15 ülkede bestseller koleksiyon

İkinci kez bir kapsül koleksiyonu yarattınız. Bu sefer ne tarz giysiler var?

-İlk koleksiyon 2015 yazında olmuştu, lansmanı da Milano’da yapmıştık. Bu sene ikincisi de Roma’da gerçekleşti. Bu koleksiyon ‘beachwear’ dediğimiz, daha çok plajda giyilebilecek yaz için bir kapsül koleksiyon.

Modayla pek içli dışlı olmayanlar için anlatalım: Nedir bu ‘kapsül koleksiyon’ dediğimiz şey?

-Çok fazla parça yaratma gereği olmadan, sadece özel bir alana fokuslanıp ona yönelik parçalar yaratmak... Bu tip koleksiyonların dünyada birçok örneği var.  Benimki de deniz kenarında, plajda giyilebilecek parçaların ağırlıklı olduğu, yaz renklerinin öne çıktığı, şortların, omzu açık bluzların, eteklerin olduğu bir koleksiyon...

Ama parçalara baktığımızda bu giysileri rahatlıkla şehir hayatında da giyebileceğimizi görüyorum...

-Tabii öyle parçalar da var içerisinde... Bir önceki  koleksiyona kıyasla daha farklı parçalar da var içinde: Mesela çantalar, gözlükler...  Yazın genelde güney sahillerinde olduğum için, oralarda giyilebilecek kıyafetleri hayal ederek bu parçaları tasarladım. Ama içerisinde şehirde de giyilebilecek güzel parçalar var.

Gözlüğü koleksiyona katma fikri nasıl çıktı?

- Ünlü gözlük markası İtalia Independent’ın PINKO için yaptığı bir gözlük serisi var. İsmi ‘PINKO Invasion’. Markanın sahibi Lapo Elkann geçen aylarda Türkiye’ye geldi. Benim kapsül koleksiyonumdan da bahsettik. O da “Koleksiyonda gözlük de olmalı” dedi. Ben de “Neden olmasın” dedim. Benim koleksiyon aksesuvarlarında kullandığım bir desen detayı var. Onu da gözlük çerçevelerinde kullandık.

 

TEKLİF ONLARDAN GELDİ

 

Uluslararası moda haftalarını her zaman takip ettiğinizi biliyoruz. Şimdi de başarılı iki koleksiyonla karşımızdasınız. Tasarımcılık her zaman içinizde olan bir şey miydi, hayallerinizden biri miydi?

-Benim annem zaten Olgunlaşma Enstitüsü mezunu olduğu için bizim evde hep moda vardır. Annem seramik de yapar, çiçek de yetiştirir, kıyafet de tasarlardı.  Ben de erken yaşta evlendim, sonrasında da çocuklarımı dünyaya getirdim. Oğullarım büyüdükten sonra iş hayatına ve modaya atılmaya karar verdim. İlk olarak Sabancı Grubu’nun kumaş şirketi EkSA Konfeksiyon’da işe başladım. O dönem yurtdışına ihracat yapıyorduk ve yine konfeksiyon işindeydik. Sonrasında Sabancı Grubu’nda GiySA’yı kurduk,�
Topshop ve onunla bağlantılı olan altı markayı getirdik. Onun kuruluş aşamasında da içindeydim. Böylelikle konfeksiyondan perakende sektörüne de geçmiş oldum. Sonrasında Topshop’ı yabancı bir gruba devrettikten sonra bu sefer yine kendi işimi yapmak istedim.  Bildiğim, sevdiğim konuda başlamak üzere İtalyan markaların distribütörlüğünü yapmaya başladım.

Sanırım süreç Patrizia Pepe ile başladı, PINKO ile devam etti.

-Evet.  İtalya’nın önde gelen giyim markalarından Patrizia Pepe’yi ve sonrasında PINKO’yu Türkiye’ye getirdim. 2007’den bu yana PINKO’nun her detayı ile ilgileniyordum. Markanın sahipleri de yakinen görüştüğüm insanlar. Satın alma toplantılarında koleksiyonlar hakkındaki yorumlarımı onlarla paylaşıyordum. Stilimi ve yorumlarımı çok beğenince bana bir koleksiyon hazırlamam için teklifte bulundular. Önce bu konuya gülümseyerek “Tabii, neden olmasın” diyerek şaka yollu karşılık verdim. Ama bu konuda ısrarcılıklarını sürdürdüler. Ben de geçen sene ilk koleksiyonu yarattım, başarı kazanınca da ikincisini piyasaya sürdük. Bu işlerde, ticari anlamda başarı getiriyorsa, işbirliği devam edebilir. Şu anda bütün Avrupa’da ve  Rusya’da, 90’ı aşkın noktada satışta. Her hafta markadan ‘en çok satan ürünler’ listesi gelir. Çok şükür  ‘PINKO by Arzu Sabancı’ hep ‘en çok satanlar’ listesinde. Dünyada en prestijli mağazalarından
Harrod’s ve Galerie Lafayette’de giriş podyumda yer alıp satış da olmasi beni gururlandırıyor.

İnternet sitesinde de satışta değil mi?

-Evet, internet sitesine baktığınızda ‘PINKO by Arzu Sabancı’ olarak ayrı bir sayfada sergileniyor ve satışta. Orada da çok ilgi görüyor koleksiyon.

 

GÖZLEM, MERAK VE ZEVK

 

Türkiye’den çıkan ve uluslararası anlamda başarı kazanan isimler bir elin parmağını geçmiyor. Durum böyleyken elde ettiğiniz başarıyı nasıl yorumluyorsunuz peki?

-Kendi haddimi ve yerimi biliyorum. Yaratıcılık çok başka bir şey, ben de kendimi tasarımcılarla bir tutmuyorum. Benim koleksiyonda başarıya ulaşmamın nedeni bence öncelikle çok seyahat etmem. Gittiğim yerlerde çok fazla gözlemim oluyor. Belki de biraz da zevkimi  ve merakımı işin içine katınca, ortaya böyle bir sonuç çıkıyor. 

Koleksiyonu üretim aşamasında ne kadar takip ediyorsunuz?

-Çok detaycıyım. Kumaş seçiminden uygulamasına kadar her aşamasında olmak istediğim için gerçekten çok zor oldu.  Çünkü bırakın aynı şehirde olmayı, aynı ülkede bile değiliz. Aynı şehirde olsak, nasıl ofise gidiyorsam, onlarla toplantılara da girerdim, üretim aşamasını da daha rahat takip ederdim. Ama başka ülkede olduğum için çok gidip gelmem gerekti. Kumaş seçimi, fitting’i, katalog çekimi derken gerçekten çok yoruldum. Çok şükür çocuklarım büyüdü, evde beni bekleyen küçük çocuklar yok ama yine de tüm bu seyahatler beni çok yordu. Şimdiden İtalya ekibi seneye çıkacak koleksiyonu konuşmaya başladı ama bu kadar seyahatten sonra biraz düşünmeye başladım.

 

BU ANNEMİN DJ SETİ!

 

Instagram’da oldukça aktifsiniz, seyahatlerinizin fotoğraflarını da paylaşıyorsunuz. ‘Instanazar’ korkusu yok sanırım...

-Bütün çocuklarım yurtdışında okudu, bir oğlum hâlâ Los Angeles’ta. Bir tanesi yurtdışında çalışıyordu. Eşim iş için sürekli seyahat halinde, benim de iş için yaptığım tüm satın almalar İtalya’da. Hepsi eklenince, biraz da araya sosyal ziyaretler girince, sürekli seyahat halinde oluyorum. Bunları da fotoğraflayıp sosyal medyada paylaşmaktan zevk alıyorum.

Bir başka hobiniz de müzik ve DJ’lik, değil mi?

-Evet, müziği çok seviyorum. Evde bir DJ setim var, çocuklarımın arkadaşları gelip sistemimi görünce sormuşlar “Bu ne?” diye. Küçük oğlum “Annemin DJ seti” dediği zaman da “Aaa, nasıl yani, senin
annen DJ’lik mi yapıyor?” demişler.

Neler dinliyorsunuz bu arada?

-Spotify’ı çok kullanıyorum, o sürekli sizi update ediyor, yeni albümleri servis ediyor. Genelde yabancı pop dinliyorum, yurtdışına gittiğimde de konserleri kaçırmamaya çalışıyorum. Bazen oğullarıma rica ediyorum, “Haydi beni şu konsere götürün” diyorum.

Yaz kapıda, en çok nerelere seyahat etmeyi planlıyorsunuz?

-Bizim güney sahillerimiz gibisi yok. Çoğunlukla orada olurum. Bodrum’u çok severim, Mikonos ve diğer Yunan adaları da güzel. Mikonos’a tekneyle gittiğimde bir ay kaldığım oluyor, Bodrum’a da yakın, çevresinde de bir sürü ada var. Ibiza’ya hiç gitmedim, bu yaz gitmek istiyorum.

 

SOKAK STİLİNDE FAVORİM TOKYO

 

Dolabınızda vazgeçemediğiniz ürünler neler?

-Pantolon giymeyi çok seviyorum: Rahat siyah pantolonlarım, jean’lerim ve üzerine giydiğim bluzlarım vazgeçilmezlerimdir. J Brand, Topshop ve Zara’nın jean’lerini çok beğeniyorum.

Dekolteyle aranız nasıl?

-Ben bir tek sırt ve omuz dekoltesini seviyorum. Bu yüzden koleksiyonda mutlaka sırt ve omuz dekoltesine yer verdim, kapalı hiç omuz yok. Kendi  seçtiğim şeylerde de bu tip detayları severim. Hatta arkadaşlarım omzu açık bir parça gördüklerinde hep beni hatırladıklarını söylerler.

Peki marka takıntınız var mı?

- Ama ben üzerinden logo akan, ilk görüşte ne marka olduğu belli olan tasarımlardan hoşlanmıyorum. O markanın katoloğu gibi görünmeyi sevmiyorum. Zara, Topshop, PINKO, H&M gibi markalarla Chanel gibi üst segmentte markaları birlikte kullanmayı seviyorum. Tabii çanta, ayakkabı gibi aksesuvar konusunda  yıllar içerisinde dolabınızda birikmiş parçalarınız oluyor. Hatta bunlar zaman içinde kendi ‘vintage’ınız haline geliyor.

Online alışverişle aranız nasıl?

-İnternetten alışverişi seviyorum. Dolabımın yüzde 60’ı online alışverişi kapsıyor. Net-a-Porter, Moda Operandi, Intermix, Havery Nichols’ın gibi sitelerden alışveriş etmeyi seviyorum. Beden ölçünüzü ve o markanın kalıplarını biliyorsanız, hiçbir sorun olmuyor. Zaten artık yeni nesil internetten alışverişi daha çok tercih ediyor, aynı şehirde otursalar bile online alışverişi seviyorlar.

Tüm moda haftalarını takip ediyorsunuz. Favoriniz hangisi?

-Hepsinin farklı özellikleri var. Favorim Paris çünkü hafta boyunca birçok etkinlik, davet oluyor. New York da çok güzel ama kış sezonunda çok soğuk olabiliyor. Londra’da defileler arası mesafeler uzak oluyor, defile dediğiniz zaten 15 dakikalık bir şey.  Kaçırmak çok kolay. Milano’da bu eylül ayında PINKO da ilk kez defile yapacak. Bir sonraki sezonlarda belki ben de yer alabilirim, neden olmasın?

Peki sokak stilinde favorileriniz?

-Kesinlikle Tokyo. Sokaktaki herkes yenilikçi ve stil sahibi ve inanılmaz yaratıcılar. Sokak bir şov!

 

KOLEKSİYONLA İLGİLİ BİLMENİZ GEREKEN 5 ŞEY

** 60’lardan ilham alan şehirli kadını bohem bir tarzla buluşturan bir koleksiyon.
** Jackie O. ve Jane Birkin gibi tarzlarıyla kadınlara yeni bir yön çizmiş isimlerden ilham alınmış.
** Dönemin sanat akımından da esintiler taşıyan koleksiyon, aynı zamanda renkleri ve çizgileriyle Pop-art akımının izlerini taşıyor.
** Hippi stili saç bantları, el yapımı örgü çantalar bu yaz modern kadının görünümünü tamamlayan, olmazsa olmaz parçalar arasında yerini alıyor.
** Ana parçalarında kendini gösteren omuz detayları, etnik çizgiler, renkli nakışlar ve dantel detaylar elbise ve bluzlarda kendini gösteriyor.