Güncelleme Tarihi:
Onca işinizin arasında neden böyle bir şeye giriştiniz?
Karya Tasarım Atölyeleri’ni açmaya herhalde 60 sene önce karar vermişimdir. ‘Homo faber’, Latince ‘imalatçı insan’ anlamına gelir. Tasarım Vakfı’nın kuruluşu atölyecilikten geçer. Atölyecilik; düşünme ve duygulanma bütünlüğünde, uyumlanma ve döngüyle ulaşılan dengeli işler demektir. Aziz süreçlerdir bunlar. Atölyelerde çalışmak semahtır. Atölyecilik lisans ise; akademi, atölyeciliğin lisansüstüdür. Bu tanımlar, var etme yolculuğumda -ister çay bardağı olsun, ister kilim, ister mobilya, ister bina- benim için ışık olmuştur, destur olmuştur. Karya Tasarım Atölyeleri yıllar içinde uluslararası bir yaratıcılık ve tasarım düşüncesi platformu olacak. Yaratıcı yükseliş merkezleri çok başka özellikler taşır, aykırı ortamlardır, Einstein “İçinde biraz delilik, biraz aykırılık olmazsa o fikre ilgi göstermeyin” derdi. Erol Evgin’in şarkısına benzer; “İşte öyle bir şey”...
Bu atölyelerde neler yapılıyor?
“Neler yapılmıyor?” diye sorsaydınız daha kolaydı. Her şey yapılabiliyor; keçe işler tasarımından karbon elyaf işler tasarımına... Tasarımcı düşünceden tasarımla yönetime kadar her şey... Disiplinler ötesi işler, kurallar ötesi süreçler yani ‘tekinsiz haller’ diyebilirim. Bir ilkokul mezunu usta liderliğinde bir atölye düşleyin; katılan öğrenciler arasında profesör, doçent, uzman, sanatçı, tasarımcılar var. İlk defa zanaata el değdiriyorlar, çıkan işlerin yüzde 80’i pazara girecek durumda.
Kimler gelip katılabilir?
Ülkemizden, tüm dünyanın renklerinden, seslerinden olabilirler ama ortak payda; bir tarihi coğrafyada var olmaları. Nasıl Harvard, Boston’lı ise Karya Akademi de antik tarihin, Ege üzerinden Akdeniz’e, kıta Avrupası’na açıldığı, neolitik dönemlerden bu yana sanatlara, kültürlere, kurulan kentlere dolu dolu esin olan Karyalı.