Röportaj: Celal Özcan / Münih
Oluşturulma Tarihi: Ocak 11, 2005 01:24
Ünlü yönetmen Oliver Stone’un ‘Şarkın yeni Ömer Şerif’i ve Armani giysisi içinde bir şarklı’ dediği Türk aktör Erol Sander, Kelebek’e konuştu.
Büyük İskender filminde Prens Pharnekes’i canlandıran Erol Sander, ‘Rolü almamda filmin yönetmeni Oliver Stone’un kuzeniyle evli olmamın hiçbir etkisi yok. O kadar ki, ‘Bir saat içinde büromda ol’ dediğinde, hayatımın en pahalı taksi ücretini ödemek zorunda kaldım’ diyor.
Önce
fotomodel olarak uluslararası ün kazanan, ardından sinema oyunculuğunda adını duyuran Erol Sander, dünyanın en ünlü oyuncularıyla birlikte oynadığı ‘Büyük İskender’ filminde kamera arkasında yaşanan birbirinden ilginç olayları anlattı. Oliver Stone’nun kuzeni ile evli olan Sander, Colin Farrell, Anthony Hopkins, Angelina Jolie gibi dünyaca ünlü oyuncuların oynadığı ‘Büyük İskender’ filminde bir Türk oyuncu olarak oynamaktan gurur duyduğunu söyledi.
Beğenmese oynatmazdı
Erol Sander, Büyük İskender filmine nasıl seçildiğini şöyle anlattı:
‘Uçakla Londra’ya inmiştim. Havaalanında cep telefonumu açtığımda Oliver Stone’dan bir mesaj vardı. Mesajda ‘Erol bir filmde sana rol vermeyi düşünüyorum. İlgi duyuyorsan bir saat içinde büroma gel’ diyordu. Çok heyecanlandım ve hemen taksiye atlayıp büronun yolunu tuttum. 400 İngiliz Sterlini’yle hayatımın en pahalı taksi ücretini ödedim. Büroda çekim yapıldı. Altı hafta cevap alamadım. Beğenmedi diye çok üzüldüğüm bir sırada yine Stone aradı, bana filmde güzel bir rol seçtiğini söyledi. Ama akrabayım diye değil! Alman Futbol Milli Takım Antrenörü Klinsmann da, müdafaayı yapamayacak birisini oğlu bile olsa milli maçta oynatmaz. Oliver Stone oyunculuğumu beğendiği için rol verdi. Stone benim için bir Van Gogh, filmi bir tablo, bense bu tabloda bir rengim. Oliver Stone beni ‘Şarkın yeni Ömer Şerif’i ve Armani giysisi içinde bir şarklı’ olarak niteliyor.’
50 derece sıcakta çalıştık
Çekimlere başlamadan önce Fas’ta çölün ortasında iki buçuk hafta medeniyetten uzak, çadırda filmin çekimi için hazırlandıklarını anlatan Erol Sander, burada ata binmeyi, Makedonyalıların savaş tekniğini öğrendiklerini söyledi.
Münih’te bir otel lobisinde Almanca konuştuğumuz Erol Sander sorularımızı şöyle yanıtladı:
- Çölde yaşam çok maceralı olmuştur herhalde...
- Oliver Stone, Fas’ta resmen askeri bir kamp kurdu. 50 derece sıcağın altında, akreplerin arasında çalıştık. Kahvaltı etmeden sabah saat altıda kalkıp saatlerce koştuk, egzersiz yaptık. At binmeyi öğrendik. Ünlü bir İspanyol binici bize nasıl at binileceğini öğretti. Saat 12.00’de 50 derecede erimiş peynirler ve reçellerle öğle yemeği yedik. Ardından Makedonların savaş tekniğini öğrendik. Büyük İskender ve komutanının askerlerini nasıl motive ettiği dersini aldık. 16 saat çalıştığımız günler oldu.
- Dünyanın en ünlü oyuncularıyla kamera önüne çıkarken, korktunuz mu?
- Oynarken korkunun yeri yok. Kamptan sonra çekimler 144 gün sürdü. Gerçekten de benim için Colin Farrell, Anthony Hopkins, Val Kilmer gibi dünyanın en büyük yıldızlarıyla, en iyi İngiliz tiyatro oyuncularıyla oynamak çok gurur vericiydi. Anthony Hopkins’le çok iyi anlaştım ve çok iyi arkadaş oldum. Onların zengin deneyimlerinden çok şeyler öğrendim. Unutulmaz anlar yaşadık. Ama kamera önüne çıkarken, korkunun yeri yok. Zaten Büyük İskender filmde ‘Korkuyu yen, ölümü yeneceksin’ diyor. Kamera önüne çıkınca ben böyle bir ünlüyle oynuyorum, ya yanlış yaparsam diye düşünmemek ve role tamamen kendini vermek gerekiyor.
Çekimlerde attan düştüm
- Ne tür sorunlar yaşadınız?
- Başlangıçta ata motosiklete biner gibi biniyordum. Anthony Hopkins de orada at binmeyi öğrendi. Ben ilk bindiğimde ata bacaklarımla vurarak dört nala sürmek istedim. Ama at bir türlü gitmiyordu. Oliver beni gördü ve ‘Hey sen, gel buraya, in attan aşağı ve şu ata bin’ dedi.
Atla iletişim kurmayı öğrendik. Tayland’ta çekimler esnasında ormanda düştüğümüz sahneler oldu. Ben kamera önünden geçtikten sonra at bir çukurdan hoplayınca çok kötü biçimde kolumun üzerine yere düştüm. Kolum kırıldı diye korktum. Ama bir şey olmadığını anlayınca tekrar ata binip devam ettim. Atla ağaca çarpanlar oldu. Sanki bir
film çekiyormuş gibi değil, gerçekten bir savaş meydanındaymış gibi oynadık. Sette beş bin kişinin olduğu günler oldu. Bu nedenle filmi objektif olarak değerlendiremem ben. Subjektif olarak görüyorum. Çünkü her sahnesini bizzat yaşadık.
Film tarihi gerçeğe uygun
- Ya filmde Büyük İskender’in komutan Hephaestion ile ilişkisi ve öpüşme sahnesine ne diyorsunuz? Bu sahneler Büyük İskender’in eşcinsel olduğu tartışması yarattı.
- Bu milattan önce yaşanmış bir olay ve o zaman bugünkü ahlak anlayışı yoktu. Bir erkekle yatmak o zaman bir kadınla yatmak gibi normaldi. Bu filmi sadece bu yüzden eleştirmek çok saçma. Filmde bu izlenimi uyandıran sadece iki sahne var. Birinde Büyük İskender ile komutan Hephaestion birbirlerine olan duygularını kelimelerle dile getiriyor. Bir başka sahnede ise öpüşüyor. Bu tarihi gerçeğe uygun. Abartma yok. Bu tarihi bir destan. Oliver Stone’un vizyonuyla tarihi gerçeğe uygun. Büyük İskender ve komutan Hephaestion birlikte büyümüş. Aristoteles’in öğrencileri. Ben bunu ikisinin bir gençlik aşkı olarak görüyorum. Ama filmi bir bütün olarak almak lazım, çok öğretici bir film. Hayat üzerine çok zengin bir ders veriyor.
Türkiye Stone’a kucak açtı
- Zorba filmi Yunanistan’ın dünyada çok güzel bir imaj edinmesini sağladı. Yunanistan’a turist akını bu filmle başladı. Oliver Stone’un senaryosunu yazdığı Geceyarısı Ekspresi ise Türkiye hakkında çok olumsuz bir imaj bıraktı. Stone ile hiç bu konuyu konuştunuz mu?
- Stone’un şimdi bir Türk akrabası var. Ne güzel bir kader değil mi? Stone ile bu konuyu konuşmadık. Bana hep Türkiye’ye çok gitmek istediğini söyledi. Ben de kendisine ‘Türkiye harika bir ülke, mutlaka gitmelisin’ dedim. Nitekim gitti. Köln’de Büyük İskender filminin galasında görüştük. Türkiye’den çok memnun döndüğünü söyledi. İnsanların kendisini ne kadar sıcak karşıladığını anlattı. Stone bir yönetmen. Her yönetmen, her sanatçı eserinde özgürdür. Türkiye, Stone’a kucak açarak, bunu kabul ettiğini gösterdi.
- Gelecek projelerin?
Ben Almanya’da sinema oyunculuğuna başladım. Kendimi Avrupalı bir oyuncu olarak görüyorum. Amerika’ya da gideceğim ama, asıl Avrupa’da oyuncu olarak kalacağım ve güzel filmlerde oynamaya devam edeceğim.
- İstanbul’a gidiyor musun?
Aralıkta oradaydım. Annemi ziyaret ettim. Çok sevdiğim İskender, lahmacun yemeklerini tattım. Taksim’de İnci Pastanesi’nde profiterol yedim. Orası benim ana vatanım ve çok seviyorum.
Modellikten oyunculuğa
Alman RTL televizyonunun reyting rekorları kıran polisiye dizisi ‘Sinan Toprak’’ ile adını duyuran Erol Sander, 1968-İstanbul doğumlu. 1973’te Almanya’ya yerleşen Sander, siyasal bilgiler okudu. 1990 yılında Paris’te modellik yapmaya başladı ve 2000 yılı başına kadar aralarında Armani ve Dior’un da bulunduğu ünlü markaların defilelerinde boy gösterdi. Paris’te oyunculuk dersleri alan Sander, Türkçe’nin yanı sıra Almanca, Fransızca ve İngilizce biliyor. Oliver Stone’un kuzeni olan Fransız eşi Caroline’le birlikte 2000 yılının başında Almanya’ya dönen genç oyuncu, Alman televizyonlarında dizi filmlerden sonra Prenses Süreyya filminde Şah Rıza Pehlevi’yi oynadı. Sander, sinemada iddialı olduğunu ‘Büyük İskender’ ile kanıtladı.