Şermin SARIBAŞ
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 01, 2005 00:41
Murat Koçel, üç ay öncesine kadar sessiz sakin bir hayat süren, 41 yaşında evli ve üç çocuklu bir aile babasıdır. Her gün Bayrampaşa’daki evinden çıkıp şoför olarak çalıştığı Kavacık’taki gıda şirketinin yolunu tutar. Yollarda direksiyon salladığı günlerden birinde, telefonu çalar. Arayan kişi, onu tersleyerek niçin telefonunu dinlediğini sorar. Murat Bey, ‘Ne dinlemesi, siz kimsiniz’ demeye kalmadan, karşısındaki telefonu kapatır.
- Alo, beyefendi siz benim telefonumu dinliyormuşsunuz!
- Kardeşim sen de mi #31# 3111 çevirdin?
- Evet.
- Yok böyle bir hikaye, manyak mısın nesin kardeşim, ne dinlemesi! Beni her gün senin gibi 50-60 kişi arıyor. Bıktım ya! Sizle mi uğraşacağım. Bak kardeşim bu telefon şirketimin adına kayıtlı, inanmıyorsan Turkcell’e sor. Bıktım ya!
- Kusura bakmayın ben gazeteceyim böyle bir söylenti var, kontrol etmek için aradım, karşıma siz çıktınız.
Bu diyalog geçtiğimiz hafta gazeteci bir arkadaşımızla, #31# 3111 mağduru Murat Koçel arasında aynen geçti. Murat Bey kimdi? Onun hayatını zehir eden hikaye neydi? Onun hikayesi bizi başka hangi hikayelere götürdü?
Murat Koçel, üç ay öncesine kadar sessiz sakin bir hayat süren, 41 yaşında evli ve üç çocuklu bir aile babasıdır. Her gün Bayrampaşa’daki evinden çıkıp şoför olarak çalıştığı Kavacık’taki gıda şirketinin yolunu tutar. Yollarda direksiyon salladığı günlerden birinde, telefonu çalar. Arayan kişi, onu tersleyerek niçin telefonunu dinlediğini sorar. Murat Bey, ‘Ne dinlemesi, siz kimsiniz’ demeye kalmadan, karşısındaki telefonu kapatır.
Aradan iki dakika geçmeden, bu kez bir başka ses, ‘Ben kendi telefonumu çevirdim, niye siz karşıma çıkıyorsunuz?’ diye ondan hesap sorar bu kez. Murat Bey ne olduğunu anlamaz, ‘Bu telefon şirketimin adına kayıtlı 15 yıllık bir telefon, ben de bu telefonu 6 yıldır kullanıyorum. Nerden sizin telefonunuz oluyormuş?’ der ve telefonu kapar.
Ama telefonu kapatmasıyla tekrar çalması bir olur. Bu kez karşısında bir başka ses vardır. O da, ‘Dinleyin vatanseverler dinleyin! Savcılıkta sizinle hesaplaşacağız’ der ve Murat Bey’in bir şeyler söylemesine fırsat vermeden telefonu kapatır.
ÖNCE EŞEK ŞAKASI SANDI
Önceleri bunun arkadaşları tarafından ona yapılmış bir eşek şakası olabileceğini düşünür. Ama öyle kendi halinde bir hayatı vardır ki, etrafında bu tür haylazlıkları yapacak arkadaşı bile yoktur. O daha neyle karşı karşıya olduğunu anlamadan aynı gün, aynı şekilde tam 50’ye yakın telefon daha alır. İlk gün ne yapacağını bilemez, çaresizce bütün telefonları cevaplamaya çalışır. Günler geçip bu tür telefonların arkası kesilmeyince artık nazik cevap vermekten de vazgeçer.
Arayanların çoğu ona, ‘İstihbarattan mısınız, emniyetten misiniz, Amerika mı bizi dinlemenizi istiyor’ türünden sorular sorar. Çareyi Turkcell’e başvurmakta arayan Murat Koçel’in bu çabası da sonuç vermez. Arayan kişilerin telefon numaraları gözükmediği için kimin aradığı da belli değildir. Telefon şirketi arayanları ancak savcılık emriyle tespit edebileceklerini, bu yüzden savcılığa başvurması gerektiğini söyler. Bir de ek bilgi verir: ‘Sizi arayanlar muhtemelen sizi aramadan önce #31# çevirdikleri için telefon numaralarını göremiyorsunuz’. İş sadece #31#’ye kalsa iyi, bir de 3111 vardır ki işi iyice içinden çıkılmaz hale getiren de budur zaten.
Murat Bey, ‘Savcılığa başvurun’ tavsiyesini dinlemez. Sebebi makûldür aslında: ‘Savcılığa başvursam ne olacak? Beni arayan bir tek kişi değil ki. Arayanlar hep farklı kişiler. Bazen günde 100 farklı kişinin aradığı oluyor. Savcılık onları tespit edeyim derken kafayı yer. Tek tesellim en azından şimdiye kadar küfür yememek oldu. Çünkü beni emniyet mensubu zannettikleri için küfür de etmiyorlar.’
BİR BAŞKA KURBAN MUHTAR
Murat Bey’in hikayesini öğrenmemiz #31# 3111 diye kulaktan kulağa, mail’den mail’e dolaşan bu şehir efsanesinin peşine düşmemizle mümkün olmuştu.
Aslında her şey birkaç ay önce internette başlamıştı. Gönderilen maillerde ‘Cep telefonunuzun dinlenip dinlenmediğini öğrenmek istiyorsanız önce #31#3111 hemen ardından da kendi cep numaranızı çevirin. Eğer karşınıza biri çıkıyorsa bilin ki telefonunuz dinleniyor’, deniyordu.
Murat Bey’e böyle ulaşmıştık. Onun mağduriyeti bizi başka bir mağdura, Ankara’da Köşk Mahallesi Muhtarı Zülküf Demirer’e götürdü.
Arayıp, cep telefonundan rahatsız edilip edilmediğimizi sorduğumuzda, sanki aylardır birilerinin ona bu soruyu sormasını bekliyordu: ‘Telefonum 1,5 aydan beri hiç susmuyor. Aklım hálá başımdaysa, Allah bana acıdığı içindir. Gece 02.30’da arayıp, ‘Kimsin kardeşim, ben kendi telefonumu çeviriyorum sen çıkıyorsun, bizi mi dinliyorsun’ diyorlar. Dört yıldır bu telefonu kullanıyorum, ilk defa başıma böyle bir iş geliyor. Önceleri geçici bir şey sandım ama her gün 30-40 kişi arayınca ne yapacağımı bilemedim. Muhtar olduğum için telefonumu kapatamıyorum, mahalledeki herkes bu telefonumu biliyor, değiştirmek istemiyorum. Telefon şirketini aradım, savcılığa verin dediler. Savcılıkla uğraşacağıma 30 lira daha verir, yeni bir hat alırım diye düşünüyordum ama o kadar sinirlendim ki sonunda verdim savcılığa. Sizin bahsettiğiniz #31# 3111’i bilmiyordum, o yüzden mi beni rahatsız ediyorlarmış? Neymiş ki o? Ne yapacaksınız bilmiyorum ama Allah rızası için beni bu beladan kurtarın!’
PROFESÖRÜ BİLE KANDIRDILAR
Bu internet üfürmesine inananların, inanmakla kalmayıp deneyenlerin sayısı hiç de az değil. Meselá adı bizde saklı bir profesör ders sırasında anlatmaya başlıyor: ‘Çocuklar, artık bu memlekette herkesin telefonlarını dinliyorlar. Sizin cep telefonlarınızı da dinliyor olabilirler. Dinlenip dinlenmediğinizi öğrenmek istiyorsanız, #31# 3111 sonra da kendi numaranızı çevirin. Karşınıza biri çıkarsa bilin ki, siz de dinleniyorsunuz’.
Öğrenciler şaşırır ama bir öğrenci vardır ki, hocanın anlattıklarına şüpheyle bakar. Babası, üst düzey bir emniyet mensubu olan bu öğrenci dersten sonra hemen babasını arar. ‘Baba, hoca derste bize hepimizin dinlendiğini söyledi. Hatta bir de formül söyledi. #31# 3111’i arayın sizi dinleyen karşınıza çıkıyormuş. Gerçekten emniyet böyle bir şey yapıyor mu?’
Baba kızına emniyetin böyle bir şey yapmadığını söyledi ama Türkiye yakın tarihinde telefon dinleme skandallarıyla çalkalanmış bir ülkeydi ve böyle bir paranoya yaşanması hiç de şaşırtıcı değildi.
Daha geçenlerde Ankara Ticaret Odası’ndan bir sitem geldi: ‘Türkiye’yi dinlenme paranoyası sarmış. Kimseyle telefonla konuşamıyoruz. Herkes kaçak konuşuyor, şifreli anlaşıyor. Telefonda olmaz, yüz yüze konuşalım diyorlar. Kimileri de Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma, Genelkurmay, MİT, Ankara Emniyet Müdürlüğü, Kaçakçılık ya da İstihbarat Daire Başkanlıkları arasında dinlenme-toto oynuyor.’
NASIL MAĞDUR OLUYORSUNUZ?
Diyelim ki, telefonunuz 0532 ile başlıyor ve internette yazılan sıralamayla aramaya başlıyorsunuz. #31#3111 0532 ve devamında numaranız. Kendi numaranızı çevirdiğinizi, kendinizi aradığınızı zannediyorsunuz ama yanılıyorsunuz.
Peki aslında ne yapmış oluyorsunuz? #31# benim numaramı karşı tarafa göstermeyin demek. Bir teknik servis hizmeti olduğundan aradığınız numaraya dahil olmuyor ve çevirdiğiniz numara otomatik olarak 3111’le başlamış oluyor. Sonraki üç rakam ise sırasıyla kullandığınız hattın ilk üç numarası. Yani 0532, 0542, 0505 ya da 0537 gibi.
Böylece aradığınız numara 311 10 53, ya da hattınıza bağlı olarak 311 10 54 ya da 311 10 55 oluyor. Neden böyle? Çünkü Türkiye’de telefon numaraları 7 haneli. Bu yüzden siz peşpeşe 15 numara çevirdiğiniz halde sistem ilk 7 rakamdan sonrasını görmüyor, dikkate almıyor. Bu durumda siz kendinizi aradığınızı, kendi telefon numaranızı tuşladığınızı zannederken aslında 3111 ile başlayan yanına ise kullandığınız hattın ilk üç numarası geliyor. Yani bambaşka bir numarayı çevirmiş oluyorsunuz.
Ve karşınıza dünyadan bihaber, gıda şirketinde çalışan ve hikayesini okuduğunuz şoför Murat Koçel ya da muhtar Zülküf Demirer çıkıyor. Sadece onlar mı? Kullandığınız cep telefonu numarasının şebekesine göre karşınıza çıkacak kişiler değişebiliyor. Mesela hattınız 0555’le başlıyorsa o zaman aradığınız numara 311 10 55 oluyor. Cep telefonunuzun ilk dört rakamına göre (0532, 0543, 0536.. vb) 12 farklı kişi bu olayın mağduru haline gelebiliyor. Haberi yaparken bütün ihtimalleri dikkate alarak bu 12 farklı numarayı da aradık. Onlardan ikisi Murat Koçer ve Zülküf Demirer’di. İkisi böyle bir durumla karşılaşmadıklarını söyledi. Kalan sekiz numara ise kullanılmıyor çıktı. Belki de bu tacizden dolayı numaralarını kapatmak zorunda kalmışlardı.
Gizli kulaklar ülkesi
Peki Türkiye’deki bu dinlenme paranoyasının miladı ne? Niçin herkes kendisinin dinlendiğini sanıyor?
1999 yılında Türkiye, Telekulak adı verilen çok büyük bir skandalla çalkalandı. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 9. katındaki yasal dinleme odasından ayrı olarak, 8. katta illegal bir dinleme odası ortaya çıkarıldı. Bu odadan tam 963 kişinin telefonları izinsiz olarak dinleniyordu. Aralarında kimler yoktu ki: Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı, MGK, TBMM, Yargıtay, gazeteler, belediye başkanları, holding patronları, sendikalar, sivil vatandaşlar. Bu skandal ortaya çıktığında herkes, acaba ben de mi dinleniyorum endişesine kapılmıştı. Ve bu olay artık arkası kesilmeyecek dinleme paranoyalarının başlangıcı olmuştu.
Ortada illegal dinlenen kişilerin telefon kayıtlarının bulunduğu kasetler uçuşuyordu.
Zamanın DYP Genel Başkanı Meral Akşener, sanki çok doğal bir şey yapıyormuş gibi, üstelik bir de basın toplantısıyla Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün telefon konuşmalarını herkese dinletti ama yargı önünde yüklü tazminatlara mahkum oldu. Yargıtay 8. Daire Başkanı Naci Ünver de telefonlarının dinlendiğini iddia ederek, İçişleri Bakanlığı aleyhine dava açtı ve davayı kazandı.
Herkes kasetlerden nasibini alıyordu. Sibel Can’ın boşandığı eşi Hakan Ural ve babası Selçuk Ural’ın telefonlarını, Eylül Gözler lakaplı Neşe Aras’ın dedektiflik bürosu aracılığıyla dinlettiği iddia edildi. Neşe Aras ve sekiz adamı 10 ay hapse mahkum oldu.
Çok geçmedi o zamanlar Senkron TV adıyla faaliyet gösteren şirketin sahibi Levent Altınay’ın da aralarında bulunduğu 13 kişi tutuklandı. İşyerlerinde pek çok şantaj kasedi ele geçirildi. Kasetler arasında, o sıralar Gökkafes’in yapımına karşı olan gazetecilerden Perihan Mağden ve Oktay Ekinci’nin telefon konuşmaları da vardı.
Hafızalardaki en taze olay, Eski Yargıtay Başkanı Erarslan Özkaya’nın evinin onarımını yapan müteahhitle yaptığı telefon görüşmeleriydi. Bu konuşmalarda MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu’nun Alaattin Çakıcı’nın Yargıtay’daki dosyası için ricacı olduğu ortaya çıkmıştı.
Bu kadar ‘zengin’ bir konudan elbet bir kitap da yazılacaktı. Gazeteci Faruk Bildirici bütün bu skandalları konu alan ‘Gizli Kulaklar Ülkesi’ kitabını yazdı ve çok satanlar listesine girdi.