Sperm aldı, çocuk yaptı

Güncelleme Tarihi:

Sperm aldı, çocuk yaptı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 28, 1998 00:00

Haberin Devamı

Avrupa'da giderek yayılıyor ama Türkiye'de henüz bir ‘‘Sperm Bankası’’ yok. Yani kadınlar, tanımadıkları birinin spermlerini ‘‘beğenip’’ onunla tek başlarına çocuk doğuramıyorlar! Suni döllenme yoluyla çocuk doğurma teknikleri sekiz yıldır uygulanıyor ama sağlık mevzuatı ve tüp bebek yönetmeliği, bir kadının sadece kocasının spermlerini almasına izin veriyor. O ise Türkiye'de doğmuş büyümüş, 32 yaşında bir kadın. Ve ‘‘Bir çocuğum olsun ama asla kocam olmasın’’ dediğinde; bir erkekten ‘‘spermlerini rica ederek’’ çocuk doğurmaya karar verdiğinde 23 yaşındaydı. Bunu gerçekleştirdiğinde ise 24... Üniversite mezunu. Reklamcı. Cinsel ilişki nedir bilmiyor; erkeklerle yaşamamış ama sanmayın ki lezbiyen! Yaşamaya karşı da değil; bugüne kadar olmamış işte. Sekiz yıl önce, kimilerine çok tuhaf gelebilecek, yine de cesur bir adım atmış. Düşündüğünü, herşeyi göze alarak gerçekleştirmiş. Yine de adını veremiyoruz, fotoğraflarını çekemiyoruz. Onun için sakıncası olduğundan değil; kimseye veremeyeceği hesabı olmadığını söylüyor. Kızından başka! ‘‘Bir de çocuğumun babası. Okuyunca olumsuz etkilenmelerini istemem’’ diyor. O bu işi Türkiye'de ilk yapan kadın değil belki ama deneyimlerini anlatan ilk kadın!

Niye Türkiye'deki bütün ‘‘normal’’ kadınlar gibi evlenip kocanızdan hamile kalmayı düşünmediniz?

- Çünkü, Türkiye'de benim gibi kadınları taşıyabilecek erkekler olduğunu düşünmüyorum.

Nasıl bir kadınsınız siz?

- Kendi gibi olmaya çalışan bir kadınım. Bir koca tarafından örselenmek istemedim. İnsanlar evlerin içindeki yaşamı birbirleri için çekilmez yapıyorlar.

Hiç sevgiliniz olmadı mı, ondan çocuk yapmak isteyebileceğiniz?

- Oldu denemez, çünkü uzun süre solculuk yaptım. Vakit olmadı. Bir dönem eksikliğini hissettim ama politika beni tatmin ediyordu. Sevgililik ilişkisi yerine bunu koydum, enerjimi oralara kanalize ettim. Sonra da kızıma... Kitapları bile bir erkeğe tercih edebiliyorum. Ya da sinemayı.

Lezbiyen olabilir misiniz?

- Hayır. Bir erkeğe aşık da oldum. Süründürdü beni, karnım ağırırdı, onun olduğu mekanlara gitmek isterdim. Aşık olduğumu da itiraf ettim ona. Ama olmazdı biliyorum.

Biraz önyargı değil mi bu?

- Belki de. Ya da korkuyordum belki. Ama şimdi flört filan ediyorum, beş dakikalık heyecanlar yaşıyorum. Kapalı değilim, birgün birine aşık olabilirim yine, yaşayabilirim, neden olmasın.

BABAM İYİ KOCA DEĞİLDİ

Bakire bir annesiniz yani!

- Bakire değilim, çünkü işlemler nedeniyle kaybettim bekaretimi.

Hiç merak etmediniz mi cinselliği?

- İlginç gelecek belki ama etmiyorum. Konuşulduğu ortamlarda oluyorum, çok doğru düzgün konuşulmuyor. Türkiye'de çok abartılıyor. Şöyle düşünüyorum: Babamla aram çok iyi değildir, bir erkek arkadaşımı babamın yerine koyuyorum. Sanki o eksikliği manevi açıdan o tamamlıyor ve yetiyor bana! Belki vücuduma karşı bir haksızlık yaptım, başka şeylere koşturmaktan dolayı bundan mahrum oldum ama hüsrana uğrayacağımı; aaa bu muymuş diyeceğimi düşündüm hep. Şimdi ise ilişkiler çok ucuz geliyor bana. Biri bakıyor, haa iyi birine benziyor, yakışıklı diyorum. Ama öbür türlü düşünemiyorum hiç, o taraf kapalı, bilmediğimden belki. Sonra iki kelime ediyorum, bitiyor! Bir süre sonra bütün erkek arkadaşlarımın annesi, ablası gibi oluyorum. Anaçlık duygusu daha kuvvetli bende.

Ve bu nedenle çocuk doğurmak istediniz?

- İnsanlar ailelerini seçemezler. Küçüklüğümden beri ailem, arkadaşlarım tarafından anlaşılamamak gibi bir problemim vardı. Ayrık otu gibiydim. Bir çocuk yetiştireceğim ve onunla ilişkim çok mükemmel olacak, derdim. Yeniden birini yaratmak istedim belki de, tam çözemedim.

Çocuğunuzu babasız doğurma fikri ne zaman oluştu?

- Küçüklüğümden beri vardı. Bazı kitapları çok erken okumaya başladım. Çabuk büyüdüm ben. Babamın iyi bir koca, iyi bir baba olmadığını, annelerin çok daha verici, faydalı olduğunu düşünürdüm.

Baba adayını nasıl buldunuz?

- Tanıdığım biriyle karar verdik buna. Beni beğeniyordu, evlenmek istiyordu, arkadaşımdı. Ben ise onu böyle sevmiyordum. Ben devrimciydim, o gecekonduda yaşıyordu. Farklı kültürlerdeydik. Ona önerdim. Şaşırdı, namus kavramına çok önem verdiğim için böyle istediğimi düşündü. Birgün onu severim, birarada yaşarız diye düşünerek kabul etti.

Neden o?

- Bir sürü erkek tanımıştım, özellikle devrimciler. Sonra onlarla aynı yerlerde olmadığımızı gördüm. O saftı, o yanı çekmişti beni, iyiydi.

Çocuğun genlerinde bunlar olsun mu dediniz?

- Hayır, bunu yaşayacağım adam böyle bir adam olsun dedim. Çocuğun genleri de önemli tabii. Mesela şöyle bencillikler de yaptım; yakışıklıydı kızımın babası. Ona benzesin ama zekası bana benzesin dedim. Ama benim çocuğumdu o, Hitler gibi düşünmüyordum ama bana benzeyen bir insan daha mı yaratmak istedim, bilmiyorum. Şimdi tam tersini yapmaya çalışıyorum, kızımın farklı bir kişiliği olduğunu kabul ediyorum.

Nasıl bir anlaşmaydı bu?

- Şunu bile teklif ettim ona; bir evde yaşayalım, kardeş gibi, o kurum yaşasın. Ama sen kendi hayatını, ben kendi hayatımı yaşayayım. Çocuk da etkilenmesin. O bunu kaldıramadı. Aileleri, çocuğun nüfusunu falan düşündüğümüz için nikah yaptık ama aynı evde oturmadık, sonra da boşandık. Çocuk olduktan sonra benim yakınlaşacağımı düşünürken, bu olmayınca çocuğa düşmanlık beslemeye başladı. Aslında aramızda uçurumlar varmış, onu yeterince tanımamışım. Bazen bu nedenle çok pişman oldum.

MAHALLENİN DELİSİ

Aileleriniz biliyor mu, nasıl karşıladılar?

- Benim ailem biliyor ve şöyle karşıladılar; her mahallenin bir asisi vardır. Ben de öyleydim. Delidir, ne yapsa yeridir. Torunlarını çok sevdiler ama. Annem çok destek oldu. Doğum aşamasında biraz etkilendiler ama sonra kanıksadılar. Ben de ‘‘Hayır ben evlenmeden doğurdum’’ diye bas bas bağırmadım; bir erkeğin boyunduruğu altına girmedim diye kimlik savaşı yapmadım.

O zaman bu yaptığınızı nasıl açıklayabiliriz?

- Meryem'le İsa gibi! Böyle açıklanabilir. Şöyle de diyebilirsiniz, ailede devleti baba temsil eder, kadın iş yapar, böylesi bir kurumlaşmadan, insanların istemediği koşullara, insanlara katlanmasından yana değilim.

Yine de bir nikah yaptınız?

- Ama o benim iradem altında oldu. Ben onu kontrol edebiliyordum. Ama memleketin bu kurallarına küfrederek yaptım bunu.

Takiye yaptınız...

- Evet. Hem benim dediğim olsun, hem sevdiğim insanlar üzülmesin dedim. Çok da üzerinde durmadım. Sonuçta ben evlenip doğursaydım, birkaç ay sonra çekip giderdim, bunu da biliyorlardı.

Doğumdan sonra hemen boşandınız mı?

- Hayır. Zorluk çıkardı. Rahatsız edildim. Peşimde hissettim uzun süre. Dörtbuçuk yıl sonra boşanabildik.

Tanımadığınız birinin spermleriyle yapmayı düşünmediniz mi?

- Onları hiç bilmiyordum o zaman.

Bu yolu seçecek kadınlara ne önerirsiniz?

- ‘‘O adam’’ı iyi seçsinler! En azından eşit koşullarda olsunlar. Ben bu olayda sadece seçtiğim kişi nedeniyle pişmanlık duyuyorum.

Nasıl gerçekleştirdim

Dini ve yasal açıdan Türkiye'de olmaz, dediler. Araştırmadım da çok. Güven de duymadım. Almanya'da üç ay kaldık. Onun spermlerini benim içime yerleştirdiler. Bilime hep inandım. Sonucunda beni mutlu eden birşey olacak diye düşündüm, yine de hep ağladım. Fakat içimde oynamaya başladığında, olağanüstü bir mutluluk! Hayatımın en enerjik dönemiydi.

Babayla ilişki...

İlgisiz bir baba. Çok seyrek görüşüyorlar. Gelip aldığında, arkalarından şöyle diyorum; kim bu adam, niye götürüyor onu... Onu hiçbir zaman çocuğumun babası olarak görmedim. Sanki spermleri sahiden sperm bankasından almışım gibi.

Gerçeği söylemek...

Kızım, normal bir ailemiz olduğunu, boşandığımızı biliyor. Zaman zaman 18 yaşında söyleyeyim, diyorum. Ama korkuyorum da. Bugüne kadar bu olayın dışında herşeyi doğru söyledim, acaba yalan söylediğim için kırılır mı?

Başka çocuk?

Hayır. Ama çok param olsa, sokak çocukları için bir yurt açmak isterdim. Böyle bir projede çalışabilirim belki. Çünkü başka çocukları da çok seviyorum. Aslında o zaman gidip evlatlık da alabilirdim, illa ki kanımdan canımdan olsun diye bir iddiam yoktu ama bana vermezlerdi.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!