Oluşturulma Tarihi: Ekim 15, 2004 00:00
Birkaç gün önce Topshop’dan arayıp, ‘Banu Hanım elimizde çok iyi bir stil danışmanı var, danışmak ister misiniz?’ dediler.İçimden ‘Terbiyesizlik etmeyin, ben zaten şahane bir stile sahibim, ne danışacağım’ dedimse de, sırf denemek, bir stil danışmanı nasıl çalışır görmek maksadıyla kabul ettim. Normalde Türkiye’deki Topshop mağazalarında stil danışmanlığı hizmeti verilmiyor. Sarah Mackinder, Londra’daki mağazalarda görev yapıyor. Randevu alıp gidiyorsunuz, yaklaşık 3 saat boyunca danışmanın size önerdiği giysileri deneyip, çayınızı ya da şarabınızı yudumluyor, moda trendlerinden haberdar oluyorsunuz. Hizmet karşılığında bir şey ödemediğiniz gibi alışveriş yapmak zorunda da değilsiniz. Tabii bunu benim külahıma anlatın. Normal şartlarda bile bir satış görevlisi bana 15 dakika ayırsa mahcup olup, kendimi bir şey almak zorunda hissediyorum. Değil ki üç saat boyunca giysileri giyip giyip çıkaracağım. Nişantaşı şubesinde böyle bir hizmet vermeyi planlıyorlarmış. Sarah da birkaç günlüğüne, tanıtım amacıyla İstanbul’a gelmiş. Gitmeden önce beden ölçülerim, genel giyim tarzım, alışveriş yaptığım diğer mağazalar ve beğendiğim modacılarla ilgili sorular sordular. Böylece hakkınızda genel bir fikir sahibi oluyorlar. Ben Nişantaşı Topshop’a gittiğimde Sarah denememi istediği 20-30 kadar giysiyi çoktan ayırmıştı. Bunların arasından eleme yapıp, yaklaşık 15 tanesini seçtim. O da benim yerime üstleri, altları ve ayakkabıları eşleştirdi. İlk önce tüvit pantolon ile mürdüm rengi kazağı denedim. Pantolon biraz kalın gösterdi, kazağın sırt dekoltesi çok güzeldi ama rengi olmadı. Kendimden çok anneme benzedim. Bunun üzerine ‘Kazak kalsın, altına şu jean pantolonu dene, bu çizmeleri de al, pantolonun paçalarını içine sok’ dedi. Baktım sorun kazakta değil, tüvit pantolondaymış. Şimdi daha iyi görünüyorum. Ardından kazağı yeşil boğazlı bir başka kazakla değiştirdim, belime de çizme ile aynı renk bir kemer taktım. Dar jean pantolon nasıl güzel duruyor anlatamam. Sarah yine kazağı değiştirmemi söyledi ve elime kolsuz siyah bir bluz ile saks mavisi yün dantel örgü bir hırka tutuşturdu. Ben ona söylemiştim, pastel renkler beni ölgün gösteriyor, canlı renkler seçelim diye. Nitekim saks mavisi de çok yakıştı. Sonra pantolonu diz altı pembe kadife etekle değiştirdim, çizmeler kaldı. Hiç fena görünmüyorum. Eteği bir de yeşil boğazlı kazakla denedim. Derken kazak kaldı, yine diz altı jean bir etek giydim. Sarah olmasa dünyada aklıma uzun jean etek denemek gelmezdi. Fakat hiç de fena durmadı. Sonra etek kaldı, kazak kırçıllı oldu. En zon soluk tarçın rengi, kısa kollu bir kazak denedim ve yakışmadığına karar verdim. Her yeri o kadar dardı ki, kollarımın üst kısmı dolma dolma göründü. Bütün giysileri denedikten sonra ‘Her şey harikaydı, sizi tanımak çok güzeldi’ deyip, olay yerinden ayrılamadım elbette. Denediklerimin yarısını alıp, eve götürmek istedim. Sonra sadece üç parça almaya karar verdim. Çizme olmaz, hem çok pahalı, hem de geçen kış sonunda indirimden bir çizme almıştım. Yeşil kazak güzel durmuştu ama boğazlı. Gazete binası kış aylarında hamam gibi oluyor, benim hayatım bu binada geçiyor. Saks mavisi hırka, giysiden çok aksesuvara benziyor, öncelik veremem. Geriye kadife ve jean etekler, kırçıllı kazak, siyah bluz ve dar jean pantolon kaldı. Bana kalsa pantolonu alacağım ama Sarah itiraz etti: ‘Bundan mağazada çok var, kolay kolay bitmez, önümüzdeki ay da alabilirsin’ dedi. Çaresiz eteklerden birini seçeceğim. Elimi kadife olana uzattım, yine itiraz: ‘Jean etek daha çok yakıştı, hem mevsimi daha uzun.’ Neticede kırçıllı kazak, jean etek ve siyah kolsuz bluzla mağazadan çıktım. Stil danışmanın iyi tarafı sizi kararsızlıktan kurtarması ve denemeyi aklınızdan geçirmeyeceğiniz şeyleri üzerinizde görmenizi sağlaması. Kötü tarafı ise baştan sona katalog kızı gibi giydirildikten, aynada kendinizi gördükten sonra denediğiniz her şeyi alıp gidememeniz. Örneğin ben aldıklarımla eve gittikten sonra hayal kırıklığına uğradım. Çünkü kırçıllı kazak, jean eteğin üzerinde hiç güzel durmadı. Altına açık renk bir pantolon almam lazım. Eteğin üzerine giyecek kazak da bulamadım gardırobumda. Üstelik bendeki çizmenin rengi de fazla koyuymuş meğer. Neticede tek tek hiçbiri işe yaramadı, yeniden alışverişe çıkmam lazım.En çok alışveriş bahardaYaşam ve sağlık portalı ailem.com, internet üzerinden küçük bir araştırma yapmış. Daha doğrusu bir anket, 1228 kişi arasında... Katılanlara en çok hangi mevsimde alışveriş yaptıkları, ayda alışverişe ne kadar para ayırdıkları sorulmuş. Katılanların yüzde 72’si bahar aylarında alışveriş yaparım demiş. Normal, ben hayatımda hiç gardıropta yazlık kışlık değişimi yaptıktan sonra ‘Ay bu sene hiçbir şey almama gerek yok, ihtiyacım olan her şeye sahibim’ diyen birini tanımadım. İstisnasız her bahar (duruma göre ilk veya son olabilir, fark etmez), mevsimi geçenler kalkar, yaklaşmakta olan mevsime ait giysiler indirilir ve her bahar aslında dolapta giyilecek hiçbir şey olmadığına karar verilir. Geçen yıl meğer çıplak geziyormuşuz da haberimiz yokmuş nidaları... Dürüst davranıp, şuna gözüm doymuyor desenize. Şahsen benimki doymuyor.
button