Güncelleme Tarihi:
Seher, dayısı tarafından cinsel istismara uğramış ve toplum tarafından yalnız bırakılmış bir kadın. Nihat ise bir kadın ve çocuğun yokluğuyla baş etmek üzere iyileşmek için gözetleme kulesine sığınmış bir yalnız adam. Sıra dışı bir konusu yok gibi... Nedir sizce onu iyi bir film yapan?
Olgun Şimşek: Bilmem, seyirci karar verecek ona. Biz buraya çok farklı ve çok iyi bir film yaptık diye oturmadık zaten. O yüzden bu soruyu Pelin Esmer cevaplasa daha iyi. Kaldı ki onun da böyle bir iddiası olduğunu zannetmiyorum. Zaten sinema veya sanat hep basit bir şey anlatır. Ben şahsen basit, yani karmaşık olmayan hikâyeleri izlettirebilen filmleri daha etkileyici bulurum. Bir film çıkarırken, birbirini tamamlayan durum ve karakterlerden mutlaka yararlanılır. Evet, Nihat’la Seher’in birbirlerini tamamlayan yanları var. Bir kere ikisi de suçluluk duygusundan kaçıyor. Bizde sevinçler de acılar da ortalığa saçılır. “Benim şuram acıyor” diye bağırmaya bayılırız. Ama bizim Nihat öyle yapmıyor. Bu anlamda atipik bir karakter.
Seher ise geleneksel bir ailenin kızı. Ama ‘namus belası’ yüzünden yalnız bırakıldığı için kimsenin idaresine ihtiyacı olmadığını söylüyor. Ya o bir erkek olsaydı?
OŞ: Bu tip durumlarda kadın yalnız bırakılır zaten. Anne babası bile yanında olmaz pek. Çok az aile vardır bu tip sorunları aşabilecek.
Nilay Erdönmez: Cinsellik bugün bile hâlâ tabu. Bir erkeğin başkasıyla derdini paylaşması daha kolay. Kadınlarsa yalnız bırakılıyor. Eskilerin dediği gibi ‘yüklü’ olan kadının kendisi. Bununla baş etmek de ona kalıyor. Seher, güçlü bir kız. O da Nihat gibi derdiyle başa çıkmak için kendi kendine kalabileceği bir ortama sığınmış. Dünyaları birbirleriyle çok tezat değil. Ama bence filmde sadece iki karakterin dünyası birbiriyle karşılaşmıyor. Gördüğümüz, görmediğimiz başka dünyalar da var. Hepsinin bütünlüğü koca bir öykü oluşturuyor.
Nihat’ın suskunluğunda bir bilgelik saklı sanki...
OŞ: Evet, Nihat suskun bir adam. Erdemli de biri. Bunu başarabilmek zor. Biz, acılarımızın paylaştıkça hafifleyeceğini zannederiz. Fakat o, siz halledebilirseniz hafifler veya sonlanır. Yoksa peşinizden bir ömür boyu büyüyerek gelir. Nihat bunu görebilmiş ve sorunuyla yüzleşmeye soyunacak bir erdeme sahip.
Nihat’la Seher’in sırları ayyuka çıktığı zaman belki birbirlerini en iyi anlayacak insanlar olmalarına karşın vicdansızlaşıyorlar. Nihat’ın erkek egemen düşüncesinin ansızın uyanıyor olması, ataerkil toplumda kadının yalnız bırakılışının bir ifadesi belki de...
OŞ: Adam iyilik yapmaya çalışıyor ama Seher’in yüzüne bile bakamadığı çocuğu alıp geri kucağına getiriyor. Seher’in düşündüğüyse bunun nasıl bir iyilik olduğu... Adam tahtadan oyduğu arkadaşını, kadın kuleye gelince ateşe atmıştı halbuki. Ama kadın ve bebek yitirdiklerini de getiriyor gözünün önüne ve erkek egemen kafa hemen geri dönüyor. Ortada babasız bir çocuk varsa erkeğin aklına hemen gayrı meşru ilişki geliyor. Kimden peydahladın bu çocuğu kaltak, demiyor belki Nihat. Anlamaya çalışıyor başta ama bir yerde yine ataerkil toplumun üyesi.
BEBEK ÇOK İYİ BİR PARTNERDİ
Seher’in başta reddettiği bebeği kabullenmesi ve Nihat’ı giderek sertleştiren bu değişim sürecini, insanın kendi doğasına yenik düşmesi üzerinden okuyabilir miyiz?
OŞ: Sen kendini ne kadar suçlu hissedersen hisset ya da hissetme, akan bir hayat var. Ne zaman nerede yıldırım çarpacak veya bir trafik kazası olacak, kim doğup kim ölecek hesaplayamayız. Hep planlamaya çalışıp yenik düştüğümüz bir işleyiş. Yıldırımın bir kaçışa denk geliyor olması, “Kendinize gelin” diyen bir ‘ilahi adalet’ gibi...
Filmin üç başrolü var diyebiliriz aslında. Seher’in minik bebeğinden söz ediyorum. Çekimler sırasında neler yaşadınız?
NE: Bence çok iyi bir partnerdi. Hatta bazen oynadığını bile düşünüyorduk. Bazen emzirmem gerekiyordu ama emmiyordu. O gerçekte de olan bir şey. Her zaman emmez bebek, ulaşmaya çalışırsın. Bazen de o gelip tutuyordu beni. Halbuki o sahnede kız bunu reddetmeliydi falan. Ama bebek tamamen güdüsel olarak hareket ediyordu.
Nilay Erdönmez
Çıplaklık ve aldığım kilolar değil cesaretim konuşulsun
* Banyo sahnesinde bir erkek oyuncu oynamış olsaydı bir gündem oluşmayacaktı. Çıplaklıkla dikkat çeken o sahne, bir arınmadır. Cesaretimi banyo sahnesinden daha çok zorladığım yerler var. Konuşulması gereken bir şey varsa, onlardan bahsedilsin.
* Film için kilo almış olmamın bu kadar abartılmasına şaşıyorum. Doğum yapmış bir kadın vücudunun görünümüne sahip olabilmek için diyetisyen yardımıyla 10 kilo aldım. Sonuçta kendimi değiştirip Charlize Theron’culuk oynamadım ki... Onun yaptığına çok saygı duyuyorum tabii, o ayrı.