Oluşturulma Tarihi: Ocak 16, 2005 00:00
Perşembe sabahı, tiyatrocu bir arkadaşımın telefonuyla uyandım. O günün Kelebek’i için yazdığım, Ferhan Şensoy’un Dümbüllü’den devraldığı kavuk ile ilgili yazıda yaptığım teknik hataları kafama, kafama, kafama vurdu.Vakt-i zamanında bir konuda kendisiyle dalga geçmişliğim var. Fil kini gütmüş namussuz; acımasızca intikam alıyor. Bir yandan salaklığımı yüzüme vuruyor, bir yandan da gülmekten kırılıyor.Diyecek lafımız var mı; yok...Başka bir yerden alıntıladığım bilgileri iki de yetmez, üç-dört yerden doğrulatmalıydım.Müstehaktır... Tamamen benim hıyarlığım.Öğlene doğru işe geldim; Ferhan Şensoy aramış. Ne yalan söyleyeyim, bir süre aramak için cesaretimi toplayamadım.Yetmedi, akşam, Türk tiyatrosunun tartışıldığı Siyaset Meydanı’nda hatamız Müjdat Gezen tarafından ifşa edildi.Bugün cuma, az önce Ferhan Şensoy ile konuştuk.Ben selam faslını müteakip bir solukta pazar gününe düzeltme yazısı yazdığımı söyledim. Sonra sustum ve çalışmadığı yerden sözlüye kalkmış ilkokul çocuğu gibi azarlanmayı bekledim.Şensoy, gayet zarif bir şekilde; ‘Hah,’ dedi ‘tamam o zaman. Benim derdim o. Özellikle genç nesil Dümbüllü’yü tanımıyor. Maksat hata düzeltilsin.’O an, orada düşeyim, öleyim istedim.Arkadaşlar, Ferhan Şensoy’un şu anda emanetçisi olduğu kavuk, Komik-i Şerif Hasan Efendi’den Dümbüllü’ye, ondan Özkul’a ve nihayet Şensoy’a geçmiş(tir).Ve ortaoyuncularına has bir şey(dir).Mevzunun meddahlıkla alákası yok(tur).Dümbüllü hiçbir zaman meddahlık yapmamış(tır).Bu arada meddahların taktığı tuluat fesi, şu anda Müjdat Gezen’de bulunuyormuş ve fesi ona veren de Münir Özkul’muş.Bizim kindar kanka, bütün hikáyenin kırılma noktasının Münir Özkul olduğunu söylüyor.Yani Münir Özkul, hayatının bir döneminde her ikisine de sahipmiş. (Bu arada oturup ‘Münir Özkul’u Özlemek’ isminde tuğla kalınlığında bir roman filan döşenmek istiyor deli gönül.)Ferhan Şensoy’a herhalde emekli filan olmayı düşünmediğini, öyle bir niyeti olmamasını umduğumuzu söylemeye çalıştım ağzımın içinde yuvarladığım kem küm arasında...Peki ama bu kavuk meselesinin niçin bin yıldır tartışılan bir hadise olduğunu, neden kendisiyle yapılan her röportajda gündeme getirildiğini sorar gibi oldum.‘Ne bileyim?’ dedi; ‘Kavuk Münir Abi’deyken ona her gün, ne zaman ve kime vereceği sorulmuyordu valla.’Benim bir fikrim var gibi sanki ama şimdi oturup da pişkin bir edayla uzun uzun anlatmaya ne takatim var ne de yüzüm.Bilahare görüşürüz diyelim.Şimdi müsaadenizle bir battaniye bulup, altına kıvrılacağım ve kış uykusu uzunluğunda bir depresyon uykusuna yatacağım.İrtibat kurmak isteyenler bana artık ebrucapa@depresyonuykusunayatmis-salakkari.com’dan ulaşabilir.Fenayım yani; lütfen sessizce dağılalım...Ha, tamam o zamanMuhabbete bak, hizaya gel! Bilmem kaç gündür ağızdan ağıza dolaşan bir sakız olduğu ve sizin bunu okuduğunuz pazar gününe kadar daha da çiğneneceği için esprisi ve tadı kaçmış leş gibi bir macuna dönüşmüş olabilir ama...Ama, ama bu nedir ya?..Efendim, Başbakan Erdoğan, eşine verilen hediyeyle ilgili basına ‘hodri meydan’ demiş.Efendim, onlar kabul ettikleri her hediyeyi, Mercedes’ten alınan otobüsü, Hyundai’den alınan otomobilleri filan, Başbakanlık hediye defterine kaydediyorlarmış.Oltaya atlayan basın, sazana gelmiş.Hem zaten o mücevherlerin bedeli de 30 bin dolar değilmiş bi’kerem, 10 bin dolar küsur imiş.Ha, tamam o zaman... Görüyor musunuz, 10 bin küsur dolar için koskoca Başbakan’ın günahını aldık.Sizden espritüel olmasın, Başbakan Erdoğan, o mücevherleri bu konuyla ilgili en yüksek rakamı telaffuz eden gazeteye okutacakmış, ondan aldığı parayı da alıp kayda geçirecekmiş, vakfa filan bağışlayacakmış.Ama, ah, o kerata basın, hiç sözünde durur muymuş? Durmazmış... Sizden ağzı bozuk olmasın, ‘Varsa şeyiniz gelin’ diyor.Valla benim şeyim var ama maalesef 35 bin küsur dolarım yok. Yani bir mücevher markasının basın danışmanlığını yaptığım (!) dönemlerden kalma bir-iki bişi vardı da, Başbakan’ın itirazları medyada yer alınca, yani mevzu kamuoyuna malolunca ne olur ne olmaz deyip, Avantacıları Koruma ve Esirgeme Kurumu’na bağışladım.Bir dahaki sefere, tamam inşallah...
button