Güncelleme Tarihi:
CRYSTAL&MARBLE: Özgün, sade, farklı
Bazı detaylar büyük güzellikler doğurur. Püskül detayları, kaliteli duruşu, özel dokulu derileriyle Crystal&Marble da işte böyle güzelliklerden. Güçlü bir duruş sergileyen markanın hikayesi de, iki yakın arkadaşın yollarının kesişmesiyle başlıyor. Ebru Can Sargın ekonomi üzerine eğitim aldıktan sonra New York’a yerleşip moda sektörüne geçmiş. Orada uzun yıllar, öncü markaların çanta ve deri aksesuarlarının üretimini Türkiye’de yapan bir ofiste çalışmış. Türkiye’ye döndüğünde uzun yıllar İngiliz markası Next`in Türkiye liaison ofisinde çalışmış ve burada Berrak Evrensel ile tanışmış. Daha önce Bolton Üniversitesi’nde tekstil mühendisliği eğitimi alan Evrensel ile birlikte Crystal&Marble markasını kurmuşlar.
Çantaların duruşlarının farklı olması, derilerin farklı tekniklerle geliştirilmesinden kaynaklanıyor. Sonuç olarak özgün olmayı, fark yaratmayı ama aynı zamanda sadeliğiyle şıklık yaratmayı seven kadınlar için Crystal&Marble şu sıralar favori bir marka. Çantaların farklı tarz ve dokudaki derilerle, farklı renk alternatifleriyle çok az adetlerde üretiliyor olması da bonusu. Ama bu markayı sanırım asıl özel kılan püsküllü modelleri. “Püskül trendi başlamadan önce püskül efektli özel bir deriyle koleksiyon hazırlamıştık. Bu koleksiyon püskül trendiyle birlikte hit oldu ve her sezon yeni renkleriyle popülerliğini sürdürüyor” diyor Evrensel ve Sargın. Fiyatlar 525-1675 TL arasında değişiyor. Bu başarılı tasarımların adresleri ise; Beymen ve Brandroom mağazaları, Harvey Nichols Ankara, Storie Store Adana, Bazen Alaçatı ve hipicon.com.
MYNAMEISO: Ayrıcalıklı hissetmek isteyenlere
Eğer klasik bir çanta arıyorsanız mynameıso ya da kısaca ‘O’ kesinlikle size göre değil! Klasikten uzak, farklı bir formu olan, tavrıyla ‘o’ olduğunu hemen belli eden, tarz sahibi çantalar içinse adres doğru! Mynameiso’nun tasarımcısı Ayşegül Kunter, İtalyan Lisesi’ni bitirdikten sonra Milano Marangoni’de moda tasarımı eğitimi almış. Ardından bir sene P.A.R.O.S.H’ta tasarım departmanında çalışmış. Aksesuar tasarlamak ve üretmek her zaman onun için tutku olmuş. Kariyerine bu alanda devam etmek için de Domus Academy’de aksesuar tasarımı yüksek lisansı yapmış. Sonrası Türkiye’ye dönüş ve en büyük hayali olan çanta markası O’nun başlangıcı...
“Tasarım yetenek ve vizyon işi. Moda sahnesinde kavramsal eğitim almamış başarılı isimler de var. Ancak ben tasarımda teorik eğitimin gereğine inanıyorum. Elbette yeteneklerim var. Ancak ötesini, yani yaratma vizyonunu dünyanın en iyi okullarında aldığım eğitime borçluyum. Gerçek moda dünyası, işi bu olmayanların keyfi sahne alabilecekleri bir yer değil” diyen Kunter, O’yu yaratırken öncelikle markanın hikayesini yazmış. Klasikten uzak, geometrik formlarıyla farklı kullanım şekilleri sunan yeni nesil portföyler de bu şekilde oluşmuş. Clutch ve clutch’a dönen modeller, portföylerdeki el geçme sapları, farklı dokuların bir arada kullanılması ve el işçiliğiyle belirginleşen detaylar markanın temel karakteri.
“Klasikleşmiş formların dışında tasarımlar yapıyorum ve çantaya aksesuarın ötesinde bir sorumluluk yüklüyorum. O koleksiyonunda yer alan her çantanın bir adı ve hikayesi var. Tıpkı O’yu kullanan ve parizyen şıklığını hayatına katan kadınların kendi öyküleri gibi” diyen Ayşegül Kunter, O’yu kendi stiline uygun tasarladığını söylüyor. Tasarımların en belirgin ve dikkat çeken özelliği ise geometri. Her model hayatın geometrisinden ilham alınarak tasarlanıyor.
TULLAA: Yılların birikiminin dışa vurumu
“Çanta olmadan, kadın bütün değildir” diyor markanın yaratıcılarından Tülay Arslan. Ne kadar da haklı! Çantasız sokağa çıktığımızda kendimizi bir organımız eksikmiş gibi hissetmiyor muyuz? Tullaa çantalar da şu sıra büyük bir eksiğimizi kapatıyor. Her biri el işi olan bu çantalar, iki kişinin; ama alışık olduğumuz gibi iki arkadaşın değil, bir anne-kızın eseri. Beliz Fırtına ve Tülay Arslan, kurdukları markalarıyla sıcak ve samimi tasarımlara imza atıyor ve günlük kullanım için şahane seçenekler sunuyorlar.
Çantaların özgün ruhunda, İzmir’in havasından da esintiler var... Beliz Fırtına kendini mutlu bir İzmirli olarak tarif ediyor. Liseyi İzmir Amerikan Koleji’nde okumuş, daha sonra New York Institute of Technology’de reklam ve pazarlama eğitimi almış. En son Catherine Malandrino’da PR asistanlığı yapmış. Okulunu bitirip İzmir’e döndüğünde iki yıl ailesiyle sanayi sektöründe çalışmış. Ama bir gün hayat ona farklı bir yol çizmeye kalkmış. O da bu fırsatı değerlendirmiş. “Hobi olarak yapılan aktivitelerin işe dönüştüğü projelere hayranlığım vardı. ‘Zaten iş olarak yapmıyorum’ cümlesi bence her projenin başarısının sırrı. Bu ‘motto’ annemin inovatif projesiyle gerçeğe dönüştü. Üstelik bunu İzmir’de yapabilmek ancak hayal olabilirdi” diyen Beliz Fırtına, markanın daha çok pazarlama ve satış kısmıyla ilgileniyor. Tasarım kısmıyla genellikle annesinin ilgilendiğini söylüyor ve güncel trendleri ve ufak detayları ekleme kısmında ona yardımcı olduğunu anlatıyor.
Anne Tülay Arslan ise hayatının her döneminde el işleriyle uğraşmış. “Bu iş bir gün uyanıp da karar verilen bir proje olmaktan öte yılların birikiminin dışa vurumu. Aynı zamanda modaya da hakim bir insan olmam tüm bunların birikimidir” diyen Arslan, her gün markasını ileriye taşımak için çalışıyor. Sonuç olarak iyi bir işçilik; başarılı eller ve iyi bir imalatla birleşiyor. Çıkan sonuç doğal olarak özel, ruhu olan, samimi bir ürün.
MANU ATELIER: Zaman tanımayan tasarımlar
Bu çantalar uzun zamandır markajımızda. İki kız kardeşin oluşturduğu marka, aynı zamanda babalarından kalma bir miras. Çanta zanaatkarı babaları Adnan Manastır’dan küçük yaşlardan beri öğrendikleriyle, kendi markalarını yaratan Merve ve Beste Manastır kardeşler, genlerden gelen yeteneklerinin hakkını veriyor. Çantalarını özgünlükleriyle, fonksiyonel oluşuyla ve sade şıklığıyla bir süredir takipteyiz!
Beste Manastır, Saint Joseph Fransız Lisesi’nin ardından Özyeğin Üniversitesi’nde işletme eğitimi almış. İyi bir tasarımın, iyi bir iş yönetimiyle zamansızlaşacağına inanarak üniversiteye girdiği ilk seneden beri çeşitli tasarımcıların ve moda editörlerinin asistanlığını yapmaya başlamış. Çantaya dair ilk deneyimiyse; tasarımcı asistanlığı yaptığı dönemde, Paris Fashion Week’te sergileyecekleri koleksiyonlarına, çanta üretimi yapmaları istendiğinde ortaya çıkmış. “Böylelikle, kendimi bildim bileli beni heyecanlandıran bu işi realiteye dökmek kaçınılmazdı” diyor.
Merve Manastır ise Avusturya Lisesi’nin ardından Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdikten sonra iş hayatına atılarak iç ve dış ticaret konusunda tecrübe edinmiş. “Merve üniversiteyi bitirdiğinde çalıştığım yerden ayrılmıştım. Uzun zamandır yapmak için sabırsızlandığımız işi gerçekleştirmek için daha doğru bir zaman olamaz diye düşündük ve hikayesi çok uzun yıllar önce başlamış olan Manu Atelier ortaya çıktı.”
1961’den beri el yapımı deri çanta zanaatkarı babaları sayesinde küçüklükleri atölyede artan deri parçalarını birleştirmek ve minyatür çantalar yapmakla geçmiş olan kardeşler “Çanta, bizim için babaya ve zanaatine hayranlığın, çocukluğumuzun en somut haliydi. Eski ile yeniyi bağlayan o deri kokusu, 11 yaşında Rum ve Alman ustalardan bu zanaati öğrenmek için atölyeye girip mesleğine aşık olmuş bir baba, küçük bir kız çocuğuyken onun kendi elleriyle yapıp getirdiği sırt çantaları, bel çantaları, Galatasaray Lisesi’nin karşı hanındaki en eski atölyemizin İstiklal Caddesi’ne bakan balkonu, Beyoğlu, tarihe ve zanaate olan hayranlık... Markamızın hayalini kurarken, kalbimizde ve aklımızda her daim bunlar vardı” diyorlar. Ayrıca kendilerinin bulduğu ve geliştirdiği, patenti onlara ait bir üretim tekniği kullanıyorlar. Manu’nun stilini tanımlayan kelimeler ise; elegant, sade, fonksiyonel ve zamansız!
www.elele.com.tr TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR.