Güncelleme Tarihi:
Antalya Side'de 20-24 Mayıs tarihleri arasında önemli bir kongre vardı: Uluslararası Ovulasyon İndüksiyonu ve Menopoz'da Güncel Yaklaşımlar. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları Doğum Anabilim Dalı Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite Ünitesi tarafından düzenlenen bu kongrenin amacı, son yıllarda çok fazla ilgi çeken kısırlık ve yumurtlama sorunlarıyla ilgili yeni bilgileri gündeme getirmekti. 25 ülkeden yaklaşık 900 kişinin katıldığı kongrede geç yaşlarda anne olmaktan, ‘‘Menopoz modası’’na, tüp çocukların ruh sağlığından, Almanya'da başka erkeklerin spermiyle çocuk sahibi olan Türkiye kadınlarına kadar bir çok konuda doktorlar, Hürriyet'e bilgi verdi.
‘‘Türkiye'de menopoz modası yaratıldı. Nedeni, Türkiye'de 8-10 milyon civarında olan menopoza girmiş veya girmek üzere olan kadın. Ve menopoz konusu tamamen rant haline getirildi. Sürekli kemiğin eriyebileceği, kalbin hastalanacağı söyleniyor. Bu moda nedeniyle gerçek ve doğru bilgiye ulaşılmadan menopoz muayenehaneleri kuruldu. Kısa ve uzun vadede kayıplarla karşılaşılabilir, yanlış bilgi nedeniyle kadınların güveni sarsılabilir. Teşhis metodları bilinçsiz olabilir. Örneğin kemik dansimetresi sürekli yapılmaz. Menopoza giren kadına bir kez uygulanır. Diğer tetkikler yapılır ve takip edilir. Aynı şekilde hormon ilaçları konusunda da çok dikkatli olmak gerekiyor. Çok çeşitli ilaçlar var. Üstelik pahalı ilaçlar. Kime hangisinin verileceği doğru tespit edilmeli’’ diyor. Prof. Timur Gürgan.
Tüp bebekte % 36 şans
Kongre ve Hacettepe Üniversitesi Kadın Hastalıkları Doğum Anabilim Dalı başkanı olan Prof. Gürgan son yıllarda hızla büyüyen ve jinekologlar arasında da etik olarak tartışılan ‘‘Menopoz modası’’na ilişkin görüşlerini açıklarken, Side'deki toplantıların da gerekçesini anlatmış oluyor. Çünkü gerek menopoz gerekse tüp bebek, kısırlık tedavisi konusunda hızlı gelişmeye doktorların ayak uydurması hiç kolay değil. Türkiye'de 4 bin jinekolog var ve bu doktorların yüz kadarının yurtdışındaki gelişmeleri yakından takip edebildiği tahmin ediliyor. Bu nedenle jinekoloji kongre ve toplantıları Türkiye'de uluslararası anlamda daha sık yaplmaya başlandı.
Kongre çerçevesinde bir de Androloji Kursu düzenlendi. Erkek kısırlığı konusunda 25 doktor bilgilendirildi ve sertifika aldılar. Türk Tabipler Birliği de bu tür kongrelere kredi veriyor. Yani doktorlar referans olarak kullanabiliyorlar. Prof. Gürgan'ın tüp bebek konusunda verdiği rakamlar önemliydi. Çünkü Hacettepe Üniversitesi'nde dört bin vakanın sonucu incelendiğinde, embriyo transferi başına yüzde 36 oranında başarı elde edildiği görülüyor. En yüksek başarı genellikle 30 yaşına kadar olan kadınlarda elde ediliyor. 35 yaşından sonra tüp bebek sahibi olma oranı yüzde 25-26'ya kadar düşebiliyor. Ayrıca unutmamak gerekiyor ki, tüp bebekte başarıyı artıran veya azaltan sayısız faktör bulunuyor. Doktorlar tetkikleri tamamladıktan sonra şansınızı açıklayabiliyor.
Uludağ Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı'ndan Prof. Mehpare Tüfekçi de geç yaşta anne olmak isteyen kadınları anlattı. Son yıllarda sık sık çok geç yaşlarda anne olan kadınlarla ilgili haberler çıkıyor ve kadınlar doktorlara ileri yaşlarda anne olmak üzere başvuruyorlar. Yine bu noktada unutulmaması gereken şey, dünyanın pek çok ülkesinde başka kadının yumurtasıyla bebek sahibi olmak mümkün fakat Türkiye'de yasak. Prof. Tüfekçi, kadınların artık kariyer yaptığını ve 35 yaşın üzerinde bebek için başvurduklarını söylüyor.
Üçlü test yapılıyor
Bu kadınların 35 yaşından sonra en çok sorduğu soru, çocuğum sakat olacak mı? Ve Prof. Tüfekçi'nin anlattığına göre artık kadınlar çok bilinçli. Yapılabilecek testleri soruyorlar. Üçlü testler yapılıyor. Aileye amniosentez öneriliyor. Tüm bu tetkiklerin neticesinde bebeğin sakatlık riski hesaplanabiliyor. 20 yaşında bir anne adayıyla 35 yaşındaki kadının takibinde en önemli fark, yaşlı olan kadın daha sık kontrol ediliyor. Çünkü düşük ve erken doğum riski çok fazla.
‘‘Artık 45 yaşında doğum yapan kadınlar var. 52 yaşında doğuran var. Bunun en önemli sebeplerinden biri, adet görmeyip, menopoza girdiğini düşünen ve korunmayan kadınlar. Çok dikkatli olmak zorundayız. Genellikle karında bir sorun olduğunu düşünerek geliyorlar fakat hamile oldukları ortaya çıkıyor. Tüp bebekde ikiz isteyenler oluyor veya kadın hamile kaldıktan sonra her iki taraf da partnerim beni sevmez mi, sadece çocukla mı ilgilenir sorusu kafaları karıştırıyor. Ayrıca yıllarca gebe kalamayanların, bebeği olacağını anladıklarında tepkileri bizim için çok önemli ve değerli’’ diyor Prof. Tüfekçi.
Kongrede elbette yurtdışından gelen çok fazla misafir vardı. Almanya'nın Hamburg kentinde uzman yetiştirecek standartlarda tüp bebek merkezi olan Dr. Şemsettin Koçak da Türkiye'deki genel durumu takip etmek amacıyla, kongreye katıldı. ‘‘Almanya ve Türkiye'deki tüp bebek konusundaki kanunlar birbirine çok benziyor. Çünkü Avrupa Birliği hazırlıyor. Türkiye'de başka bir erkeğin spermini kullanmak yasak ancak bu hiç sperması olmayan insan için haksızlık’’ diyor Dr. Koçak.
Yine Dr. Koçak'ın anlattığına göre, dünya globalleşti ve Türkiye'deki kadınlar da donör (başka bir erkeğin spermini alarak) vasıtasıyla gebe kalmak istiyor: ‘‘Ben buna tedavi gözüyle bakıyorum. Annelik içgüdüsü ancak bu şekilde tatmin edilebilir. Çiftlerle yapılan görüşmeler sonucunda başka bir erkeğin sperminin kullanılmasına karar veriliyor. Erkek, kendi çocuğu olarak kabul ettiğini ve mirastan mahrum edilemeyeceğini bildiriyor. Genellikle çiftin hiçbir şansı kalmadıysa, başka bir erkeğin spermi kullanılıyor. Fakat Türkiye'den gelen bazı aileler hemen bu yöntemin uygulanmasını istiyor. Çünkü kısırlık tedavilerinde para ve sabır kalmıyor. İlk Türk sperma bankası olduğumuzu da söyleyebiliriz.’’
Donörler kesinlikle Türk
Elbette Türkiye'den giden insanların merak ettiği bir çok şey var. Örneğin spermlerin alındığı insanlar kim? İsmen değil ama Türk mü? Dr. Koçak bu ‘‘ilk Türk sperm bankası’’ndaki spermlerin Almanya'da okuyan Türk gençlerinden alındığını belirtiyor. İnsanlar bu konuda garanti istiyormuş, garanti de veriliyormuş. Psikolojik, fizyolojik, bulaşıcı hastalıklarının olmaması en önemli kriterlerden. Kan değerleri kontrol ediliyor. Beş gebelikten sonra donörle çalışılmıyor ve Dr. Koçak'ın söylediğine göre donör bulmak yani spermi iyi olan erkek bulmak çok zor. Çünkü sperm donduruluyor ve çözülünce özelliklerini otomatikman yüzde 40 oranında kaybediyor. Yine Dr. Koçak'ın söylediğine göre, bunu sağlayacak erkek çok az!
Madalyonun öbür yüzü
Bir de madalyonun başka bir yüzü var. Tüm teknolojik, jinekolojik tetkiklerin arasında mücadele edilirken, insanların psikolojisi ne durumda? Hacettepe Üniversitesi Gelişim Psikolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Rüvide Bayraktar da bu alanda çalışıyor. ‘‘Tıp, kadını rahim olarak görüyor. Kadın menopoza giriyor ve klimakterik dönem başlıyor. Bu durumda toplumun tepkisi, ne yapsa menopozu var oluyor. Sosyal bilimciler işte o madalyonun arka yüzüne bakıyorlar. Doğurganlığını yitiren kadın cinsel çekiciliğini, öz saygısını kaybetmeye başladığını da düşünebiliyor. Çünkü kültür gençliği, anneliği, çekiciliği destekliyor’’ diyerek söze giriyor Prof. Bayraktar.
Toplumlar incelendiğinde kültürel farklar ve menopozun tezahürü hemen başkalaşıyor. Örneğin sıcak basmaları ve depresyon oranı, menopozdaki kadınlarda Kanada'da yüzde 46 iken, Japonya'da yüzde 9,5. Çünkü Japonya'da yaş ilerledikçe kadının itibarı artıyor. Ve kadınlar menopozun psikolojik ve buna bağlı olarak fizyolojik yükünü çok fazla çekmiyorlar. Prof. Bayraktar'ın tüp bebek, kısırlık tedavisi alanında asıl dikkati çekmek istediği nokta ise tüp çocuklar! Tüp çocukların psikolojik ve sosyal açıdan sıkı bir şekilde takip edilmesi gerektiğini düşünüyor. Fakat tüp çocukların anne ve babaları kaçıyormuş. Bu nedenle sosyal açıdan ne durumda oldukları bilinmiyor. Bu konuda bilgi vermek isteyenler Prof. Bayraktar'la konuşabilirler. Prof. bayraktar, bu çocukların bağımlı büyümelerinden çok korktuğunu söylüyor. Onları fazlasıyla koruma altında buluyor.
Hormon terapisinde yenilik
Geçtiğimiz haftalarda Amerika'ya menopoz alanındaki yenilikleri dinlemek üzere giden Ankara Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı'ndan Prof. Cihat Ünlü, hormon terapisinde kullanılan yeni grup ilaçlar hakkında bilgi verdi. Bu ilaçların diğerlerinden en önemli farkı östrojen içermemesi. Menopozda karşılaşılan ateş basması, terleme, depresyon, kemik erimesi ve kalp krizi riskini bertaraf eden bu ilaçlar hormon içerdiği için kadınların korkmasına neden oluyordu. Oysa bu korkuları destekleyecek bulgular sanıldığı kadar kuvvetli değil. Onlara alternatif olarak sunulan anti-östrojen ilaçların avantajı, meme kanserinden koruyucu, rahim içi zar üzerinde olumsuz etkisi yok, kalp, damar ve iskelet sisteminin korunması anlamında olumlu etkisi bulunuyor. Dezavantajı ise menopozun başlangıç dönemlerinde rahatsız edici olan ateş basması ve terleme üzerinde etkisi olmaması. Hormon tedavisinde kullanılan ilaçların tablet, flaster, vajinal krem, cilde sürülen jel ve deri altına yerleştirilen implant gibi çok fazla çeşidi var. Hangi çeşidin, hangi hormonun kullanılacağını doktor belirlemeli.
Kongre başkanı Prof. Timur Gürgan:
‘‘Tüp bebek ve menopoz alanında büyük bir rant var. Doktorların konuşurken ayakları yere basmalı’’.
Prof. Rüvide Bayraktar, tüp çocukların sıkı bir şekilde takip
edilmesinden yana. Onların bağımlı
olarak yetiştirildiğini düşünüyor.
Almanya'daki merkezinde Türkler'i tedavi eden
Dr. Şemsettin Koçak, donör bulmakta zorlandıklarını anlatıyor.
Kadınların 35 yaşından sonra anne olmak istediklerini anlatan Prof. Mehpare Tüfekçi, çok da geç kalınmaması gerektiğini hatırlatıyor.