Güncelleme Tarihi:
‘Obsesyonlar’ yaşamı bölen hoşa gitmeyen düşünceler, ‘Kompulsiyonlar’ ise bazı hareket ve davranışları sürdürme konusunda karşı koyulmaz dürtülerdir. Obsesif düşünceler kompülsif hareketlerle bağlantılıdır. Örneğin mikrop kapmaktan korkan bir kişinin sürekli el yıkamak zorunda hissetmesi gibi.
Yapılan araştırmalara göre her 50 kişiden birinde bu tip bir takıntıya rastlanıyor. En sık rastlanılan takıntılar ise mikrop kapma korkusu, düzen ve simetri, hastalıklı kuşku hissi, vücudun bazı fo
Günlük koşuşturmamız sırasında kimi zaman 24 saatin yetmediğinden yakındığımız bir anda, masasını ve çevresindekileri düzeltmeyi, simetriyi takıntı haline getiren, sürekli kapıları pencereleri kontrol etmeye kendisini zorunlu hisseden bir kişinin günde ortalama bir saatten daha fazla bir süreyi bu tip takıntılara harcadığını düşünebiliriz. Bu hastalığın gerçekten ciddi bir zaman kaybına yol açtığını ve bunun da iş gücünü ve performansı etkilediğini görebiliriz. Bazı hastalarda durumun daha da abartılı olduğu gözlenmektedir. Örneğin bütün gece evin kapı ve pencerelerini kontrol etmekle geçiren bir kişinin uyku problemleri ve sosyal ilişkilerinde bozukluklar ortaya çıkabilmektedir.
Temizlik konusunda titizlik sınırını aşıp bu durumu takıntı haline getirmiş ve çevresindeki ortak yaşam alanı içindeki insanları da kendi kurallarına uymaya zorlayan kişilerin zaman içinde ilişkilerinde bozulma ve artık abartılmış temizlik davranışlarının kendi sağlığına zarar vermesi kaçınılmazdır.
Aslında bu davranışların özünde insanların akıllarındaki rahatsız edici düşüncelerden kurtulmak, rahatlamak için tekrarlanan davranışlarda bulunmaları yatmaktadır. Rahatlama fiziksel değil psikolojik olmaktadır. Obsesif-kompulsif bozuklukların çoğunlukla kişinin yetiştirilme şeklinden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Sürekli eleştiri altında, sosyal ve çevre baskısıyla büyümüş çocuklar, öncelikle ebeveynlerine ve daha sonrasında tüm çevrelerine kendilerinin mükemmel olduğunu ispatlama gereksinimi duymaktadırlar. Takıntı bozukluklarının t
Obsesif-kompulsif bozukluklar kişinin günlük yaşantısını ve toplumsal ilişkilerini olumsuz yönde etkilememekte ancak önemli oranda zaman kaybına yol açmaktadır. Kişiye sıkıntı verip, yaşamla, kendisiyle ve çevresiyle ilişkisini zorlamaktadır.
Başka bir yönden bakıldığında aslında obsesif kişilik bozukluğu olan kişiler mükemmelliyetçi kişilikleri nedeniyle işlerini iyi ve kusursuz yapmaya çalışan, iş yaşamlarında başarılı olabilecek karakterlerdir. Genellikle meli, malı şeklinde düşünürler ve kuralcıdırlar.
Peki ne zaman bunun bir hastalık olduğunu kabul edip tedavi için bir psikiyatriste başvurmalıyız? Mikrop kapma korkusu, kontrol etme takıntısı, düzeltme ve simetri takıntısı, yakınlarıma bir şey olacak korkusu, dini değerlere küfretme korkusu, cinsel olarak yasak bir şeyi yapma korkusu gibi düşünceler aşırı kaygı yaratmaya başlamış ve yaşam kalitemizi etkiler hal almış ise o zaman obsesif-kompülsif bozukluktan söz edebiliriz.
Günlük yaşamımızda bize masum görünen yoldaki arabaları sayma, plakaları sayma, çizgilere basmadan yürüme gibi takıntılar ileride daha ciddi başka bir takıntının habercisi olabilir.
Takıntılarınızın farkında iseniz ve bunlardan kurtulmanız gerektiğini düşünüyorsanız daha çok zamanınızı çarçur etmeden çözüm için adım atmalısınız.
Dr.Göksel'in yenibir.com'da yayınlanan diğer yazıları: Kadınların korkulu rüyası: Menepoz! Burun kanaması hayat kurtarıyor Gürültü sağlığımızı tehdit ediyor
Baş ağrsı ve sinüzit
Ses kısıklığını önemseyin!
Her 10 kadından birinin kabusu: Meme kanseri!
Burundan estetik ameliyat olmadan önce...
Horlama Seksi Öldürüyor
Çocuklarda Alerji ve Sinüzit
Lazer ile Gözlüğe Elveda!
Ciddi bir hastalık: Şişmanlık (Obezite)
Denge Bozukluğu: Baş Dönmesi (Vertigo)
Gırtlak Kanseri ve Sigara Bağımlılığı
Yaz geliyor, güneş lekelerine dikkat!
Stres kaynaklı diş hastalığı: Bruksizm
Bilgisayara bağlı göz yorgunluğu
Klimadaki tehlike: Lejioner hastalığı
Şanssız bir yağ aldırma öyküsü üzerine