Güncelleme Tarihi:
Sovyetler Birliği’ne ilk defa 1960’ta, büyük Rus piyanisti Emil Gilels’in davetiyle gidip 16 konser vermiştim. Moskova’nın Çaykovski Salonu’ndaki resitalimden sonra kulise gelen genç bir dinleyici “Bahçeye ne zaman geleceksiniz” diye sormuştu. Çok saşırmış, “Hava çok soğuk” demiştim. Kasımdı, Moskova’da kar yağıyordu. Aldığım cevap beni daha da şaşırtmıştı: “Bahçe sıcaktır!” Bu konuşma, ileride “Bahçe”nin Azerbaycan’ın Bakü şehri olduğunu keşfedene kadar aklımda bir soru işareti olarak kalmıştı.
1961’de, SSCB’deki ikinci turnemde Bakü de konser vereceğim şehirler arasındaydı. Bir resital, bir orkestralı konserim olacaktı. Orkestralı konseri Maestro Niyazi (Tagizade) idare edecekti. SSCB’de daha önce gittiğim şehirlerde hep methini duymustum. Azeri kültürünün müzikteki en önemli temsilcilerindendi. Çok canlı, neşeli ama aynı zamanda son derece kararlı bir insandı. O sıralarda Rahmaninov’un “Paganini’nin Bir Teması Üzerine Rapsodi”sini yeni çalışmıştım. Bunu duyan Tagizade, “O halde konserde çalmalısın” dedi. “Aman efendim eseri yeni çalıştım, kendimi hazır hissetmiyorum” dememe rağmen Niyazi Bey “Kuzucuğum bu eseri birlikte çalacağız” diyerek diretti. Ben tekrar, “Rapsodiyi hiç orkestra eşliğinde çalmadım. Nasıl olacak” dediğimde şunları söyledi: “Sen de inatçısın, ben de. Ama ben senden de inatçıyım. Rapsodiyi programa koyduruyorum.” Sonra beraber bu yapıtı birkaç kez orkestrasız çalıştık. Bana icra hakkında çok değerli ipuçları verdi. Konser hiç aksamadan, güzel geçti. Sonradan en çok çaldığım Rahmaninov eserleri arasına girdi. Onu her çalışımda Niyazi Bey’i sevgi ve saygı ile anıyorum.
DUVARLARDAKİ TANIDIK YÜZLER
Hazar Denizi kıyısındaki Bakü çok güzel bir şehir. Her gidişimde fevkalade misafirperver, hoş insanlarla tanışmıştım. Niyazi Bey’in evinde çok sevdiği eşi Hacer Hanım’ın elinden çıkan leziz yemekleri yemiştim. Bu sefer Gebele Festivali’nde verdiğim konserler sonrası Bakü’ye uğradığımda Niyazi Bey’in müzeye dönüştürülen evini gezerken eski günleri hatırladım. Niyazi Bey ve eşi Bülbül sokak 21 numaradaki binanın dördüncü katında çok mütevazı üç küçük odadan ibaret bir dairede kalıyordu. Misafir/çalışma, yemek ve yatak odalarından oluşan daire ziyaretlerimden sonra bitişik daireyle birleştirilmiş, ev daha genişlemiş. Büyük bir salon ilave olmuş. Şimdi orada tam kuyruklu bir piyano var ve zaman zaman küçük konserler oluyormuş. Duvarlar Niyazi Bey’in verdiği konserlerin afişleri, birlikte çalıştığı veya tanıdığı önemli kimselerle çekilmiş resimlerle dolu. Türkiye’den benimle olan resimleri dışında, birlikte Bakü’de konser verdiği Ayla Erduran, Ayşegül Sarıca ve Yüksel Koptagel’in fotoğrafları var. Ayrıca, Mükerrem Berk (flüt sanatçısı, eski CSO mudürü), Adnan Saygun, Nâzım Hikmet ve Hayati Asılyazıcı ile çekilmiş fotoğrafları gördüm. Bir de Türkiye’de idare ettiği Adnan Saygun’un Yunus Emre Oratoryosu’nun büyük boy afişi vardı duvarda. Müzeyi gezdikten sonra salondaki piyanoda, orada bulunanlara Chopin’in bir eserini çaldım (Etüd Op.25 no.7). Sonra bizi gezdiren müze müdürü Bay Bayramov Rıza Refikoğlu, Bayan Dr. Alla Bayramova ve diğer yetkililerle bir akşamüstü çayı içtik, hazırladıkları lezzetli börekleri de tattıktan sonra vedalaşıp ayrıldık. Giderken arkamızdan bir sürahi su döktüler. Bu âdet onlarda da varmış. Ne de olsa, dedikleri gibi, ‘Bir Millet, İki Memleket’iz. Şimdi bizde olan Niyazi ile ilgili belge ve fotoğrafları müzenin arşivine konulmak üzere onlara ileteceğim. İleride bir konser vesilesiyle tekrar Bakü’ye gitmek kısmet olursa bunları da duvarda yerini almış olarak görmeyi ümit ediyorum.
(Adres: 21, Bülbül Sokak, ap.24. Tel: (994 12) 493 18 36)