Sufleye, sönmesin diye bilye, hindiye çıtır görünsün diye bulaşık deterjanlı karamel

Güncelleme Tarihi:

Sufleye, sönmesin diye bilye, hindiye çıtır görünsün diye bulaşık deterjanlı karamel
Oluşturulma Tarihi: Kasım 20, 2005 00:00

Bugüne dek hangimiz bir yemek kitabını önümüze koyup, o göz alıcı fotoğraflardan birini gözümüze kestirip, ‘Aynısını yapacağım’ diye İtalyan ya da Fransız şef havalarına girmedik?

Ya da markette satın alacağımız bir ürünün üzerindeki fiyakalı fotoğraflara tav olup, almadık? İşte ağzımızın suyunu akıtan o şaşaalı fotoğrafları çeken iki kişi Ahmet Ağaoğlu (43) ve Mustafa Dorsay (52). İkisi de 15 yıldır

sadece yemek fotoğrafları çekerek hayatlarını kazanıyor. Marketlerde gördüğünüz pek çok ürünün fotoğrafları onların elinden çıkma, yemek kitaplarındaki fotoğrafları ise cabası. Her ikisiyle de niçin sadece yemek fotoğrafçılığı yaptıklarını, fotoğraflardaki hileleri konuştuk. Meğer tavukları iyi kızartamayan, maydanozları yeşil yeşil bırakamayan bizler kötü aşçılar değil, sadece küçük hilelerin kurbanıymışız.

AHMET AĞAOĞLU
/images/100/0x0/55ea6ae5f018fbb8f87e906f


Model kaprisi onu yemek fotoğrafçısı yaptı


Ahmet Ağaoğlu’nun fotoğrafçılık macerası, amatör bir fotoğrafçı yengenin kanına girmesiyle başlamış. 15 yaşında kör topal fotoğraflar çekerken, 18’ine geldiğinde işler almaya başlamış.

Ağaoğlu, İngiltere doğumlu. Fotoğrafçılığı da İngiltere’deki Paddington College’de okumuş. Asistanlık yaptığı yıllarda kaçınılmaz olarak ayak işlerine koşturmuş, ama kısa bir süre sonra ellerini ovuşturacağı teklif Singapur Havayolları’ndan gelmiş.

Henüz 19 yaşında bir genç olarak, Barbados’ta cánım mankenlerle haşır neşir olma fırsatı yakalamış. Ne var ki, bu haşır neşirlik onun düşündüğü cinsten değil de, sabahları 5’te mankenleri uyandırmak, kaprislerini çekmek, neşeli uyanmaları için çeşitli taklalar atmaktan ibaret olunca, yakasını silkip ‘Bir daha insanlarla çalışmam’ diye yemin etmiş.

İşte bu deneyimi de ona yeni modellerini; yani yemekleri seçmesine vesile olmuş. Yemek zevkini çocukluk yıllarında babasının yemekle ilgili emprovize çalışmalarına borçlu.

Peki yemek fotoğrafları çekmek için mutfak dostu olmak mı lazım? Ağaoğlu, ‘Yapmayı da yemeyi de severim, arkadaşlarımın restoranlarına mönü hazırlarım, yemeklerini önce bana tattırırlar’ diyor. Londra’da tanıdığı gıda fotoğrafçılarının yemekle hiç álákası olmadığını söylüyor. Sonra da işin hilelerini anlatmaya başlıyor:

7 Mesela bizim evde yaptığımız tavuk ya da hindiler neden o fotoğraflardaki gibi çıtır çıtır ve parlak değil? Ahmet Ağaoğlu, o güzelim görüntüyü veren aldatıcı şeyin, karamel karışımlı bir sos olduğunu söylüyor. Hatta fotoğraf çekimi sırasında hindi yağını dışarı vermesin diye, karamel karışımlı sosun içine bulaşık detarjanı katıyorlarmış!

7 Hindi ya da tavuk iyice şişkin görünsün diye de, sadece 15 dakika çok sıcak fırında tutuyorlarmış. Yani o gördüklerimiz hem pişmemiş hem de bulaşık deterjanıyla karıştırılmış tavuklarmış meğer.

7 Fasulyeler rengi gitmesin diye, sadece 15 dakika sıcak suda bekletiliyor, hatta bazen hiç pişirmeyip, fotoğrafın üzerindeki soslarla kamufle ediliyormuş.

7 En merak ettiğim sorulardan birini, dondurma çekimlerini soruyorum Ağaoğlu’na. Spotların sıcaklığıyla hemen erimesi gerekirken nasıl dolaptan çıkmış gibi duruyor? ‘Önce dondurmaya istediğimiz formu vermek için belli bir ısıya kadar eritiyoruz. İstediğimiz formu verince, -70 derecede kuru buza yatırıyoruz. Bu sayede çekim için 15 dakika kazanıyoruz. Eriyince, buzluktan yedek topları çıkarıyoruz.’

7 Bu kadar incelikli hilelerden sonra yemekler parlasın diye üzerilerine yağ ya da cila sürüldüğünü de tahmin edersiniz herhalde.

HANGİ YEMEK DAHA KOLAY ÇEKİLİR?

Domates soslu makarna her zaman daha kolay çekilir. Kırmızı, kontrast yaptığı için fotoğrafta sorun olmaz. Ama tas kebabına ne yaparsanız yapın, neticede kahverengi bir yemek olduğu için köpek maması gibi çıkar.

KİMLERLE ÇALIŞTI?

Burger King, Mc Donald’s, Pınar, Tat, Mado, Algida, Panda, Vakko Çikolata, Knor, Nescafe, Bahçıvan gibi şirketler. Ayrıca Remix, Mutfakta Dört Mevsim gibi yemek kitapları ve Beko, Komili Yudum, Tefal gibi şirketlerin çıkardığı yemek kitaplarının fotoğraflarını çekti.

MUSTAFA DORSAY

Maydanoz hiç fotojenik değil
/images/100/0x0/55ea6ae5f018fbb8f87e9071


Mustafa Dorsay, üniversitede endüstriyel tasarım okurken başlamış fotoğrafçılığa. 29 yaşında amatörlükten profesyonelliğe geçmiş. Pek çok alanda fotoğraf çektikten sonra 1994’te sadece gıda alanında çalışmaya karar vermiş.

Yemek fotoğrafçılığını seçmesinin nedeni çok rasyonel: ‘Her fotoğrafçının bir alanda uzmanlaşması gerektiğini düşünüyordum. Boş bir alandı ve daha çok para kazanabileceğimi düşündüm. Ayrıca yemek yapmayı da, yemeyi de çok seviyorum.’

Dorsay’ın yemek hazırlama merakı, aslında biraz iş başa düştüğünden. Vejetaryen olunca mecburen bütün yemeklerini kendi yapmaya başlamış. ‘Her vejetaryen yemeğini pişirmek zorunda. Evde de yemek hazırladığımda tabağıma mutlaka bir süs koyar, çatalın duruşuna dikkat ederim.’

Yemek yapmayı bilmek, fotoğraf çekmek için avantaj mı? ‘Elbette avantaj. En önemlisi hiçbir zaman tabağa yemekle ilgili yanlış kompozisyonlar kurmazsın.’

Yemek fotoğraflarının da bir trendi varmış. Hatta fotoğrafın dekoruna bakarak, o fotoğrafın aşağı yukarı hangi yıllarda çekildiği kestirilebilirmiş. Eski trendler daha süslü püslü, tabağın yanında çatalı, bıçağı, bir köşesinde kadeh, öteki tarafında çiçek vs. olan kompozisyonlarmış. Son yıllarda çekimler giderek sadeleşmiş. Hatta artık neredeyse tabak bile gözükmüyor, sadece yemek fotoğraflanıyormuş.

YEMEĞİN FAZLA SUYUNU KULAK ÇUBUĞU EMİYOR

Konuşmamız sırasında ‘Maydanoz hiç fotojenik değil’ deyince afalladım, maydanozu cümle içinde böyle kullanmak doğrusu hiç aklıma gelmezdi. Gerekçesini şöyle açıkladı: ‘Maydanoz hep koyu çıkar, hiç fotojenik değildir. O yüzden daha açık renk olan frenk maydanozunu kullanırım.’

Mustafa Dorsay’ın ağzından aldığımız fotoğraf hilelerinde, ‘Vay be’ dedirtecek, David Copperfield’vari cinlikler var:

7 Mesela, kahve fotoğraflarının yukarı doğru tüten dumanı vardır ya, işte o dumanı küçük bir ilaç çıkarıyormuş. Kahvenin içine atıyorsunuz, duman hoop süzüle süzüle çıkıveriyor.

7 Fotoğraflarda bardağın kenarında çiğ tanesi gibi duran diri diri damlacıkları da bu işin yan sanayisiyle uğraşan dükkanlara gidip, ‘Bir su damlası lütfen’ deyince hallediyormuşsunuz.

7 Buzlu bir meşrubat mı çekeceksiniz, kırılmış buzdan tutun küp şeklindeki buza kadar envai çeşit sahtesi varmış. Gerçek buz, yüksek ısılı ışıkların altında beş dakikada erirken, bu sayede daha uzun çekim yapma şansı oluyormuş.

7 Kırmızı şarap fotoğrafları da biz ne kadar iyi ışık kullanırsak kullanalım koyu çıkar değil mi? Onda da tam ‘Hay bin kunduz’ dedirtecek bir numara varmış meğer, şarabın içine su katmak!

7 Daha bitmedi. Çikolatalı sufle çekimleri sırasında sufle sönmesin diye, içine bilye ya da nohut tıkıyorlarmış!

7 Bir yemek fotoğrafçısının normal şartlarda cımbız, kulak çubuğu gibi malzemelerle ne işi olur diye düşünürüz değil mi? Ama tabaktaki bir pilavın üzerine rastgele serpiştirilmiş gibi duran bezelye ya da havuçların cımbızlarla tek tek yerleştirildiği ya da tabağa fazla gelen yemek suyunun kulak çubuğuyla temizlendiği tabii ki aklımıza gelmezdi.

KARNIYARIK ÇEKMEKTEN NEFRET EDİYOR

Karnıyarık çekmekten nefret ediyor, ‘Ne yaparsanız yapın kahverengi bulamaç gibi çıkar, o yüzden kıymayı öldürmemek, patlıcanı pişirmemek lazım. Zaten o tür yemekler sizin mutfakta pişirdiğiniz gibi pişirilmez. Kıyma, domates ve soğan ayrı ayrı pişirilir. Sonra fotoğraf için hepsi tek tek patlıcanın içine koyulur. Bir nevi montaj gibi bir şey.’ Dorsay’a göre, fotoğraflanması en kolay yemek mantı. Bir hamburger fotoğrafı için de, 200 ekmek arasından seçim yaptığını, kenarları en düzgün kesilmiş ve susamları en dengeli dağılanı böylece bulduğunu da öğreniyorum bu arada.

KİMLERLE ÇALIŞTI?

Piyale, Eti, Pınar, Burger King, Mado, Dardanel, Kerevitaş ve Tekel gibi şirketler. Ayrıca Boch, Tefal, Aygaz gibi şirketlerin çıkardığı yemek kitapları.

GURMELERLE SAHTECİLİK TARTIŞMASI

Yemek çekimlerinde bu kadar hile kullanılması, fotoğrafçılar ile gurmeler arasında tartışma konusu. İtirazını en yüksek sesle dile getirenlerden biri Engin Akın. ‘Ben bir yemek fotoğrafında bütün hileleri görebiliyorum. Pişmiş mi, pişmemiş mi bunların hepsi, gören bir göz için rahatsız edici. Ben yemeklerin olduğu gibi çekilmesi taraftarıyım’ diyor. Ahmet Ağaoğlu, son zamanlarda yemekleri olduğu gibi çekme eğiliminin olduğunu söylüyor ama samimi bir itirafta bulunmaktan da çekinmiyor: ‘Biz bu fotoğrafları gurmeler, yazarlar için çekmiyoruz, halka çekiyoruz. Onları aldatıyoruz.’ Mustafa Dorsay ise bu tartışma için, ‘Doğru bir itiraz olabilir ama bu demek değildir ki, illaki iyi pişen bir yemek gerçeğe yakındır. Her şeyin rastgele çekiliyor olması iyi bir sonuç verir mi, çok tartışmalı.’

Arman Kırım’a göre ise bu gereksiz bir tartışma: ‘Çoğu zaman yemek kitabını yazan şef, resimlerin aynen gerçeği gibi çıkmasını ister ama bazı zamanlar vardır ki, fotoğrafçının işin içine hile katmaktan başka seçeneği kalmaz. Örneğin sıcak sarı ışık altına nasıl buz gibi dondurma resmi çekeceksiniz! Yani bu iş, duruma göre değişir.’
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!