranı olduğum için beğenmediğim bir işi yok sanırım. Bence Waits, çok nev-i şahsına münhasir bir kişilik ve sözleri besteleri bana hep yeni şarkılar yazmam için ilham kaynağı olmuştur. Fakat maalesef onunla tanışma fırsatım olmadı, olsa büyük onur duyarım.
- Waits’in Telephone Call From Istanbul (İstanbul’dan gelen telefon) adlı bir şarkısı var. İstanbul hakkındaki hisleriniz ve buradan beklentiniz nelerdir?
- İstanbul’da ilk kez sahne alacağım için çok heyecanlıyım. Hep hayal etmiştim şehrinizi. Hem müzikal hem kültürel anlamda... Bir de Türkiye ve Güney Kore’nin ilişkilerinin ortak geçmişleri nedeniyle çok iyi olduğunu biliyorum. Hatta genellikle iki ülke arasında kan kardeşliği mevzu bahistir. Bu muhteşem bağın bir parçası olup İstanbul’da konser vermek benim için bir onur.
KARİYERİMİN BAŞINDAYIM
- Bu aralar neler dinliyorsunuz? 2011’de en çok neleri dinlediniz?
- Maalesef tek bir isim vermem mümkün değil. İmrendiğim çok müzisyen var. Ama şu sıralar en çok Nguyen, Iva Bittova ve Camille’i dinliyorum.
- Hangi şarkıcıyı dinlemekten utansanız da kendinize engel olamıyorsunuz?
- Yma Sumac, çünkü çok yüksek perdelerde söyleyebiliyor, neredeyse 5 oktavın üstünde bir sesi var. Onu ne zaman dinleyip o akrobatik vokal tekniğini duysam onunla birlikte söylemekten kendimi alamıyorum. Ona ayak uydurmamsa imkansız. Eşlik etmeye çalışırken ses tellerime dikkat etmeliyim sanırım.
- Babanız orkestra şefi, annenizse müzikal oyuncusu. Ailenizin sizdeki etkisi nasıldı? Kariyerinizi müzik üzerine kurmaya ne zaman karar verdiniz?
- Böyle, müzikle çepeçevre olmak çok heyecan verici. Başlangıcından bugüne her şey için minnettarım. Ailem, desteği ve yol göstericiliğiyle benim hep iljam kaynağım oldu. Onlar olmasaydı şu an bulunduğum konumdan çok uzak olurdum. Kariyerimi müzikte yapmaya karar verişimse Kore’de Linie 1 isimli Alman rock müzikalinde oynamam yön verdi.
- Avrupa ve Fransa’nın kariyerinize katkısı ne oldu? Avrupa’ya gelmenizden sonra ne değişti?
- Şu anki kariyerimin başlangıcı olduğunu düşünüyorum. Gözlerim ve kulaklarım Avrupa’yı gördükten sonra daha da açıldı. Özellikle Paris bir müzisyen için cennet gibi bir yer. Fransızlar da sanıldığı gibi farklı kültüre sahip olanlara karşı öyle gönülsüz değil. Fransa bana çok fazla fırsat tanıdı. Pek çok farklı müzikle orada karşılaştım ve hayatımın en büyük tutkusuyla Paris’te tanıştım. Ayrıca Fransız hükümeti de beni ‘Sanat ve Edebiyat Şövalyeliği’yle (Chevalier des arts et des lettres) onurlandırınca rüyalarım gerçek oldu.
Youn Sun Nah ve Ulf Wakenius ikilisini bu akşam 21.30’da Borusan Müzikevi’nde dinleyebilirsiniz. Biletix.com’dan satın alınabilen biletler 21-28.5 lira arasında değişiyor.