Güncelleme Tarihi:
ECM’in 20’nci kuruluş yıldönümünde Jan Garbarek ile çalmanız, kariyeriniz için bir dönüm noktası oldu. O gece orada çalmasaydınız, şu anda nerede, kiminle ve ne çalıyor olurdunuz?
- Kariyerimin dönüm noktası değil de önemli parçalarından biriydi diyelim bence. Ondan önce de çok albümüm vardı zaten. Benim kariyerimin dönüm noktası, 1996’da Peter Gabriel’le tanışmamdı. Eğer Jan ile o gece çalmasaydım, belki daha sonra başka biriyle tanışır ve başka şeyler yapardım. Her neyse, benim için önemli olan cazın içinde olmak. Belki ECM’le tanınmazdım ama yine muhtemelen caz müzik yapıyor olurdum.
Çalış stilinizle ilgili herkes kendine göre bir yorum yapıyor. Siz tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
- Stilimi tanımlamak benim için bile biraz zor... Yedi yaşında klasik müzik eğitimi alıyordum ve piyano çalıyordum. 14 yaşında perküsyon çalıyordum. Klasik müzik eğitimimi Paris’te tamamladım. Böylece oldukça sağlam bir klasik müzik geçmişine sahip oldum. Ben yarı Afrikalı, yarı Fransız’ım. Genlerimden dolayı hayatımda davul var. Paris’te doğmamdan dolayı da Batı Afrika, Kuzey Afrika, mainstream Celtic, Latin gibi çok farklı müzikler dinleme şansım oldu. Yani doğduğum yerde dinlediğim müzikler, klasik müzik geçmişim, genlerim ve ailemin caz dinliyor oluşu, bu şekilde çalmamı sağladı. Genlerimden dolayı davul çalış tarzım farklı.
PETER VE STING’DEN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM
Sizden önce davulcular genellikle arka planda kalırdı. Sizi öne çıkmaya motive eden şey neydi?
- Ben bilinçli olarak öne çıkmaya çalışmadım. Stilim, insanların beni fark etmesini sağladı. Sonuç olarak sahnenin gerisinde çalıyorum ama stilimle piyanist, gitarist ya da solist kadar fark ediliyorum. Davul çalmayı sadece vuruş yapmak ya da ritim tutmak olarak görmek doğru değil bence. Davul, şarkının oldukça önemli bir bölümünü oluşturuyor. Davulu çıkarırsanız, şarkının çok farklılaştığını görürsünüz.
Sting ve Peter Gabriel gibi çok değerli isimlerle müzik yaptınız. Onlarla çalmak nasıl bir duyguydu?
- Bu çok zor bir soru... Müzik yapan sanatçılar arasındaki ilişki, çiftler arasındaki ilişkilere benziyor. Birlikte yaşadığınız kişiyle her gün çok keyifli zamanlar yaşayamayabilirsiniz. Sanatçılar arasındaki ilişki de böyle. Vaktinizin büyük bölümünü onlarla geçirirsiniz ve bazen kendinizi iyi hissetmezsiniz. Önemli olan aradaki ilişki ve arkadaşlık. Peter ve Sting’le aramızda çok yakın bir dostluk var. Bu insanlar gerçekten büyük ve inanılmaz yıldızlar. Hem müzikal hem de insani anlamda onlardan çok şey öğrendim. Neredeyse 22 yıldır birbirimizi tanıyoruz ve hâlâ görüşüyoruz.
“Neighbourhood” ve “Playground” albümlerinin ardından “Third Round”u çıkardınız. Bu albümün kayıt süreci nasıldı, ne kadar sürdü?
- Çok hızlıydı gerçekten. Üç gün sürdü. Demoları müzisyenlere vermiştim, üç günde her şeyi kaydettik. Albüm için çalıştığım tüm müzisyenlerle birbirimizi yıllardır tanıyoruz. O nedenle çok yakın ve samimi oldu her şey... Bu albümüm de EMC’den çıktı. Aslında her şey yazılıydı ama her şey her zaman yazıldığı gibi olmuyor. Kulaklar, gözler ve beyinler bizi doğru atmosfere götürdü. Hepimiz ifade etmek istediğimiz kaliteye odaklandık.
EMİNİM İNANILMAZ SANATÇILARINIZ VARDIR
1 Nisan’da Türkiye’de konser vereceksiniz. O gece neler dinleyeceğiz?
- Üç albümümden oluşan bir repertuvar hazırladım. Yeni albümümden yedi şarkı çalacağım. Quartet (dörtü) olarak sahneye çıkacağız. Ama bana eşlik edecek isimler, albümdeki isimler olmayacak.
Bildiğiniz veya dinlediğiniz Türk caz sanatçıları var mı?
- Maalesef hayır. Aslında Türkiye’ye daha önce de gelmiştim ama caz yapan müzisyenlerle ilgili kimseden bilgi alma şansım ya da bana ulaşan bir şey olmadı. Kimseyle tanışma fırsatım da olmadı. Ama eminim inanılmaz sanatçılar vardır..