Emre İSKEÇELİ/ST.TROPEZ
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 24, 2005 00:595dk okuma
Fransa’nın güneyindeki tatil cenneti St. Tropez, aynı zamanda en çılgın partilerin yapıldığı beach club’lara ev sahipliği yapıyor. Bunların en ünlüleri ise ‘La Voile Rouge’ ile ‘Nikki Beach’. Brezilya müzikleriyle coşan kalabalık, gün sonunda şişe şişe şampanyalarla birbirini yıkıyor.
St. Tropez diye yazılıyor, ‘Sen Trope’ diye okunuyor. Fransa’nın güneyindeki bu eşsiz tatil cenneti, her yaz
magazin dergilerinin kapaklarını süsleyen ünlülerle, isimleri saygın ekonomi gazetelerinin satır aralarında geçen iş adamlarının, avrupa jet-set’iyle zengin rus ve arapların buluşma noktası oluyor.
Bir kilometrelik limanı her gün ilginç bir merasime tanık oluyor: Süper lüks bir yat yanaşırken limandaki tatilciler, ellerinde kameralarla toplanmaya başlıyor. Bu arada temmuz ve ağustosta St. Tropez’yi mesken tutan paparazziler de yerlerini alıyor. ‘Acaba kim geldi’ merakı, yatın sahibinin güvertede görünmesiyle son buluyor. Mesela yanaşan yat ünlü modacı Roberto Cavalli’nin yatı, yolcusu da Real Madrid’li futbolcu David Beckham’ın eşi Victoria olabiliyor. (Tıpkı geçtiğimiz hafta olduğu gibi...)
St. Tropez’nin dar sokakları ve liman, özellikle akşam saatlerinde çok kalabalık. Herkes bir Avrupa filminden çıkmış gibi. Şehirde kiralık araba bulmak çok zor. Otomobillerin arasında motosikletler vızır vızır dolaşıyor. Ancak bir tane bile ‘kask kafalıya’, yani kasksız motosiklete binene rastlanmıyor.
STAR WARS MÜZİĞİYLE IŞIK OYUNU OLUR MU
Hava kararıyor ve limandaki yatların birçoğunda şampanyalar patlamaya başlıyor. Geceyarısı olunca da istikamet St. Tropez’nin en güzel otellerinden Byblos’un, hálá Michael Jackson parçalarının çalındığı, Star Wars filminin müziğiyle ışık oyunlarının yapıldığı kapalı diskosu ‘Les Caves du Roy’. İçeri girmek için öncelikle 40 kişiden az olmayan sırayı aşmak lazım. Tabii masasında soğutulmuş şampanyanın ve şişe şişe diğer içkilerin beklediği özel bölümden rezervasyonunuz varsa işiniz kolay... Hilton otellerinin varisi Paris Hilton’un da favori mekanlarından olan V.I.P Room da oldukça popüler. Peki bu ‘çok zengin’ insanlar gündüzleri nerede eğleniyor, denize girip,
yemek yiyor?
St. Tropez içinde ve çevresinde pekçok halk plajı var. Piknik sepetini, şemsiyesini kapan buralara koşuyor. Ancak zenginlerin tercihi Pompelonne koyundaki 30’a yakın özel plaj. Fakat bunların içinde bir tanesi var ki, Fransız Rivierası’nın şüphesiz en özel mekanı: ‘La Voile Rouge’ yani Kırmızı Bayrak.
PLAJDA MASAJLA YORGUNLUĞU UNUT
Bu beach club’da her gün bir karnaval havasında geçiyor. Özellikle de hafta sonları... Rezervasyon yapmadan yer bulmanın imkansız olduğu plajda şezlong parası kişi başı 30 euro (50 YTL). Herkes bir önceki gece gün ağırana kadar eğlendiği için, plaja 11.30’dan önce gelen olmuyor. 11.30 ile 14.00 arası ise güneşlenme, yüzme ve masaj yaptırıp güne hazırlanma zamanı. Sahilde dolaşan Uzakdoğulular yine 30 euro karşılığı yarım saatlik bir masajla ayak parmağından başa kadar tatilcileri yoğuruyor ve rahatlatıyor. Yine upuzun sahil boyunca yürüyüş yapmak için en uygun zaman aralığı bu... Nudistlerin plajı Liberty ve gay’lerin gittiği Coco’nun önünden de geçen bu alışılmadık yürüyüş parkuru hayli renkli!
Saat 14.00’te açıklara demir atan lüks yatlardan artık ufuk çizgisini göremiyorsunuz. Yatlar öğle yemeği ve eğlence için yolcularını botlarla sahile yollamaya başlıyorlar. Sadece botlar mı? Helikopterler bile inip kalkıyor, o çok özel müşterilerini öğle yemeğine yetiştiriyor. Kadınlar birbirinden şık, şapkalar en önemli aksesuarları. Erkekler ise şort üzeri gömlek; tercihleri genelde 30 yıl önce St. Tropez’de doğan, Beymen’de 295 YTL’ye satılan mayo markası Vilebrequin’in üzerine keten gömlek. Beyaz manşetli gömlek giyenler de var; bu kişiler büyük ihtimalle partiden direkt plaja geçenler...
MÖNÜDE HAVYAR DA VAR FİYATI 1.250 EURO
La Voile Rouge’un kırmızı güllerle süslü masalarında yer bulmak ise hayli zor. Yemekler ise İstanbul’un en lüks restoranlarında iyi bir akşam yemeğiyle paralel. Kapağını beach club’ın eski sahibi Paul Tomaselli’nin süslediği mönüde, salatalar 15-20 euro, başlangıç yemekleri 35-45 euro (59-75 YTL), ana yemekler ise 45-100 euro (75-167 YTL) arası. Mönüde havyar da unutulmamış; Beluga havyarın porsiyon fiyatı 1.250 euro, yani 2 bin YTL’den biraz fazla.
Şaraplar 55 euro’dan başlıyor, 350 euro’ya kadar çıkıyor. Masaların içiçe, gösterişin de ön planda olduğu restoranda şişelerin konulduğu kovalar da şeffaf olunca listenin ucuz şaraplarına yanaşan çıkmıyor.
Masaların arası dar dedik ancak, mankenlerin geçemeyeceği kadar değil. Evet, herkes yemek yerken birbirinden güzel ve yakışıklı mankenler masaların arasında dolaşıp, La Voile Rouge’daki butiklerin giysilerini tanıtıyor.
Yemekler masalara gelmeye, şarap şişeleri birer birer boşalmaya başlayınca, müziğin sesi ve ritmi de artıyor. İşte bu sırada davul sesleri eşliğinde sambacı kızlar çıkıyor sahneye. Masaların arasında dolaşıp herkesi dansa kaldırmaya başlıyorlar. Olay bundan sonra kopuyor.
Deniz kenarındakiler hayretler içinde masaların üzerinde dans eden insanları izlerken, üç bodyguard da sahilden sızmaları önlüyor.
DANS EDEN ÜSTSÜZ SEVGİLİYE PARA
Bu zengin kalabalığın çoğunluğunu İtalyanlar, Amerikalılar, Araplar ve tabii Ruslar oluşturuyor. Bir Rus genç, bir ara masasında dans eden üstsüz kız arkadaşının tanga mayosuna 50 euro’luk banknotları dizmeye başlıyor. Hızını alamayıp, biraz da espriyle, iki tane de kredi kartı sıkıştırıyor.
Çalan şarkılar da bu zengin kalabalığın sloganı gibi... En çok çığlık ‘Easy Love Generation’ (Kolay aşk kuşağı) ile ‘World is Mine’ (Dünya benimdir) şarkılarında yükseliyor.
Saat 17.00 olduğunda da masalara şampanyalar gitmeye başlıyor. 500 euroluk Cristal, aynı fiyata satılan Dom Perignon’dan daha fazla tercih ediliyor. Ama içmek için değil; masalarda dans eden kızları yıkamak için. Şampanya savaşı başladığında manzara inanılmaz. Garson kızlar bademli, nane yapraklı 40 euro’luk karpuzları ıslanmadan servis etmeye çalışıyorlar.
Bu çılgınlık bir saat daha böyle devam ediyor. Bundan sonra ‘La Voile Rouge’un müşterileri, Miami, New York ve St.Barts’ta da kulüpleri olan Nikki Beach’e geçiyorlar. Burada daha genç ve çılgın bir kalabalık, ellerinde şampanyayla havuza atlıyor, çimlerin üzerine kurulan jakuzide rose şaraplarını yudumluyor.
Barın üzerinde dans edecek yer kalmıyor, içkinizi bacakların arasından alabiliyorsunuz. Şampanyayla duş faslı, Nikki Beach’te de moda. Bazı günlerde La Voile Rouge’da olduğu gibi burada da samba partileri yapılıyor.
Hava kararırken herkesin yüzü gülüyor. Kapıda yan yana dizili onlarca Ferrari ve Porsche’lerine binerken birbirlerini yatlarda düzenlenen partilere davet edip plajdan ayrılıyorlar.