Sylvia Kristel’i tarihçilere bırakalım

Güncelleme Tarihi:

Sylvia Kristel’i tarihçilere bırakalım
Oluşturulma Tarihi: Ekim 27, 2012 00:00

Soft pornonun Emmanuelle’i Sylvia Kristel’in ölümü bize Türkiye’de aynı dönem erotik filmlerde rol alan kadınları hatırlattı. Arzu Okay’ı uzun yıllardır yaşadığı Paris’te bulduk. Ölümünü bizden öğrendiği Kristel’i değerlendirmeyi sinema tarihçilerine bırakan Okay ile dünü ve bugünü konuştuk.

Haberin Devamı

BUGÜN BB’Yİ GÖREN ÖNÜNÜ İLİKLİYOR

Bu işi bırakalı 30 yıl olmuş. Sylvia Kristel’i sinema tarihçilerine bırakalım, onlar nereye istiyorlarsa oraya koysun. Ama bana politikayla ilgili şeyler sorun, daha fazla fikrim var. Ben hâlâ para kazanmaya, geçinmeye çalışıyorum. Bu arada hayatımın nasıl geçtiğinin bile farkına varmadan yaşıyorum. Niye Kristel Emmanuelle’de oynadı veya ben niye bilmem ne filminde oynadım? Bunların özdeşleşmesi imkansız. Başka bir kültürden, başka bir yerden geldim, o başka bir yerden. Bugün Brigitte Bardot bir yere girdi mi herkes önünü ilikliyor, ‘Aman Allah’ım’ diyor. Türkiye’ye geldiğimde ben aynı ilişkileri kurabiliyor muyum? Türkiye’deki şartlarla buralardaki şartlar aynı değil.

Sylvia Kristel ölünce “Bizim seks ikonumuz Arzu Okay’dı, Zerrin Egeliler’di, Figen Han’dı” diye anıldınız. Böyle anılmak nasıl bir duygu?
- Hayatımda seksi olduğumu düşünmedim. Hiç de seksi bir kişi olmadım. Sadece oynadığım filmlerde bazı görsel yönler, erotik yönler öne çıkmıştır, o kadar. Eli ayağı düzgün bir kızdım o zaman. Benim kadar güzel binlerce kız vardı. Ben cesaret ettim, oynadım. Ayrıca sadece o fimlerde oynamadım ki, 107 film yapmışım. 24’ü erotik ağırlıklı. Geri kalan 83 filmi ne yapacağız, çöpe mi atacağız?
Bugünün yetişkin kuşağının cinselliği öğrenmesinde etkili olduğunuzu, buna yardımcı olduğunuzu düşünüyor musunuz?
- Bu konuyla ilgili hiçbir şey düşünmüyorum. Bir dönemde bir şeyler yaşandı, yapıldı, bitti gitti.
Ama o kuşak böyle olduğunu söylüyor.
- Öyle söylüyorlarsa, onlar daha iyi biliyordur.
Bunun sizdeki karşılığını öğrenmek isterim.
- Bende bir karşılığı yok. Şimdi bir yerde devrim yapıyorsunuz. Adamlar 70 yıl sonra sizin devriminizi bile saymıyor, neyi anlatayım. Beni nereye oturttuklarını bilemem. Bir yığın sinema yazarı var. Beni nereye oturtmak istiyorlarsa oraya oturtsunlar.

Haberin Devamı

KENDİMİ ÇOK BEĞENİYORUM

Siz kendinizi nereye oturtuyorsunuz bugün?
- Kendimi çok beğeniyorum. Böyle saçma sapan şeylerin içinden çıkıp alıp başımı gidip, “oh canım nasıl istiyorsa yaşıyorum” diyebilecek kadar güçlü olduğum için çok beğeniyorum kendimi. Yarın da başka yere gidebilirim, her şeyi yapabilirim yani. Gözü karalığımı beğeniyorum herhalde.
Herkes geçmişine bir sünger çekmiş gibi. Sizin dışınızda o dönemi çok konuşan da yok...
- Kötü birşey yapmadım ki! Saklanacak yanlış bir şey yapmadım. Öyle gerekiyordu, öyle oldu. Bana niye şunu sormuyorsunuz? Niye saçma sapan kovboy filmlerinde oynadınız, niye ‘Arzu’yla Kamber’de oynadınız, var mı bu kadar uyduruk bir şey? Niye 107 filmden 24’ü sorun ediliyor? Ben ne düşündüm mesela, hayatla ilgili, seksle ilgili, politik duruşum nedir?
Ne düşünüyorsunuz hakikaten hayatla, seksle ilgili?
- Yahu; Türkiye’ye geldiğimde gel konuşalım. Fotoğraftan karakter tahlili gibi ne o öyle? Annem çok güzel bir kadındı, inanılmazdı. Fotoğrafını göndermiş bir gazeteye. Altına yazmışlar: “Masum bir güzellik, huyu iyidir, şuyu iyidir.” Yüzü güzel olan insanın huyu iyi olacak diye bir garanti mi var?
Neredesiniz şu an? Ne zaman geleceksiniz Türkiye’ye?
- Herhalde aralık sonu gelirim. Şimdi Paris’teyim. Apo (Abdurrahman Keskiner-yapımcı) ile muhabbet ediyoruz. Hâlâ deri ticareti yapıyorum. Havalar çok güzel gidiyor. Deriler satılmıyor. Bu sene batacağım inşallah, sonra nereye dönerim bilmiyorum (gülüyor).
Türkiye’ye kesin dönüş var mı?
- Yok yok düşünmüyorum. Burası olur, Türkiye olur, bir ülke daha olabilir; üç yerde dolaşa dolaşa yaşayabilirim.
Güney Afrika’da yazıp çizmekten bahsediyordunuz bir röportajınızda...
- Evet, yazı yazmayı çok seviyorum. Bir emekli olayım hayırlısıyla, bir-iki yıl sonra. Ondan sonra yazı yazacağım.

Haberin Devamı

BAKAN OLSAM HÜKÜMET DÜŞER Mİ

Politikaya girmeyi düşünüyor musunuz?
- Yok düşünmüyorum. Geçen gün Apo’nun getirdiği bir gazetede gördüm, Arjantin’de galiba eski bir seks yıldızı kültür bakanı olmuş. Beni yapsalar acaba hükümet düşer mi? (gülüyor)
Hangi partinin bakanı olacağınıza bağlı...
- Ben bağımsız takılacağım. (gülüyor)
Hiç pişmanlık duydunuz mu?
- Yok canım niye pişman olayım.
Bu işi geçinmek için yaptığınızı söylemiştiniz, onun için soruyorum.
- Halim vaktim yerinde olsa niye yapayım, sebep parasızlık. İnsanca yaşayamadığın zaman yapmak zorunda kalıyorsun. Dericiliğe başladığımda sokakta Polonyalıları, “Allah aşkına bizden mal alın” diye yalvar yakar dükkana götürüyordum. Bu da onur kırıcı bir şey. Ne yapalım, ekmek parası diye bir şey var.

Haberin Devamı

YERLİ EMMANUELLE’LER

* ZERRİN EGELİLER: Fotoroman oyuncusuydu. Sinemacıların dikkatini çekince de kamera karşısına geçti. Halit Refiğ’in ‘Yaşam Kavgası’ filmi gibi toplumsal filmlerde de oynadı. Ancak şöhreti 1978’de tavan yaptı. En çok seks filminde oynayan oyunculardan biri. Bu furyaya 1980 darbesiyle son verilince bir gazino sahibiyle evlenerek Bursa’ya yerleşti ve sinemayı tamamen bıraktı.
* FİGEN HAN: Asıl adı Nevval Karpuz. Liseyi bitiremeden sinemaya adım attı. Başlangıçta fantastik filmlerde rol alsa da adını vamp kadın tiplemesiyle duyurdu. Necmi Onur hakkında ‘Orospu’ (1976) adlı biyografik bir roman yazdı. Bir dönem gazinolarda dansözlük de yapan Han’ın İstanbul’da bir apartman dairesinde kedileriyle yaşadığı söyleniyor.
* EMEL AYDAN: Asıl ismi Erdoğan Kaşif. Yeşilçam’ın ilk transeksüel yıldızlarından. İtalya ve İsviçre’de, ‘Rita Santiago’ adıyla striptizcilik yaptığı söylenir. Türkiye’ye döndükten sonra ‘Horoz gibi Maşallah’ filmiyle ün yaptı. 1975-1979 arasında 30’un üzerinde erotik macera ve komedide rol alan Aydan’ın ‘Ah Nerede Vah Nerede’ filminde, rol arkadaşlarının bile erkek olduğunu anlamadığı anlatılır.

Haberin Devamı

EROTİK SİNEMANIN KADERSİZ TRİOSU

* SEHER ŞENİZ: Seher Başdaş Playboy’a soyunan ilk Türk. 1965´te Seyyal Taner’in üçüncü olduğu yarışmada ‘Plaj Güzeli’, 1966’da Türkiye ikinci güzeli seçildi. ‘Kelle Koltukta’ ile sinemaya adım attı. 1970’lerde Tülay Karaca ve Nesrin Topkapı ile birlikte Türkiye’nin en aranılan dansözü oldu. 1992’de intihar etti: “Nihayet bu iğrenç dünyadan gitmeyi başardım. Fahişe olmak için yaratılmamışım, hassas ve duygusalım. Öldüğümü kimse bilmesin. Peruklarımı yakıp, küllerini savurun. Müslüman geleneklerine göre gömülmek istemiyorum. Beyaz bir bornoza sarıp her yerimi kapatın o kadar.”
* MİNE MUTLU: O da Türkiye güzeli. Başlarda Ayhan Işık, Sadri Alışık, Zeki Müren gibi sanatçılarla komedi filmlerinde oynadı. Şarkıcılık da yapan Mutlu 41 yaşında kansere yenik düştü. Ses dergisindeki röportajında “Seks Fırtınası filminde, inişini durdurmak için soyundu” yorumlarına şöyle karşılık veriyordu: “Bütün dünya bu tür çıplak unsuru fazla filmlere kayıyor. Ben de filmde soyunmam gerektiği için soyunuyorum sadece. Bir artist iyi resim vermeye devam ettikçe ve işini ciddiye aldığı sürece Yeşilçam’da kalabilir.”
* FERİ CANSEL: Feriha Cansel, ‘Kasımpaşalı Emmanuelle’ olarak biliniyor. Bu lakap ona 1979’da aynı isimle çevirdiği filmden kalmış. Kıbrıs Türkü. İngiliz vatandaşlığını Türkiye’ye geldikten sonra bırakmış, daha kolay iş bulabilmek için de formalite bir evlilik yapmış. Göğüslerine estetik yaptırdıktan sonra doktoruna gazete ilanıyla teşekkür eden Cansel’in sivri dilinin kurbanı olduğu söylendi. Zira 1983’te sevgilisi tarafından bıçaklanarak öldürüldü.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!