Güncelleme Tarihi:
1861’de tahta geçmesinden sonra Hazreti Peygamber’in ruhaniyetine hitaben bir mektup kaleme almış ve peygamberin Medine’de bulunan ‘Ravza-i Mutahhara’ denilen türbesine göndermişti. Hükümdar mektubunda samimi hislerini yazıyor ve Hazreti Peygamber’den kendisine din ve dünya işlerinde yardımcı olması ricasında bulunuyordu.
Sultan Abdüláziz, 1861’de tahta geçmesinden sonra Hazreti Peygamber’in ruhaniyetine hitaben bir mektup kaleme almış ve peygamberin Medine’de bulunan ‘Ravza-i Mutahhara’ denilen türbesine göndermişti. Hükümdar mektubunda samimi hislerini yazıyor ve Hazreti Peygamber’den kendisine din ve dünya işlerinde yardımcı olması ricasında bulunuyordu.
Padişahın, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bazı kutsal emanetlerle beraber İstanbul’a gelen mektubu şu anda Topkapı Sarayı’nın Mukaddes Emanetler Dairesi’nde muhafaza ediliyor. Son kısmı ‘Ben, Gazi Mahmud Han’ın oğlu, zayıfların zayıfı, senin feyizlerine muhtac olan Abdüláziz Han’ım’ şeklinde biten mektubun metni, geçtiğimiz sene Hilmi Aydın tarafından ‘Hırka-i Saadet Dairesi ve Mukaddes Emánetler’ isimli kitapta yayınlanmıştı. Mektubun içeriğini ve mahiyetini, bu kitaptan naklediyorum:
‘Sultan Abdüláziz, mektubunda Hazreti Peygambere hitaben ümmete, Mekke ve Medine’ye hizmet etmek şerefine kavuştuğunu söyleyip mü’minlerin kendine emanet edildiğini, inkárcıların ve inatçıların elinde hor ve hakir kaldığını anlatıyor ve dünya ile ahirette şefaat ve yardım talep ediyor. Üzerindeki bütün emánetlerin icabını láyıkıyla yerine getirmek, Allah ve kul haklarını edá etmek, Müslümanlar’ın kendi idaresinde olan mallarını israfa düşmeden yerli yerine sarfetmek, gizli ve açık bütün düşmanlar üzerine galip gelmek, bütün müminler ile birlikte sıhhat ve afiyet içinde, iláhi rızaya uggun bir ömür sürmek, mahşer günü cennete ırzı yıkılmadan ilk girenler ile birlikte girmek için Resullulah’ın şefaatine sığınıyor. Daha sonra, gnahkár haliyle böyle bir arzuhal takdimine cüret ettiği için de tekrar tekrar özürler diliyor.
Padişah, tarihlerin naklettiğine göre Hazreti Peygamber’e son derece hürmetkarmış. Medine-i Munevvere’den ne zaman bir mektup gelse abdest tazeler, ‘Bunlarda Medine-i Münevvere’nin tozu var’ diyerek öpüp alnına koyar, daha sonra başkátibe okuturmuş. Bir defasında, hasta yatağında yatarken Medine’den bir dilekçe gelmiş. Padişah, ‘Beni derhal ayağa kaldırınız. Haremeyn’den gelen talepleri ayakta dinleyeyim. Allah Resulü’ne komşu olanların talepleri, böyle ayak uzatılarak edebe aykırı bir şekilde dinlenmez’ demiş. Mektubundaki ifade tarzında da bu hürmet ve muhabbet hemen kendisini gösteriyor.
Oldukça ağdalı dili olan mektup, büyük boy káğıt üzerine güzel bir nesih hattıyla yazılıdır. Padişah, zarf üzerine rika hattıyla ‘Bismihiteálá. Hazret-i Fahr-i Káinat Sallallahü Aleyhi ve Sellem Hazretlerinin Ravza-i Mübárekeleri’ne takdim’ hitabını yazıp isminin baş harfi olan ‘ayın’ı parafe etmiş. Mektubun zarfı, sarı renkli kağıttan kesilip katlanarak hazırlanmış. Sultan Abdüláziz, kendi eliyle hazırladığı zarfı iki yerinden kırmızı mum ile mühürlemiş’.
Sorular ve cevaplar (Mehmet Nuri YILMAZ)
Kıyamette mizan kurulacak diyorlar. Bunu açıklar mısınız?
Nemci KIVRAK/TOKAT
Ahiretteki mizan (terazi), kuyumcunun veya bakkalın terazisi gibi değildir. Ahirete mahsus, keyfiyeti Allah tarafından bilinen bir terazi kurulacaktır. Karia Suresi Ayet 11’de şöyle denilmektedir: ‘O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse işte o hoşnut edici bir yaşayış içinde olur. Ameli hafif olana gelince, işte onun yeri haviyedir. Nedir o haviye bilir misin? Kızgın ateş.’ Ayetten de anlaşılacağı gibi herkesin dünyada yaptığı iyilik ve kötülüğü tartmak üzere böyle bir terazi kurulacaktır. Buna inanmakla yükümlüyüz.
Burçlara göre yorum yapıp geleceği okuyanlar var. Ne dersiniz?
Agah TUTUCU/İZMİR
Yıldız ve burç falı ki buna astroloji denilmektedir. Özellikle basında magazin haberleri arasında sıkça yer aldığını görüyoruz. İnsanlarda bilinmeyene ve geleceğe olan derin merak nedeniyle bu tür şeylere ilgi duyulmaktadır. Tarih boyunca gizemini korumuş olan bu gök cisimleri, Keldaniler gibi bazı eski toplumlarda yıldızlara tapma şeklinde tezahür etmiştir. Burçlardan ışın şeklinde çıkan kuvvetlerin yeryüzündeki insanların ve varlıkların tabiatını düzenlediği, hayır ve şerrin onlardan kaynaklandığı, gaipten ve gelecekten haber almanın da ancak bu yolla mümkün olacağı inancı İslamiyet’te kesin olarak reddolunmuştur. Evreni ve bütün varlıkları var eden, yöneten ve geleceği de bilen yalnız Yüce Allah’tır. Yaratılan hiçbir varlığa bu yetki verilmemiştir. Şu halde yıldız falcılığı, insanları aldatmadan başka bir şey değildir.