Güncelleme Tarihi:
Gamze Özçelik (Zeynep)
Murat’la her şey yolunda
“Arka Sokaklar”a geri döndünüz. Neler hissediyorsunuz, heyecanlı mısınız?
- Zaten tanıdığım, bildiğim bir ekiple devam ediyorum. O yüzden çok sakinim, şu an her şey yolunda. Çalışmayı sevdiğim için işe dönmenin verdiği bir enerji var, onun dışında huzurluyum ver rahatım.
Bebeğiniz doğduktan sonra oyunculuğa ara vermiştiniz. O süreçte özlediniz mi dizi setlerini?
- Çocuk oyalıyor insanı tabii ama boş durunca özlüyordum. Hiçbir şey yapmadığımda sıkılıyorum...
Dizide canlandırdığınız karakterde herhangi bir değişiklik var mı?
- Hayır, yok. Aynı karakterle devam ediyorum. Zaten diziden ayrılırken geri dönebileceğimi konuşmuştuk, o nedenle karakter öldürülmemişti.
Diziye verdiğiniz bu araya “doğum arası” diyebilir miyiz?
- Doğum arası gibi evet, araya da bir dizi attırdım! (Gülüyor)
“Canan” dizisinden ayrılma nedeniniz neydi?
- Bazı şartlarda anlaşamadık.
Şimdi yeniden eşiniz Uğur Pektaş ile aynı dizidesiniz. Bu size bir güven duygusu veriyor mu?
- Aslında hayır. Ben dizi setlerinde kendimi hep güvende hissederim. Set ortamına çok alışkınım. 14 senedir setlerdeyim. Önüme proje koyduklarında “Ben bunu oynayamam” demedim hiç. Akış bunu getirdi diyelim.
Annelik nasıl gidiyor?
- Güzel, yoğun, keyifli, zor... Hepsi bir arada. Bir kadın için çok önemli bir şey. Çok da tarif edilebilir bir duygu değil, o yüzden pek açıklayamıyorum. Bazen set bitiyor, gece yarısı eve gidip emziriyorum.
Anneliği çok sevdiniz sanırım...
- Benim küçüklükten beri anaç bir tavrım vardı. Kız kardeşim doğduğunda ben 9 yaşındaydım, ona da anne gibi davranıyordum.
Murathan ilk “anne” mi dedi, “baba” mı?
- “Baba” diyor. Bana da “nene” diyor. Ama işaret diliyle her şeyi anlattığı için keyfi yerinde.
Geçtiğimiz günlerde ayrılık haberiyle gündemdeydiniz. Eşinizle ayrılma kararı aldığınızı açıkladınız. Kısa süre sonra vazgeçtiğiniz haberi geldi. İşin aslını sizden dinleyebilir miyiz?
- Öyle bir gaza geldik işte! (Gülüyor) Şaka bir yana, söyleyebilecek pek bir şey yok. Oldu ve bitti. Duygular insanlar için. Son derece normal bir şey yaşadık, geride kaldı.
Şu anda her şey yolunda, değil mi?
- Evet, her şey yolunda. Birlikte dizi çekiyoruz.
-----
Zeynep Beşerler (Melek)
Keşke Çağla
gitmeseydi
Kısa bir aradan sonra işbaşı yaptınız, nasıl gidiyor çekimler?
- Çok keyifli. İlker ve Gamze geri geldi, Çağla gitti. Keşke gitmeseydi. Onun yokluğunu çok hissediyorum. Keşke dört kadın polis olsaydık, bu erkek egemenliğini kırıyor olurduk o zaman.
Sizin rolünüzde bir değişiklik var mı?
- Büyük bir değişiklik yok. Tabii senaryo nasıl şekil alır bilmiyorum.
Dizide Gamze Özçelik’in canlandırdığı karakterle Melek’in arası nasıl?
- İlk bölümde biraz soğukluk ve uzaktan uzağa birbirini süzme hali var. İleride ne olur, bilmiyorum.
Bu sezon sadece “Arka Sokaklar”a mı kanalize oldunuz, yoksa başka işlerin içinde de yer alacak mısınız?
- Belki televizyon programı sunuculuğu yapabilirim. Bir-iki tane sinema projesi var ama henüz netleşmedi. Eylül-ekim gibi bir sinema filminde yer alabilirim.
-----
Uğur Pektaş (Murat)
Gamze’nin diziye
dönmesi iyi oldu
Eşiniz diziye döndü. Bu sizin için sevindirici bir gelişme olsa gerek...
- Güzel, iyi bir şey tabii. Eski ekip yeniden bir araya geldi. Bildiğiniz kişilerle çalışmak daha rahat.
Kariyerinize aynı rolle devam etmeniz, oyunculuğunuz açısından bir dezavantaja dönüşür mü?
- Tabii bu oyunculuk açısından köreltici bir durum. Sonuçta aynı şeyleri yapıyorsunuz, size bir şey katmıyor. Ama ben oyunculuğuma değil, insanlığıma bir şey katmaya çalışıyorum.
Oyunculuğu tercih etmenizdeki sebep neydi?
- Kendi iç dünyama daha rahat giriyorum. Kendimi tanıyorum. Aslında yalancılık yapıyoruz. Oyunculuk yalancılıktır.
-----
Zafer Ergin (Rıza Baba)
Bir altı sezon
daha oynarız
Rıza Baba, yeni sezonda eski ekibini yeniden bir araya topluyor...
- Evet, onların tayinini istiyorum ve geri geliyorlar. Bizim dizimiz böyle; başka yerlere tayin olanlar, gidenler, gelenler... Altıncı sezonda da gayet keyifli bir şekilde çalışmaya başladık. Sanıyorum bu keyfimiz seyirciye de yansıyor.
Tatilinizi nasıl değerlendirdiniz?
- Yurtdışına çıktım, sonra arkadaşlarımın teknesinde dinlendim. Ardından Bodrum’a gittim. Gündüzleri denize girerek, akşamları da spor yaparak çok güzel dinlendim. Enerji toplayıp geri döndük, suçlular korksunlar bizden! (Gülüyor)
Altıncı sezon için söylemek istedikleriniz var mı?
- Altıncı sezonumuz da inşallah başarılı olur. Bu kadar zaman insana yorgunluk ve sıkıntı veriyor gibi görünüyor ama oyuncu arkadaşlarımla da konuşuyoruz, “Bundan sonra bir altı sezon daha oynar, bırakırız” diyoruz... (Gülüyor)
-----
İlker İnanoğlu (Engin)
Engin, Yumurcak’ın
bile önüne geçti
Siz de Gamze Hanım gibi yeni sezonda diziye dönüyorsunuz. Sizin ayrılma nedeniniz neydi?
- Madrid’e atanmıştım, geri döndüm! (Gülüyor) “Arka Sokaklar” ekibine gireli 3,5 yıl olmuştu. Farklı bir şeyler yapmak istiyordum. “Doktorlar” dizisinde farklı bir karakteri canlandırdım, sonra da geri döndüm.
Dönüş teklifi “Arka Sokaklar” ekibinden mi geldi?
- Zaten her zaman irtibat halindeydik. Canlandırdığım karakteri öldürmediler, sonunda da geri döndüm.
“Doktorlar” dizisinde oynadığınız karakterle izleyicilerden nasıl tepkiler aldınız?
- Aslında kimin ne tepki verdiğine pek bakmıyorum. Bakarsanız, halk için oynamış olursunuz, o zaman da başarılı olamazsınız. İnsan kendi içindeki başarı duygusuna bakmalı. Ben doğru bildiğimi yapıyorum, beğenilirse beğenilir. “Arka Sokaklar”daki Engin öyle bir karakter oldu ki, İlker İnanoğlu’nun da ‘Yumurcak’ın da önüne geçti. Emniyet teşkilatında çalışan arkadaşlar bile çevirme yaptıklarında bana “Buyrun başkomiserim” diyor.
Bunu ciddi ciddi mi söylüyorlar?
- Evet, çünkü ben çok inanarak oynuyorum. Bu işin eğitimini de aldım. Engin’i gözüm kapalı oynarım. Bu karakter benim bir parçam gibi oldu.
-----
Berk Oktay (Sinan)
Sinan, Elif’i
unutmaya çalışıyor
Sinan’ın nişanlısı Elif, sezon finalinde ölmüştü. Sanırım “Arka Sokaklar”ın yeni sezonunda en büyük değişimi yaşayan Sinan olacak...
- Evet, Sinan’da bazı değişimler var. Elif’i tam da evleneceklerken kaybetmesi, onda depresif bir durum yaratıyor. Son bölümde işi gücü bırakıp, kamyonetin arkasına atlayıp gitmişti. Nereye gittiğini kimse bilmiyor. Sinan bir yerlerde hayatını devam ettiriyor, Elif’i unutmaya çalışıyor. Unutabilecek mi unutamayacak mı bilemiyorum. Ekibe ne zaman döner, onu da bilmiyorum.
Bu uzattığınız sakallar da Sinan’ın kendini nasıl bıraktığını, her şeyden soyutlandığını gösteriyor...
- Evet, aynen öyle. Tamamen derbeder bir yaşam sürüyor. Ufak tefek bir kulübenin içinde tek başına yaşıyor. Kimseyle konuşmamak için telefonunu da denize atıyor. Karnını doyurup nefes almak ve Elif’i düşünmek dışında hiçbir şey yapmıyor.
Şimdi Sinan’ı oynamak daha mı zorlaştı?
- Sinan’ın otoriter yapıya karşı bir asiliği vardı. Şimdi onun duygusal tarafını da görecek seyirci. Artık bir suçluya doğru silahını kaldırıp “At silahını” demeyecek. Sadece silahını kaldırıp onun suratına bakacak. Çünkü öyle bir darbe yemiş ki, umurunda bile değil karşısındakinin silahı atıp atmaması. Duygusal anlamda yıpranmış ve körelmiş biri var artık. Sinan’ın annesi ve babası yok. Hayatta tek tutunduğu insanı da bir başkası elinden aldı. Ama böyle bir karakteri oynamak daha zevkli.
Bunu sormak zor ama... Gerçek hayatta başınıza böyle bir durum gelseydi, nasıl tepki verirdiniz?
- Senaryoyu okurken ilk düşündüğüm, silahı alıp kafama sıkmaktı. Düşünün, bir gün önce sevdiğiniz kadını babanızın mezarına götürüp “İşte baba, evleneceğim kadın bu” diyorsunuz. Sonra da onu babanızın yanına gömüyorsunuz. İnsan o psikolojiyle her şeyi yapabilir. Bu doğru bir şey değil tabii, sonuçta hayat devam ediyor ama yaraların sarılması çok zor. Allah göstermesin...
Ekip arkadaşlarınızla set dışında da çok iyi anlaştığınızı söylüyorsunuz. Çağla Kubat’la da sık sık dışarıda görüntüleniyordunuz. Sizin için zor oldu mu onun gidişi?
- Evet, bizim kimyamız tuttu. Ekip arkadaşlarımızla aramızdaki enerji de ekrana yansıyor. Çağla’nın asıl işi sörfçülük, o yüzden iyi bir amaç için aramızdan ayrıldı. Ayrıldığı için üzülüyoruz tabii ama onun için de seviniyoruz. Biz iyi anlaşan bir futbol takımı gibiyiz.
Dizi devam ediyor ama başka teklifler geliyor mu? Gündeminizde bir sinema filmi var mı mesela?
- Bu sene İtalyan yönetmen Renzo Martinelli’nin çektiği bir film için teklif geldi. İtalya’da çekilecekti. Senaryosunu istedik. Ben de henüz Türkiye’de filmim yokken İtalya’da film çekeceğim diye çok heyecanlandım. Ama sonra senaryo geldi, Osmanlı ve Müslümanlar’ı aşağılayan bir film çıktı. Hemen bağlantıyı kestik. Böyle bir saçmalık olur mu? Ben Türk’üm, Müslüman’ım, gidip Osmanlı’yı kötüleyen bir filmde oynayacağım! Yok böyle bir şey. “Oyuncu her rolü oynar” diye bir laf vardır ama kusura bakmasınlar ben o kadar da profesyonel değilim. İnsanın milliyetçi duyguları da var.
-----
Özgür Ozan (Hüsnü Çoban)
TV için doğru iş
“Arka Sokaklar” en çok eleştirilen dizilerden biri olmasına rağmen altı sezondur reyting rekoru kırıyor. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?
- Tabii ki dizilerin eleştirilen tarafları olur. Ama bizde iyi yöndeki eleştiriler daha fazla, belki de bu yüzden dizimiz hâlâ yayınlanıyor. Şimdi altıncı sezona giriyoruz. Demek ki televizyon için doğru bir iş yapıyoruz. Bu doğruluk da samimi ve inandırıcı olmamızdan kaynaklanıyor.
Diğer polisiye dizileri nasıl buluyorsunuz? Mesela “Behzat Ç.” son dönemin en ses getiren dizilerinden...
- “Behzat Ç.”yi fırsat buldukça izliyorum ve çok beğeniyorum. Ama tarz olarak çok ayrıyız. Tek ortak noktamız, polisi oynamamız.