Güncelleme Tarihi:
“Dünya tarihi kadınlar hakkında söylenmiş sözlerle dolu. Çoğunu erkeklerin söylediği sözler. Varoluşunu kadınları anlama ve onlara üstünlük sağlama refleksiyle kurmuş, ergenliği bir türlü geçmeyen erkekler. İstedikleri üstünlüğü kuramayınca, çareyi baskıcı bir dil geliştirmekte bulmuş olan tedirgin erkekler. Kendi küçük alanlarını dünyanın tamamı olarak görüp, bu alanın kralı olmak için şiddetin tutsağı olan erkekler. Korkmayın, hemcinslerimi kötülemek değil amacım. Sadece gerçekler... Ne de olsa bu ‘hamlıklarını’ saklamak için, sanatın her alanında kadını yüceltenler de o erkekler. Mona Lisa’nın bir erkeğin elinden çıktığını unutmayalım. Anna Karenina’yı bir erkek yazdı. Marilyn Monroe’nun ikonografik fotoğraflarının altında erkeklerin imzaları var. Türkan Şoray’ın yürekleri yakan bakışlarını beyazperdeye taşıyanlar da erkekler. Ama ne yaparlarsa yapsalar, ne kadar yüksek sesle özlü sözler de söyleseler, hep bir yanları eksik kalmış kadınlara karşı. Çözümcü ve nesnel bir düşünce dünyasına sahip olamamanın ezikliğini, yeni iktidar imgeleri bularak geçirmeye çalışmışlar. Elinizde tuttuğunuz kitapta birbirinden güçlü kadınlar var. Dünyaya yeni bir şey söyleyen, fark yaratan, bütün o varoluş simgelerini yerle bir etmekten korkmayan kadınlar. “Başka bir dünya mümkün,” diyenlerin, peşlerinden gideceği kadınlar. Öylesi bir dünyanın, sosyal sorumluluk bilinciyle oluşacağını bilen kadınlar. Bakmayın siz bu çalışmada fotoğrafları çekenin, önsözü yazanın ya da değerli metinleriyle katkı sağlayanların erkekler olduğuna. Çalışmanın her aşamasında kadınlar vardı. Onların düşünce dünyasından taşanlarla aktı bu ırmak. Sayfaları çevirdikçe, gücün ve değişimin kadınların bakışlarında saklı olduğunu göreceksiniz. O bakışlar, bizi bize anlatıyor. Yeter ki anlamak isteyelim...”
Yekta Kopan “Kadın Eli Değerse Dünya Değişir” projesinin kitabı için yazdığı bu yazı projenin neden ve niçin çok önemli olduğunu en iyi şekilde ortaya koyuyor.
Proje için büyük bir ekip dört ay yoğun bir şekilde çekildi. 20 kadın, 20 farklı mekanda Tamer Yılmaz tarafından görüntüledi. Belgesel tadında çekilen fotoğrafların kahramanı olan kadınların yaşam öyküleri, bilinmeyen yönleri, moda ve sanatla olan ilişkileri kitap oldu. Kadınlarla röportajların aynı zamanda kitabın editörü ve fikir sahibi Serhat Şengül yaptı. Styling de Ece Candan var.
Kitap, 23 Ekim Perşembe günü Esma Sultan’da gerçekleşecek sergi açılışında davetlilerin beğenisine sunulacak.
28 yıldır Türk erkeklerinin giyim alışkanlıklarına yön veren Damat markasının Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu’nun bu kitabı okuyan, fotoğrafları gören, sergiyi gezen beylerle ilgili çok güzel bir temennisi var: “Kadın eli değer, dünya değişir... Dilerim projeyi göz ucu ile gören tüm erkekler, hayatlarındaki kadınlara dönüp teşekkür ederler. Hayatlarında var oldukları, ellerinin ufak bir dokunuşuyla hayatlarını değiştirdikleri, güzelleştirdikleri için...
Centilmenlere de bu yakışır.”
“Kadın Eli Değerse Dünya Değişir” Sosyal Sorumluluk Projesi vasıtasıyla Koruncuk Vakfı’na bağışta bulunan Damat, kitap ve sergiden elde edilecek tüm geliri yine Koruncuk Vakfına aktaracak.
Didem Soydan, Model
Kamondo Merdivenleri – Karaköy
Poz vermek. En basit kare çekilirken bile ne denli zor, doğal görünerek poz vermeye çalışmak... “Poz vermek içi dünyanın en özgüvenli kadını olmak lazım. Düşünsenize, fotoğrafınız çekilirken kimi zaman garip pozlar bile veriyorsunuz. Etraftakiler ne der, diye düşünürseniz asla o pozu veremezsiniz. Soyutlanmanız şart.” diyor Didem Soydan. Poz vermeye ek olarak, kıyafet giyip çıkartmayı bilmek ve ekip ruhu... Onun için modelliğin olmazsa olmazları bunlar.
Didem Soydan, yüzlerce kere çıktı podyuma. Hatta gün geldi erkek tasarımlarını tanıtmak için yürüdü. Erkek olsa yine model olur muydu? “Erkek de olsam yine başarılı bir model olurdum. Ama işim daha zor olurdu. Zira Türkiye’de erkek markası ve tasarımcısı sınırlı sayıda ve defileler, çekimler kısıtlı. Daha az çalışıyor olurdum.” Favori kadınları Catherine Deneuve, Cate Blanchette ve Meryl Streep. “Ondaki enerji, hava ve işindeki duruşu insanların akıllarındaki konumlanışı bana ilham veriyor.” Yıldızı Paul Newman. “Yaşlarımız yakın olsa, ne yapar eder tanışırdım.”
Neslihan Demir, Milli Voleybolcu
Liman Lokantası-Karaköy
“File” deyince “sultan” kelimesi geliyor hepimizin akıllarına ve kadınlar beliriyor. Dünyada kadın voleybolunda ilk 10’dayız. Dünyada zaten voleybol erkeklerle müsemma; ülkemizde kadınlarla... Ona ‘Demir Lady’ diyorlar, “Aslında evde çok naif bir insanım, kırlent gibiyim. Evcimenimdir, sahada başka birine dönüşüyorum sanırım.”
Fileleri değil, dünyayı o yönetseydi, ilk işi ahlak devrimi olurdu. “Manevi Suçlar Mahkemesi kurardım. Sevmeden ‘Seviyorum’ diyenler, ikiyüzlüler, evladına yaşamı boyunca can yakıcı izler bırakanlar müebbet hapisle cezalandırılırdı.”
Kadın olmak, eli yüzü düzgün olmak, uzun boylu olmak... “İlk anda ilgi uyandıran özellikler. Bu nedenle doğal olarak bu coğrafyada kadınsanız, 'ilgi çekici' olursunuz. Önemli olan bu avantaj ya da dezavantajların sizi hedefinizden saptırmaması. Elbette kadın olmanın dezavantaja dönüştüğü durumlar yaşadım; ama görmezden geldim. Bu farklar, hayatımdaki seçimleri etkilemedi. Çünkü bunları düşünmek insana koordinatlarını kaybettirebilir.”
Serra Yılmaz, Oyuncu
Çukurcuma
Oyunculuk en keyifli şekilde böyle yapılabilir. İtalya’da, Fransa’da tiyatro oyunlarında yer alan, filmlerde rol alan Serra Yılmaz, her geçen yıl filmografisine başyapıtlar ekliyor.
“Eğer erkek olsaydım, hayat bir anlamda çok daha kolay, bir başka anlamda da daha zor olurdu; ama en azından kadınları mutlu ederdim. Emin olun beyler bu o kadar kolay ki aslında...”
Kadın olmanın ne bir avantajını ne bir dezavantajını yaşamış Serra Yılmaz. Ama kadın oldukları için zorluk yaşayan kadınlar elbette var. “Kadınların kendilerini kanıtlamaya henüz yeni başladıkları toplumlarda kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık, başlangıçta olabilir.” diyor. Ve kadınlara tavsiyesi net: “Önereceğim temel şey kendilerine güvenmeleri ve “elalem ne der” türü bir kaygıyı tümüyle hayatlarından çıkarmaları.”
“Smokin ya da takım elbise benim fiziğime tamamen aykırı kıyafetler, ince uzun kadınlara çok yakıştığını düşünüyorum. Yves Saint Laurent boşuna kadına smokinini giydirmedi.” Serra yılmaz ceket giymeden objektif karşısına geçti. Yaptığının farkında. “Ben de o yüzden, yalnızca fotoğraf konusunda hile yaptım diyebilirim. Giydiklerim içinde özel bir şey hissetmedim; çünkü artık neredeyse sürekli pantolon giyiyorum, çok rahat...”
Gonca Vuslateri, Oyuncu
Zincirli Han - Kapalıçarşı
Oyunculuğu genç yaşta bu kadar ileri götürebilmenin formülü nedir? Hem de bu denli ses getirerek. Aynı saat içinde karakterden karaktere bürünebilmenin sırrı var mı? Onun için önemli olan daha çok, iyi bir hikaye anlatıcısı olmak. “Bir masanın özlenen insanı olmak benim için başarıdır.” diye özetliyor.
Kadın olmak onun için ne demek? “Yaşamım boyunca kadın olmayı, erkek olmanın karşısına koymadım. Eylemlerimin ve düşüncelerimin evrenselliği dünyanın canlı-cansız her varlığını kapsar. Onu sırf bir avantaj olsun diye dar bir kalıba sokmam. Dünya genelinde çok çeşitli kurum ve kuruluşlar kadınların karşılaştığı sorunların ve ayrımcılıkların giderilmesi için çalışmalar yapıyor. Başlıca problemler arasında iş ve çalışma hayatında kadınlara yönelik ayrımcılık söz konusu. Kadın Hakları Bildirgesinin başlıca hedeflerinden birisidir bu. Aslında idrak edemediğimiz şey eşit olduğumuz. Bu, bütün mağduriyetleri ortadan kaldırır.”
Jülide Ateş, Sunucu & Haberci
Balat
Güzel ve başarılı kadınların tescilli bir örneği Jülide Ateş. Güzellik yarışmalarında dereceler alırken, ileride haberci olacağını tahmin bile etmiyordu belki. Tam da ne büyük gurur, diyecekken, “En büyük dezavantajım insanlarla ilk tanışmamın güzellik kraliçeliği aracılığıyla olması oldu.” diyerek şaşırtıyor. “Üzerine 23 yıl emek versem de ‘güzellik’ kavramı benim kişisel olarak algılanmamda hep bir kriter olarak kaldı. Çok isterdim ki cinsiyetim ve fiziki görünümüm yaptığım işte bir kriter olmasın... Ülkemi 19 yaş heyecanıyla en güzel şekilde temsil etmenin gururunu yaşasam da, yıllar sonra mesleğe verdiğim emek ve performansın önüne geçmesi zaman zaman beni zorladı.” diyerek itirafta bulunuyor.
Medyada kadın olmak mı? “Zor...” diyor. “Hem de çok zor... Bireysel renk ve değerlerinizden, var oluşunuzdan öte; bazı insanlar kendi değerleriyle, kendi önyargılarıyla anlamlandırmaya çalışıyorlar sizi. Bir canavara dönüşmemek üzere canavarlarla savaşa girmekten kaçarak sağ kalabildiğimi sanıyorum.”
İyi ki ekranın önünde. Gerçi onun için fark etmiyor. Kadın-erkek için de yorumu aynı: “Amaç erkeğin önünde ya da arkasında durmak değil. Birbirini tamamlayan güzel bir takım oluşturabilmek.” diyor ve ekliyor: “Salt kadınların yönetimde olduğu değil erkekle yan yana yönettiği bir dünya benim ütopyam. Hiçbir cinsiyetin bir diğerine üstünlük sağlamadığı, tamamen eşit üretim ve paylaşıma dayalı bir dünya... Sorumlulukların da emeğin de eşit oranda ortaya konduğu bir dünya...”
Kadına atfedilen rollerin ve değerlerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiği kanaatinde. “Namus mesela…” diyor, “Erkeğin namus parametresi kendi bireysel değerleri olmalıyken, kadın bedeninin ortaya konulmasını doğru bulmuyorum. Bir diğerini mutsuz eden ve oyun dışı bırakan hiçbir sistemin muvaffak olamayacağı gerçeğiyle kendi ütopyamı yaratabilseydim; eşitlik ama her anlamda eşitlik, derdim. Eşit yetki ve sorumluluklar…”
Jehan Barbur, Kadın Ozan
Galata Köprüsü
Bakışları, duruşu, sesi gibi duru. Kadın ozan. Ona en çok yakışan isim belki de bu. Yazılan sözlerle, yapılan müzikle, birkaç notayla duygular nasıl da akışkan. Yıllar sonra İskenderun’dan, İstanbul’a geldiğinde Jehan Barbur’un, cebinde hayalleri vardı. Bu iki şehrin yalnızca iki şeyi benzerdi: İlk iki harfi. Yeni bir dünya, atılacak adımlar... Peki ya kat edilen yolda kadın olmak...
“Ben androidim.” diyor Jehan Barbur. “Müzisyenim. Ha kadın ha erkek, hiçbir zaman kendimi böyle bir sınıfa koymadım, koymam. Erkek de olsam aynı şeyi, aynı şekilde yapardım. Kadın olmamın tek artısı, hayatımda annelik kavramının ek bir mesai ve duygusal yoğunluk yaratma ihtimalidir.”
Ona göre her şeyin cevabı zaten doğada saklı. “İnsan dediğiniz hem kadın hem erkektir. Sadece her iki güce de sahip olduğumuzu bilelim, yeter. Yaradılışımız cinsiyetimizdir; kim olduğumuz değil. Toplum varsa, anadan üryandır; babadan değil.” Ona hayran kadın çok, tıpkı onun da çok kadına hayran olduğu gibi. “Ben analara hayranım. Doğuran ve büyütebilen tüm analara.”