Güncelleme Tarihi:
BAĞIMSIZ DURUŞ: Sortie by Cenk Eren projesinin mimari eskizlerini ilk gördüğümde çok etkilenmiştim. Ama geçen hafta gittiğimde bitmiş hali tam bir hayal kırıklığı oldu: Duvarlar kumaş kaplanarak kotarılmış bir dekor, çay bahçesi tıkışlığında masalar, oturur oturmaz masanıza söğüş olarak gelen domates-hıyar... Bu kadar röprodüksiyon bir dekor Erol Kaynar’a (ev sahibi) yakışmamış diye düşünürken, mezeler de sökün etti zaten... Gustosunu tanıdığım kadarıyla Erol Kaynar’ın kendi masasına gelse yemeyeceği, kötü değil tabii ama çoğu vasat mezeler... Çalışan arkadaşların eline sağlık, bir tek servis ‘Kaynar kalitesi’nde.
SÜBJEKTİF SERSERİLİK: Diye düşünüyordum ki... Puzzle yavaş yavaş gözümde tamamlanmaya başladı. Bakmayı gören gözler için aslında her şey cuk oturmuş. Burası sanki ince ince kendisiyle dalga geçiyor gibi. Mekanın her detayına Kusturica filmlerinin o ‘kalk gidelim’ havası sinmiş. Adamcağız burada bir gece geçirse çok rahat bir üçleme çıkarabilirdi. Her şey zıt ama bir yandan birbiriyle müthiş uyum içinde.
AGRESİF BİR GÖZLEM: Belli ki sadece tesadüf; sahne AK Parti ampullerini çağrıştıran bir fonla kaplanmış. Bu ampullü fonun önünde de bütün heybetiyle eski Türkiye duruyor: Oya Aydoğan!
ALATURKA KARDEŞLİĞİ: Oya Aydoğan’ı şu dünya gözüyle mutlaka bir kere görmelisiniz sahnede. Malumunuz; ses nanay. Görüntü deseniz bu kadın zaten ezelden beri balıketi kraliçesi. Üzerinde kırmızı, alaturka bir tuvalet. Galiba her akşam aynı kıyafetle çıkıyormuş. Sahnede şarkı söylemekten çok, seyircisiyle konuşuyor. Kadında öyle bir kalenderlik, öyle bir alaturkalık ve kendine has bir rahatlık var ki gözünüzü üzerinden alamıyorsunuz ve gülümsemeden edemiyorsunuz. Acaba günün diğer saatlerinde nasıldır? Mesela evde başında eşarpla yemek pişirirkenki halini ya da telefonla konuşması çok görmek isterdim. Şuursuzluk insana yakışır mı? Bunu öyle tatlı yapıyor ki içinizden “Keşke komşum olsa” diye geçiriyorsunuz. Sabahlıkla kahveye gelse, dedikodu yapsa, o anlatsa ben gülsem...
GEÇ KALMIŞ BİR ANAFİKİR: Eğer izleyende böyle bir büyü ve sempati yaratabiliyorsa, benim için o kadın assolisstir; varsın sesi olmasın. Keşke
Cenk Eren de bir formül bulsaymış, kendi yerine sahneye en son Oya Aydoğan’ı çıkarsaymış.
KABUL SESİM GÜZEL DEĞİL AMA EN AZINDAN BUNUN BİLİNCİNDEYİM
Uzun zaman aradan sonra tekrar sahneye çıkmıyordunuz. Heyecanlandınız mı?
- Çok... Ben en son çıktığımda daha büyük gazinolar kapanmamıştı. En son Çakıl’da çıkmıştım galiba. 10 yıl olmuş. Sortie tabii İstanbul’da çok elit bir tabakanın geldiği bir yer. Bir de insanlar daha birer kadeh içip de rahatlamadan, erken sahne alıyorum. O yüzden acaba eleştirel gözle bakarlar mı diye biraz korktum. Ama sahneden bir baktım hakikaten çok güzel bakıyorlar bana. Heyecanımı daha tam yenemedim ama biraz daha rahatladım. Herhalde programı bitirene kadar ben yenemeyeceğim bu heyecanımı.
Peki sahneyi özlemiş misiniz?
- Ay evet, çooook...
Neler değişmiş gece hayatında?
- Aslında hiçbir şey değişmemiş. Müşteri yine aynı. Yine yemekten sonra geç saatte gelmek isteyen bir kesim de var. Sadece simalar değişmiş. Eskiden gazino seven iş adamı grupları vardı. Onlar çekilmiş.
Bu kadar zamandan sonra repertuvarınızı nasıl oluşturdunuz?
- Kendimi hiç zorlamadım. Ben ilk çıktığım için müşteriyi ele geçirme işi bana düşüyor. O yüzden insanların daha kolay eşlik edebileceği, zaten bildikleri, sevdikleri şarkılar seçtim.
Sahnede şarkı söylemekten çok şov yapıyorsunuz ve insanlar bu halinize bayılıyor.
- Böyle daha iyi oluyor. Aradan geçen yıllarda mesela bu ‘Pembe Patikler’ dizisinden sonra bende komik kadın kimliği oluştu. Değişik bir konuşma tarzım olduğu için insanlara ilginç geliyor.
Ama bu yeni değil ki. Sizin hep keyifli, kalender, alaturka bir haliniz var...
- Hayata bakış açısıyla ilgili. İnsan sevgisi herhalde yüzüme yansıyor. İçimde kötülük yok...
SOKAKTA GÜLEREK YÜRÜYORUM
Kötülük dediniz de... Biraz saf da görünüyorsunuz. İnsanda koruma duygusu uyandırıyorsunuz. Hakikaten böyle misiniz yoksa çok zeki olup da aptal görünmeyi tercih edenlerden misiniz?
- Ay biraz safım ben. Bazen bakıyorum sokakta bile durduk yere gülerek yürüyorum. Hayat toz pembe değil ki diyeceksiniz... Doğru ama ben dünyanın iyi insanlar sayesinde ayakta olduğuna inanıyorum. Onlardan da çok az kaldı.
Oldum olası balıketlisiniz. Ama insanlara hala seksi geliyorsunuz. Bunun sırrı ne?
- O seksi/vamp kadın imajının geçtiğine inanıyorum. Türk tipi olarak beni çekici bulabilirler ama artık orta yaşlı bir kadın olarak kimsenin beni seksi ya da vamp bulduğunu sanmam.
Sorması ayıp ama üzerinizde hep aynı kırmızı elbise. Tek bir kostümünüz mü var?
- Ay yok, dur onu anlatayım. Tabii ben eski gazino düzeninden geldiğim için onu devam ettiriyorum. Eskiden sanatçılar bir program için iki kostüm hazırlarlardı ve o program o iki kostümle geçerdi. Bunlar da Canan Yaka ve Yıldırım Mayruk gibi isimlere yaptırılan çok da pahalı kıyafetlerdi. Yani her gece ayrı bir kostüm giyecek kadar çok para kazanmıyoruz.
Ama son yıllarda magazin basını o kadar hayatımıza girdi ki, devamlı kameralara çekilmek yüzünden giydiğiniz kostüm insanların gözünde çabuk eskiyor. Onun için hemen iki yeni kıyafet siparişi verdim. Haftaya yetişiyor.
Sesiniz de çok eleştiriliyor...
- E çok güzel sesli insanlar da çok başarılı olmuyor. Çünkü sahne sesten ibaret bir şey değil... Tabii ki benim sesim güzel değil. Detone olmadan okuyorum
o kadar. Ama ben en azından bunun bilincindeyim. Sesteki açığımı şovla, espriyle
kapatmaya çalışıyorum.