Güncelleme Tarihi:
Sizinle röportaj yapacağımı söylediğim ve sizi tanıyan herkesin ilk kurduğu cümle “Çok güzel kadın” oldu. Hatta Ankara Tevfik Fikret Lisesi’nden bir dönem arkadaşınız “Lisenin en güzel kızıydı, bütün erkekler ona platonik âşıktı” dedi.
Lisede ben çok güzel değil, tam tersine çok kiloluydum halbuki. Abim çok yakışıklıydı. Ben kilolarımı lise sondan sonra verdim. Hatta okul bittikten sonra birkaç erkek arkadaşımın “Aaa sen meğerse ne güzelmişsin” dediklerini hatırlıyorum.
Eşiniz Ömer Sabancı’yla nasıl tanıştınız?
Liseden bir arkadaşımı ziyaret etmek için İstanbul’a gitmiştim. Arkadaşımın abileriyle Ömer arkadaştı. Ama Ömer’den önce beni annesi gördü, çok beğendi. Ertesi gün de Ankara’ya döneceğim. Eve gidip Ömer’e “Ne yap et bu akşam Arzu’yla tanış” demiş. Arkadaşımın abileriyle birlikte planlar yapmışlar benden habersiz, biz o akşam tanıştık. Her şey 24 saat içinde oldu. Sonra ben ertesi gün Ankara’ya döndüm, Ömer her hafta sonu beni görmek için Ankara’ya geldi. Çok ciddi bir uçak korkusu olmasına rağmen her hafta atlayıp geldiği için Ömer’in ailesi ciddiyetine emin oldu.
Aşk evliliği miydi sizinki?
Kesinlikle. İkimiz de çok gençtik. Ben 21, Ömer 26. Ömer ailesinden gördüğü düzen ve mutluluğu kendi hayatında da uygulamak istiyordu. Çok şükür birlikte başardık.
Dört yıl arayla üç erkek çocuğu doğurdunuz...
Evet. İlk altı yıl Adana’da yaşadım. Hacı doğduğunda 22 yaşındaydım.
O yüzden şu anda uzaktan anne oğul gibi değil arkadaş gibi duruyorsunuz...
Hakikaten bizim aramızda nesil farkı yok. Hatta geçenlerde WhatsApp’dan çocuklara ‘son zamanlardaki favori şarkım’ diye bir parça gönderdim. En ufak oğlum Kerim “Anne bu şarkıyı beğenen dünya üzerindeki tek anne sensin, Coolest Mother” diye cevap verdi. Müzik zevkimle onların bir kademe önünde bile sayılırım. Özel gecelerde arkadaşlarıma DJ’lik yapıyorum. Hatta aralık ayında kurucu olduğum Epos derneğinin Stratoneikia Arkeolojik Kazı alanında destek için yapılan gecede ‘DJ Desiree’ olarak performans yaptım. Ben tam zamanlı eş ve anne, bazen tasarımcı, bazen de DJ’im.
Sosyal medyada da oğullarınızın takipçi sayısından fazla takipçiniz var...
Evet. Eskiden koyacakları fotoğrafı önce bana gönderip, edit’lememi isterlerdi, şimdi artık bana ihtiyaç duymuyorlar. Özel günlerde “Anne senin arşivden bir foto at da koyalım” diyorlar.
ŞU AN EŞİMLE 'LALE DEVRİ' YAŞIYORUZ
Arzu Sabancı ve Sibel Arna
Günde kaç saatiniz sosyal medyada geçiyor?
Fırsat bulduğum her an. Ama sosyal medya herkes için bağımlılık bence. Fotoğraf çekmeye hep meraklıydım ama şimdi hayatı sadece fotoğraf olarak görüyorum. Güzel bir şey görünce hemen gözümle kadraj yapıyorum.
Profesyonel olarak fotoğrafçılık eğitimi almayı düşünüyor musunuz?
Hayır. Her şeyden az az bilmek bana yetiyor. Tasarım da aynı şekilde. Bir marka yaratmak benim çocukluk hayalimdi. Erken evlilik ve üç çocuk yüzünden modayla ilgili hayallerimi ertelemek zorunda kalmıştım. Şimdi o hayale biraz yaklaşıyorum.
Adana’daki ilk altı yılı hatırlıyor musunuz?
Çok güzel yıllardı ama biraz da zordu. Çok gençtim, küçük bir şehirdeydim ve Sabancıların geliniydim. İlgi odağı bendim. O kadar çok inceleniyordum ki, her gün çok bakımlı, çok düzenli, çok hoş olmam gerekiyordu. Çok spor giyinen bir genç kızdım ama ‘kadın’ gibi durmam, takıp takıştırmam şarttı. Her gün gelen giden eksik olmuyordu.
Genç kızlığınızı yaşayamadınız diyebilir miyiz?
Evet ama sorun değil, şimdi yaşıyorum.
Evliliğinizin sırrı nedir?
Şu an ‘Lale Devri’... İlk yıllar Ömer çok yoğun çalışıyordu, kendini ispat dönemindeydi ve birbirimize çok vakit ayıramıyorduk. Ben de çocuklarla ilgileniyordum. Birbirimizi özlüyorduk. Şimdi çocuklar büyüdü, ikisi yurtdışında okuyor, Hacı’nın kendine ait evi var, hafta sonları bizde kalıyor. Biz de birbirimize vakit ayırabiliyoruz. Ektiklerimizi biçme, keyfini çıkarma anlarındayız. Birbirimizi yalnızca çocuklarımızın annesi ve babası olarak görmüyoruz. Aşk devam ediyor. Buna tensel çekim mi dersiniz, her koşulda sevgi mi dersiniz adını bilmiyorum ama bu duygu olmadan olmaz bence.
Türkiye’nin en gözde bekâr oğlanlarının annesi olmak nasıl bir his?
Instagram’da her gün onlarca kız Allah’ın emriyle evlatlarımı istiyor. Kerim 18 yaşında, Hacı 27, Hakan 23. En fazla teklif Hakan’a geliyor.
Evlenmelerini istiyor musunuz?
İstiyorum sanıyorum. Arkadaşlarımın içerisinde torun sahibi olanlar var. Onlar çok özendiriyor beni.
Nasıl gelinlerinizin olmasını hayal ediyorsunuz?
Benim yakınlarım kayınvalidemle ilişkimi çok iyi bilir. O, beni kızı kadar seviyor, ben de onu annem gibi severim. Bana her zaman “Allah sana senin gibi gelinler versin” diye dua eder. İyi gelinlerim olsun istiyorum tabii. Ben dört erkeğin arasında çok yalnız kaldım. Sırf onlarla sohbet edebilmek için futbolla ilgilendiğim zamanlar bile oldu. Hiç sevmediğim halde onların konularına ortak olmaya çalışırım. Bir an önce gelinler gelsin ki biz de kızsal mevzulardan konuşalım diye dört gözle bekliyorum.
Hacı’nın medyatik bir birlikteliği var ve sizin bu evliliği istemediğiniz konuşuluyor... Oğullarınızdan herhangi birine “Bu kızla evlenmeni istemiyorum” der misiniz?
Benim üç oğlum da babasının ve annesinin sözüne gönülden inanırlar ve kararlarımıza saygı duyarlar. Bugüne kadar babasının veya annesinin istemeyeceği bir şey yapmadılar, bugünden sonra da yapmazlar. Ama ben aşka çok inanıyorum. Birine gerçekten âşık olurlar ve “Bu kızla evlenmeyi çok istiyorum” derlerse tabii ki önlerinde durmayız. Hayat onların hayatı. Bundan sonraki hayatlarını seçtikleri kişilerle geçirecekler. Biz nasıl müdahil olabiliriz? İnandıklarımızı, doğru gördüklerimizi, fikirlerimizi söyleriz, kararı onlara bırakırız.
Oğullar evlenmek istiyor mu?
O kadar rahat bir hayatları var ki pek hevesli görünmüyorlar. Hacı’nın kendi evi var. İstediği gibi geliyor, gidiyor. Evlilik biraz daha kısıtlayıcı bir yaşam tarzı oluyor herhalde. Ama bence doğru kişiyi bulduklarında hiç düşünmeden evlenmek isteyecekler. Ben de böyle hissettikleri, gerçekten çok âşık oldukları biriyle evlenmelerini istiyorum. Yoksa bir ömür geçmez.
FAZLA DİKKAT ÇEKMEYİ SEVMİYORUM
Koleksiyon Londra, Yunanistan, Paris, İtalya ve Türkiye'de olmak üzere 15 mağazada satılacak.
‘Pinko by Arzu Sabancı’ koleksiyonunun temelleri nasıl atıldı?
Çocuklar büyüdükten sonra çalışmak aklımın bir köşesinde hep vardı. 30’lu yaşlarda Ömer’i ikna edebildim. Sabancı Grubu’nun kumaş şirketi Eksa Konfeksiyon’da işe başladım. Üç yıl sonra Giysa’ya geçtik. Topshop markasını Türkiye’ye getirdik. Ben o dönem perakendeyi çok sevdiğimi anladım ve Türkiye’ye getirecek marka araştırmaya karar verdim. Önce Patrizia Pepe’yi ardından da Pinko’yu Türkiye’ye getirdim. 2007’den beri Pinko satın alması dahil her detayı ile ben ilgileniyorum.
Peki markayı Türkiye’ye getirirken, koleksiyon hazırlama süreci nasıl oldu?
Teklif onlardan geldi. Sahipleri benim stilimi çok beğeniyordu. Sipariş vermek için geldiğimde koleksiyonla ilgili yaptığım yorumları da çok yerinde buluyorlardı. İlk defa “Arzu bize koleksiyon hazırlar mısın” dediklerinde çok güldüm. Sonra baktım ciddiler ben de ciddiye aldım.
Nasıl bir tarzınız var?
Göğüs dekoltesi pek sevmem. Daha enteresan dekolteler benim favorim. Mesela kol ve sırt dekoltesi. Mümkünse omuzlar açıkta olmalı. Şimdi daha da moda oldu belki ama kazaklarımda, kıyafetlerimde hep bir omuz detayı vardır.
Arzu Sabancı stili ne zaman oturdu?
Bazı genç kızlar da çok erken yaşlarda stil sahibi olabiliyorlar. Ben o yaşlarda stil sahibi olduğuma inanmıyorum. Biz gençken eşimle büyük rolü oynuyorduk. Yaşım küçük olduğu için beni büyük gösterecek şekilde giyiniyondum. 30’dan sonra o rolü oynamama gerek kalmadığını anladım. Daha bilinçlenip kendim gibi giyinmeye başladım. Hiçbir zaman marka saplantım olmadı. Baştan aşağı tek bir marka giyindiğimi hatırlamıyorum. Zaten Türkiye’ye getirdiğim markalara da bakarsanız lüks markalarındansa ulaşılabilir lüksten yana olduğumu anlarsınız.
Türk kadınının tarzını nasıl buluyorsunuz?
Modayı büyük bir iştahla takip ediyoruz. Bizim kadınımız hemen kendini belli ediyor. Çünkü biraz abartı seviyoruz. Frene basmayı öğrenebilsek daha tarz sahibi olacağımıza inanıyorum. Sadeliğin zariflik olduğunu bilmek gerekiyor. Ben fazla dikkat çekmeyi hiç sevmem. Çok şükür bir şekilde dikkat çekiyorum, fazlasından rahatsız olurum. Bir davete küpeli kemerli gidip, arada çıkarıp çantama koyduğum çok olmuştur.