Güncelleme Tarihi:
1974 yapımıdır bu muhteşem albüm. Yaşı tutanlar (demek ki en azından 60 doğumlu olmak lazım) bilirler. Vokal ve akustik gitarda Bülent Ortaçgil, piyanoda Ergun Pekakçan, vokalde Nükhet Ruacan, düzenleme ve bas gitarda rahmetli rahmetli Onno Tunç, Cezmi Başeğmez davulda, Erol Duygulu elektro tenor saksta, Metin Örser, Tuncer Özcan ve Erdoğan Ergun da trompette...
Günaydın’la başlar bu albüm : Günaydın size, günaydın bize, hepimize günaydın! Günaydın hepimize! Bugün yeni bi gün, sevimli bi gün, yeni bi gün bugün, hepimize günaydın!
Kediler gelir ardından: Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde, çok uzak değil yakın bir zamanda... (Hangi kedinlerdensiniz, hangi kediler gibi yaşamak istersiniz?)
*
Bülent Abi dur Alla’nı seversen, bir yazı yetiştirmem lazım köşeme...
Ama ne mümkün, aklım müzikte, en güzeli var zaten sırada.
Olmalı mı, olmamalı mı?
Yoksa hiç değişmemeli mi?
Ama ben değişmezsem, ben olamam ki!..
Görmeli mi, görmemeli mi?
Yoksa hiç bakınmamalı mı?
Ama ben bakınmazsam, hiç göremem ki!...
Gözümü kapatıp, arkama yaslanıyorum. 1975 yazı, Ankara’dayız. Maltepe’de, rahmetli Hayrettin Amca’nın, Müjgan Teyzem’in evinde. Çoban Mehmet’in odası üst katta. Rahmetli Kaya Baban da bizimle. Önce Blood, Sweat & Tears dinliyoruz, David Cleyton’ın kırık sesinden Smiling Phases... Durun bakın, size muhteşem bir şey dinleteceğim, diyor Memo. Bülent Ortaçgil’in Benimle Oynar Mısın 33’lüğünü koyuyor pikaba. Ankara’ya niye gittiğimi hatırlıyorum, hüzünleniyorum büsbütün.
Sevmeli mi, sevmemeli mi?
Yoksa hiç beğenmemeli mi?
Ama ben beğenmezsem, hiç konuşmam ki!...
Bilmeli mi, bilmemeli mi?
Yoksa hiç öğrenmemeli mi?
Ama ben öğrenmezsem, ben olamam ki!...
Olmalı mı, olmamalı mı?
Yoksa hiç değişmemeli mi?
Ama ben değişmezsem, ben olamam ki!..
Kendimi toparlamak, zamanımı ve mekanımı saptamak için başımı kaldırıyorum.
Karşımda İstanbul’un puslu siluheti, kış güneşini arkasına almış gökdelenler. Aralarında cehaletin, insanın içindeki vahşinin, barbarlığın, geri kafalılığın, yobazlığın iç karartıcı bir abidesi gibi, bombalara hedef olan HSBC binası...
Allah kahretsin, için büsbütün kararıyor.
Anlamsız geliyor birden herşey bana:
Gece güzeldir sen mutluysan
Yatak sanki bir taht uyuyorsan
Eğer düşünüyorsan, gece ne kadar uzun, ne kadar tatsız, anlamsız, anlamsız!
Hayat güzeldir sen görürsen
Her yer cıvıl cıvıl işitirsen
Eğer bunun gibi bakarsan, hayat ne kadar boş, ne kadar tatsız, anlamsız, anlamsız !
Niye? Bir insan, tanımadıklarını öldürecek kadar kendinden nasıl nefret eder? Bir insan, arkasında anasını, babasını bırakıp nasıl Azrail olmayı seçer?
Herşey sevgiyle başlar, diyor Ortaçgil :
Beklerim de geceyi değiştiremem
Gecenin gücü beni aşar, herşey anını bekler
Sessizlikte insan belki aradığını duyar, ama her kulak işitmez
Herşey sevgiyle başlar!
İyi de, ben ne yazacağım bu arada?
Eğer bugün yepyeni bir şey öğrenememişsen
Bütün günün birbirene eş güneşsiz geçmişse
Haydi gel gidelim Suna Abla’ya, merhaba diyelim Suna Abla’ya...
Sabahlar hiç konuşmazlar, sen işitmezsen
Eğer bugün yepyeni bir şey öğrenememişsen
Haydi gel gidelim Suna Abla’ya, merhaba diyelim Suna Abla’ya...
Ta ta ta, taratta ta ta
Haydi gel gidelim Suna Abla’ya, merhaba diyelim Suna Abla’ya...
*
Anlaşıldı. Bu yazı çıkmayacak. İyisi mi, koyuver kendini Serdar, keyifle dinle Bülent Ortaçgil’i...
Eğer bugün yepyeni bir şey söyleyemeyeceksen, koyuver kendini Serdar, hadi gidelim Suna Abla’ya...
Su olsam, ateş olsam
Göklerdeki güneş olsam
Konuşmasam, taş olsam
Yine de oynar mısın benimle?
*
Bugün dağıldım desem ve yazmasam
Yine de oynar mısınız benimle?