Güncelleme Tarihi:
◊ Yeni kitabınız “Evdeki Algoritma” hayırlı olsun diyelim öncelikle. Ayrılık sürecinde olan ve bağımlılıklarıyla mücadele eden beyaz yakalı Serra’nın hikâyesine odaklanıyor kitap. Aslında tanıdığımız, çok bizden bir karakter değil mi Serra? Sizi onun hikâyesini yazmaya yönlendiren ne oldu?
- Teşekkür ederim. Çoğunlukla toplumsal gözlemlerime, biraz da beni ilgilendiren meselelere odaklanıyor bu roman. Yaşadığımız dönemde birçok insanın özdeşleşebileceği ve empati kurabileceği bir karakter olduğunu düşünüyorum Serra’nın.
◊ Serra depresyon sürecindeyken bir gün kapısı çalıyor ve Artnet Güvenlik’ten Kenan geliyor. Kenan, böyle zor dönemlerinde insanların normale dönebilmelerini sağlayan bir cihaz geliştirdiklerini söyleyerek söz konusu aleti kadının evine yerleştiriyor. Sonrasında Serra’nın yaşadığı bilinç dalgalanmalarına şahit oluyoruz. Dijital çağa yönelik eleştirileriniz var alt satırlarda. Biraz açar mısınız, neden böyle bir konuyu işlemek istediniz?
- Dijital çağın hem avantajları hem dezavantajları var. Genel olarak sanal etkileşimlerin insanlar arasında yapay bir bağ yarattığına ve uzun vadede izolasyona neden olduğuna inanıyorum. Pandemide çok faydasını gördük belki ama sağlıklı şekilde sürdürülebilir bir iletişim biçimi olduğunu düşünmüyorum. İnsanın anlaşılma ve bağ kurma ihtiyacı birebir karşılıklı etkileşimlerle, göz temasıyla gerçekleşiyor. Daha makro düzeyde ise mahremiyetimizin kaldığı söylenemez, hakkımızda toplanan her veri bir şekilde kullanılıyor. Diğer taraftan teknolojik gelişmelerin hız kazanması, yapay zekâ gibi etkenler ileride şu an ancak hayal edebileceğimiz uygulamalara evrilecek diye düşünüyorum, neler olacağını göreceğiz. Kitapta gerçeküstü bir atmosfer yaratmak istedim ki farklı açılardan okunabilsin.
SON YILLARDA SOSYAL MEDYAYA MESAFELİYİM
◊ Sosyal medya artık hayatlarımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Siz sosyal medyada ne kadar vakit geçiriyorsunuz? Mesafe koymak gerektiğini hissettiğiniz oluyor mu hiç?
- Son yıllarda sosyal medyaya karşı biraz daha mesafeliyim. Eskiden bir şeyler kaçıracağım hissi yaşardım, şimdilerde azaldı. Twitter hesabımı kapadım örneğin, şu aralar sadece Instagram’ı aktif olarak kullanıyorum ama bazen o bile boğucu gelebiliyor. Bu uygulamaların bağımlılık yaratan bir tarafı var, en azından benim için. Hiç kullanmadan yapamıyorum, çünkü birçok etkinliği, yeni çıkan kitapları, haberleri oradan takip ediyorum aslında.
◊ Sosyal medya paylaşımlarından yola çıkılarak bir kişinin geliri tahmin edilebiliyor, hatta kullanılan emojilerden bile ruh hali ve gelir durumları hakkında çıkarım yapılabiliyor. Aslında hepimiz birer veriyiz o dünyada, öyle değil mi?
- Öyleyiz ama ne kadar doğru veriler olduğumuz tartışılır. İnsanlar sosyal medyada çoğu zaman oldukları değil, olmak istedikleri kişinin portresini yansıtabiliyor. Bu işin daha kişisel boyutu tabii. Ne olursa olsun, çevrimiçi faaliyete bulunan her kullanıcı dijital izler bırakıyor. Gerçekten ihtiyacı olan bir ürünü arıyor örneğin ya da ilgisini çeken şeyleri takip edip etkileşimde bulunuyor. Bu veriler de analiz edilerek şirketler, devletler, teknoloji girişimcileri vb. tarafından kullanılıyor.
JAPON YAZARLARI TAKİP EDİYORUM
◊ Siz daha çok kimleri ve hangi türde eserleri okursunuz?
- Okuduğum kitaplar ve ilgi duyduğum yazarlar dönemsel olarak değişebiliyor. Şu sıralar çağdaş Japon yazarları takip etmeye çalışıyorum. Otokurmaca eserler ilgimi çekiyor. Ayrıca edebiyata dair kuramsal metinler okumayı da seviyorum.
ÖYKÜMÜN ÖDÜL ALMASI BENİ MOTİVE ETTİ
◊ Sizi biraz daha yakından tanımak adına soralım; yazmaya merakınız nasıl başladı?
- Profesyonel bir kursiyer olarak katıldığım atölyelerden birkaçı yaratıcı yazarlık üzerineydi. Açıkçası ilk başlarda illa roman yazayım, öykü yazayım ve yayınlatayım diye bir iddiam da yoktu. Yazdığım bir öykünün ödül alması beni motive etti diyebilirim. Yoksa 27 yaşımdan evvel kurmaca yazmışlığım yok. Fakat ortaokul yıllarından beri hep günlük tutar, duygu ve düşüncelerime dair kendimce notlar alırdım.
◊ Hangi alanda eğitim aldınız?
- Üniversitede Ekonomi ve Fransız Dili Edebiyatı okudum. Gerçi ekonomiyle çok haşır neşir olduğumu söyleyemem, seçmeli derslerimin çoğu psikoloji üzerineydi.
FARKLI HAYAT SEÇİMLERİ OLAN İNSANLAR ÇOĞALDI
◊ Kitabınızda dikkat çektiğiniz noktalardan biri de kadınlar üzerindeki çocuk baskısı: “Kimilerinin gözünde çocuk doğurmazsa bir hiçti”, “Sanki bir kadının tek varoluşu evlenip çocuk doğurmakmış gibi davrananlardan gına gelmişti”... Her kadın anne olmayı tercih etmeyebilir tabii, günümüzde bunu dillendirmek geçmişe nazaran daha mı kolay artık, yoksa düzen hâlâ değişmedi mi? Siz bu tür baskılarla karşılaştınız mı?
- Dillendirmek daha kolay ama bazı insanların ve daha önemlisi sistemin bakış açısı çok değişmedi. Tabii bu sırf aile kurmak meselesiyle ilgili değil, genel bir muhafazakârlık da var orada. Görünür olsun olmasın, farklı hayat seçimleri olan insanlar çoğaldı. Romanda genelde toplumsal sorun olarak gördüğüm öğelere odaklandığım için bu meseleyi ötekileştirilen birey açısından ele aldım. Yoksa çevremdeki herkes o yargılayıcı zihin yapısında diye bir iddiada bulunamam. Ben doğrudan bir baskı yaşamadım ama zaten dolayı yoldan yapılan baskılarla, manipülasyonlarla mücadele etmek daha zorlayıcı olabiliyor. Herkesin değerleri, seçimleri, hayatında yaşadıkları ve zamanlaması farklı olabilir, buna saygı gösteren de var, göstermeyen de.
◊ 2009’da “Salt Okunur” adlı öykü kitabınızı, 2020’de de “Kendinde Değil Gibisin” (2020) romanını okurla buluşturdunuz. Bundan sonrası için aklınızda nasıl bir kitap projesi var?
- Daha evvel edebiyat dergilerinde yayınlanan öykülerimi gözden geçirip kitaplaştırmayı düşünüyorum. Aynı zamanda ileride roman olabilecek bir konu var aklımda, onun üzerine düşünüyorum.